- 596 Okunma
- 3 Yorum
- 5 Beğeni
(3)
[22.12.2020]
Ayın 22’lerini sevmem hiç. Bana şimdiye dek hep kötü haberler getirdiklerinden uğursuzmuşlar gibi hissederim. Daha 21’i olmasına rağmen bahsediyor olmam bundan, Yarın hiç dokunmak istemeyeceğim yaşama, neye dokunsam elimde kalacakmış gibi kabuğuma çekilmek istiyorum
İnsanlar birbirlerine çeşitli sözler verirler, ve zamanı geldiğinde ne kadar büyük olsa da iki taraftan biri sözünü bozabilir. Bu hayatın süregelişidir ve yüksek derecede olabilirliği vardır. İlişkiler biter, sevgi biter, aşk biter, kardeşlik biter, ortaklık biter, her şey bitebilir.
Üzerine düşündükçe yüzüme çarpan bir gerçek var bu konuda, ben hiçbir zaman ilk giden olmadım, sevgili tilkim. Hele insan elemek konusunda, hiçbir zaman ilk vazgeçen, ipin ucunu bırakan, ilk soğuyan olmadım. Ara ara aciz hissettiriyor bu bana, sanki gitmem gereken zamanda bile inatla kalmışım gibi. Hiçbir zaman kimseyi bırakmaya gücüm yokmuş gibi işte...
Nasıl olduğunu bilirsin, ya da bilmiyorsundur belki kim bilir? İnsanlar kolayca devam ettiğinde ve sen onlar için yalnızca bir hayat basamağa dönüştüğünde bile arkalarından bakmanın ne demek olduğunu... Üstelik hiçbir şeyi geri söküp alamamakla beraber,
Ne yaparlarsa yapsınlar onlara adadığım her şey, onlara ait kalıyor. Onlardan nefret etseydim her şey daha kolay olurdu, ama edemiyorum. Nefret edememem yetmiyor, ipin ucunu bırakıp gittiklerinden çok sona bile sevmeyi bırakamıyorum, o ipi elimde tutmaya devam ediyorum. Bundandır sürekli boğuluyor gibi hissetmem belki de, bedenimin her katına dolanmış ipler, ucu bırakılmış bağlar hep var olduğu için. Hep var olacağı için. Yıllardır görüşmediğim çocukluk arkadaşımdan, beni evimden kovana kadar herkes, herkesin izi üzerimde gibi hala
Öfkeleniyorum elbet, iletişimim zedeleniyor, tamamıyla bitiyor ya da, bazen nasıl gözden çıkarıldığımı düşününce boğazım düğümlenir gibi oluyor, bazen sokakta yaşayışa sinirlenmiş yaşlı bir dayı gibi ağız dolusu küfredesim geliyor her birine. Ama asla sevmeyi bırakamıyorum tilki
Neden? Neden onların yaptığı gibi kolayca devam edemiyorum ben? Zamanın bir şeyleri iyileştirdiğini söylerler hep, aceleci de değilim ki... Ama inan hiçbirini unutturmuyor zaman bana, sadece düşüncelerin üzerine yenileri eklendiği için geride kalıyorlar. Eğer biraz geriye gidip anılarımı karıştırırsam tamamen sorunsuz bir günümde dahi gece yarısına kadar ağlayacak bir sürü şey bulurum. İlginç değil mi, neden böylesine hassas yaratıldım ben? Herkesin sorunları var elbet biliyorum, ama neden bir grup insanın duygularını alıp bana enjekte etmişler gibi hissediyorum. Şarkılar büyüyor gözümde, seçili insanlar büyüyor, duygular ve sözcükler büyüyor. Sanırsın her şey devasa boyutlarda bense onlara ayak uydurmaya çalışan bir karıncayım. Ezilecek gibi hissediyorum tüm o hissiyatın altında
Kafamı yastığa koyduğumda aklına dahi gelmediğim kimseyi düşünmek istemiyorum, günün kaç öğünü yemek yediklerini, şu an ne yaptıklarını, nasıl olduklarını düşünmek istemiyorum. Çünkü benim yarım kadar dahi düşünmüyor olduklarını söylüyor zihnim. Sonra dayanılmaz bir gururu hissediyorum damarlarımda, soluk borumda bir kaşıntı, her an kusacakmışım gibi göğüs kafesimi sıkıştırıyor. Ne gereksiz gururum var, değil mi? Hemen hemen her şeyi kabullenmemi zorlaştırıyor, en çok bu dolanıyor ayağıma. Neye inanmam, neyi kabul etmem gerektiğini bilmiyorum. Mantığımın tüm çıkarımlarına inanabilirim elbet, fakat akşam olmaya başladığında, gözlerim bir yerlere daldığında, ya da sabah uyanırken anımsadığım tüm o şeylerin bana hiçbir şey hissettirmemesi imkansız. Hissettiğim o şeylerin, tüm o çıkarımlarıma gölge düşürmemesi daha imkansız
Neydim onlar için, ne oldum, ne olacağım? Hiçbirini gömmeyi beceremedim, ondan mı ufacık günler bile yorar beni böyle?
Dürüst olmalıyım ki, gece pek rahat dalamıyorum uykuya sevgili tilki, düşüncelerim tavana asıyor gibi ruhumu. Fakat uykuya daldığımda uyanmam zorlaşıyor bu sefer,
İlginç rüyalarla buluşuyorum bir süredir. Çocukken gördüğüm vahşet rüyalarından farklılar, daha çok uyandığımda canımı sıkan bir baskı uyguluyorlar bana. Son zamanlarda çoğunlukla birinin yanında uyanıyorum, ya da üzerinde...(?) Birden fazla kez gördüğüm kuyruklu hele, her seferinde "Çok ağırsın" diyor, göğüs kafesine boylu boyuna uzanmış bana, kaşlarımı çatıp kimsin nesin diyorum sonra, tilki misin yoksa bu kuyruk da ne diyorum. Gülümsüyor, neşeli birine benziyor zaten.
"Sen ödünç verdin, hatırlamıyor musun?" diyor. Hatırlamıyorum tabi ki aptal. 3 kere gördüm bu rüyayı. Yüzüne bakıyorum, o an görüyorum yüz hatlarını, kahverengi saçlı biri. Ama uyanınca uçuveriyor her şey, tanıyamıyorum, çıkartamıyorum. Ona diyemiyorum da, belki o ağırlığı yapan tüm gömemediğim şeylerdir diye. Birbirimize bakıyoruz, tekrar uykum geliyor, gidip gelen bir kuyruğun gölgesinde
Üzerinde uyanınca fark etmiyorum ama rüyadan uyanınca çarpıyor yüzüme yalnızlık, birinin yanında uyanma rüyalarını buna bağlarım hep. Çocukken yalnızlıktan korkardım, odanın kapısı tam kapalıyken asla uyuyamazdım. Kabus görüp gece uyandığımda, yanımda kimse olmazdı ve sabaha kadar yorganın altında sayıklayarak beklerdim. Hayal gücünün, bedelleri vardı. Buna bağlıyorum bu rüyaları, bilinçaltım yalnız hissetmemem için evrenler yaratıyor. Ah neleri vermezdim her şeyden habersiz bir şekilde uyandığım o rüyalarda kalmak için...
Bir şey hatırlamıyorum çünkü, batan anılarım yok, derin düşünceler yok, hafıza kaybı geçirmiş gibiyim. İnanılmaz müthiş bir his. O anı yaşıyorsun sadece..
Garip de olsa
Dün gece gördüğüm hele, pek bir garipti
Gözümü yeni taşınılmış gibi örtülmüş mobilyalarla dolu bir odada açtım, çarşafların arasında büyük bir yatakta uyandım. Ben bazen, yani canım sıkılınca ters yatarım biliyor musun... Ters uyandım orada da, düz yatan biri vardı ve onu da uyandırdım böylece. Fazlaca huysuzdu, gerçekten... Sabah insanı olmayan tipler vardır ya. Kaşları çatıktı ve öncen ayağa kalkıp saçımı düzeltirken mırıldandığım günaydına bile cevap vermeyecek huysuzlukta biri. Saçlarının birbirine girmiş olduğunu hatırlıyorum ve tıpkı odadaki her şey gibi bembeyaz giyindiğini. Benim kafam için fazla düz ve kısa bir rüya olsa da huzurun var olduğunu, uyanınca fark ediyorum sevgili tilkim.
Ve tüm bu boşluk, gözlerimi açtığımda yeniden belli ediyor kendini. Bacaklarımı kendime çekiyor kollarımı bedenime sarıyorum. Yeni bir güne başlamak istemediğimi fark ediyorum.
Terzi kendi söküğünü dikemez, bu tilki de kendini iyileştiremiyor. Yalnız devam edebilir, ama bazen... bazen sıkılıyor. Sıkılınca kendine zarar verecek meraklara girebilir, anılarında dolanıp incitebilir tekrar kendi kalbini
Bu yüzden, senin yaralarını iyileştirmeye hazırım. Çünkü benim kendimde çare olamadığım çoğu şeyi, senin varlığının düzeltebileceğini biliyorum. İzin vereceğim. O ince ve dikkatli adımlarla zihnime yürümene. Ben de tüm dikkatimle seninkine uğrayacağım. Böylece, birbirimize ev olabiliriz
Diğerleri gibi olmayan birine ev olmak onurdur, sevgili tilki.
Bu yüzden bekliyorum, kimsen ve neysen. Olduğum gibi. Olduğum gibi kalmak için çabalayacağım. Olduğun gibi gelebilirsin. Tüm o zayıflıkları, kara düşünceleri ve ağırlığı kaldırabilecek tek kişisin zannımca
Birlikte insanlarla, hatta kendimizle bile alay ederiz
Ne güzel olur, tüm yönlerini öğrenmeye çalışırım, tüm yönlerimi öğrenirsin sen de biliyorum. Değil mi? Artık yalnız uyanmadığım rüyalara gerek kalmaz... yalnız olmadığımı bilirim uyanınca çünkü...
Bekliyorum, Sevgili tilkim. Bekleyeceğim.
YORUMLAR
Çok farklı ve bi o kadar akıcı bu kalemi yürekten kutluyorum
Okuması keyif verdiği kadar derinliğinde düşündürmeyide iyi biliyor