- 407 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
28 Şubat 1997 Post-modern derbesi
28 Şubatın 24. yıl dönümüne girildiği şu günlerde, bin yıl süreceği söylenen “post modern” darbenin koyduğu kuralların ve ihtişamlı duruş sergileyen aktörlerinin, bir- bir yıkıldığına şahit oluyoruz. O zamanlar bu oyunun içerisinde yer alan bir takım yazar, çizer ve başrol oyuncularının da günah çıkartmakla meşgul oldukları malum.
Bu girişimler yalnızca, o zamanlar bir hükumeti düşürmek için tasarlanmış bir darbe değil, aynı zamanda bir “milleti tökezleten” anti demokratik bir girişimin de adıdır.
28 Şubat darbesi! Milletimizin mukaddes olarak inandığı, bildiği ne varsa hepsine saldırmıştır. Din ve İslam’ın manevi yapısıyla bağdaşmayan bir şekilde dizayn edilen, sözüm ona tarikat şeyhleri ve müritleri icat edildi. O da yetmezmiş gibi, şimdilerde basından takip ettiğimiz kadarıyla konfor içerisinde yaşayan , “Fadime şahin” sahneye sürüldü. Bu sayede milletin manevi hassasiyetleriyle oynandı.
Halkın değerlerinden uzak ilahiyatçılar her akşam ekranlarda, Kur’an ve sünnetin dışında ahkâmlar kesmeye başladılar.(Gerçek din budur yaftası altında)
Üniversitelere, televizyon ve bazı gazetecilere baskılar yapıldı , “bazısı gönüllü katıldı”. İmam hatiplerin ve meslek liselerinin önü kesildi. Başı kapalı genç kızların ikna odalarında, sözde çağdaşlaştırma adı altında psikolojileri bozularak eğitimleri engellendi.
Bir yazarımızın dediği gibi, "28 Şubat bir yönüyle bir terör hareketidir". Kışlaya giremeyen şehit anaları, yeşil sermaye diye içeri alınmayan firmalar, inancından dolayı fişlenen subay, astsubay ve öğretim görevlileri, bu nedenle işlerinden olan sayısı meçhul yığınlar.
Tüisat, bazı sivil kuruluşlar, basın patronları, Yargı mensupları bu yanlış ve yanlı gidişata dur diyecekleri yerde destek vermişler, hatta askerlerin verdiği “Brifing’lerde en önde saf tutmuşlardır." Pastadan pay alma yarışından, yandaş sermayeler karlı çıkarken, ”yeşil sermaye” kapı dışarı edilmiş, bu sayede ekonomi büyük zarara uğratılmıştır. Bugün hala o günlerin maddi sıkıntıları çekilmektedir.
“Dün dündür bugün bu gündür” diyen, dönemin cumhurbaşkanı da darbeleri yaşamış birisi olarak, demokrasinin yanında yer alması gerekirken, darbecilere büyük desteği verenlerden olmuştur.
Bu "post modern" darbenin arkasında hiç şüphe yoktur ki, ABD ve İsrail de vardı. O dönemin Genel Kurmay Başkanı Karadayı ve Çevikbir’in İsrail’e 28 Şubat öncesi yaptıkları ziyaretler de dikkatlerden kaçmamıştı. Hatta cesur beyinler tartışıp, bulguları okurlarıyla paylaşmışlardı.
28 Şubat’ın izleri nihayet yavaş - yavaş silinmeye başlamıştır. Türban yasağı, katsayı adaletsizliği, askeri YAŞ mağdurları, fişleme ve fişlenmeler, batı çalışma gurubu gibi yanlışlar bir bir kaldırılarak yaralar sarılmaya başlanmıştır.
Ülkeyi 2001 krizine sürüklemiş olan ve hala hayatta olan, sorumluların da bir an evvel yargılanması, adalet önünde hesap vermeleri sağlanmalıdır.
28 Şubat darbesi, 28 Şubat 1997’de olağanüstü toplanan MGK’nın Necmettin Erbakan’ın başbakan olduğu hükumete yönelik aldığı ve yaptırımı için dayattığı kararlara verilen isimdir. Özellikle İslami kesimin zarar gördüğü bu darbeyi, FETÖ haklı bulmuş ve savunmuştur.15 temmuz darbesinin temelleri de ta o tarihte, FETÖ ile 28 şubat destekçileri tarafından atılmıştır.
Bugün de darbe sevici, terör localarıyla birlikte hareket eden, o günleri arzulayan, sokak ve üniversiteleri sokağa dökmek isteyen hevesliler bulunmaktadır. Bu Necip millet yine aynı oyunlara "canı pahasına" fırsat vermeyecektir.
Yepyeni ufuklara doğru yolalacağımız darbesiz günlerde buluşmak üzere inşallah..
Ahmet Ali Canbaz
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.