Gece Yazıları 2
Çok çok eski zamanlarda derlermiş ki; Mançuryada kurt ulusa, Avrupa’da tayfalar gemiye biner...
Zaman bu, insani ömrü çok kısa...
Hal böyle olunca gemicilik ve denizcilik Avrupada epey ilerlemeye başlamış, kurtların izleri kimi Karadeniz’in kuzeyinden kimi Anadolu’dan Avrupa’yı rahatsız etmeye başlamış bu akın öyle bir akınmış ki 1000 ler yıl sürmüş... Ehhh haliyle tayfalar, ustalar, kaptanlar, micolar, marangozlar epey ilerletmiş gemi yapımını, okyanusa kıyısı olan ülkelerin kaderidir gemi ve dalgalarla boğuşmak...
Yıllar oldu bahsetmiştim ya biz karasal toprak insanıyız beyim...
Avrupa, Avrasya’nın batısı, Asya büyük düzlüklerin Himalaya ile okyanustan koptuğu Sibirya ile kuzey okyanuslarından korunduğu cennet bir toprak imiş, ne var ki Gök Tengri rahat durmamış ezelden pek bilinmese de Ekvator çizgisine yakın bir yanardağ patlamış, külleri kuzey ve güney hava akımları ile öyle yayılmış ki dünyaya ve öyle çok girmişki güneş tanrısı ile ay tanrısı ve hatta dünya Tanrı’ları arasına, olan dünyanın bir çok yerinde güneşi göremeyen tabiat anaya olmuş, kurumaya başlamış, böyle olunca da en çok etkilenen Asya kıtasında büyük kuraklıklar baş göstermiş..
Başlamış obalar, kavimler göçü, o zamanlar ben koça biniyordum dıkıdık dıkıdık deyü, yaşım oldu sen de 103 ben dim 123 Tuna boylarında verdim son nefesimi, mezarımda o ilk bindiğim koçun miras boynuzları durur, hiç unutmadık koçları koyunları, eh demirci tanıdıklar da vardı, ilk kılıcıma da kılıç denmez aslında, boyuma göre işte 20 cm’lik bir şeydi, değerli takılar da var ha mezarımda, gökten düşen bir taştan bir kolye de var hemi de sihirli, şamanlar üfledi ona da...
Hasılı uluyan ulu kurt haydi bre demiş başlarım Gök Tengri’ye , başka yer mi yok, atımın ayağının bastığı toprak benim vatanımdır demiş..Ben de dedim koçumun ayak bastığı yer benim vatanım, lakin güldü herkes.. Anlamadım niye güldüklerini, hala düşünürüm , yürü babam yürü, yürü babam yürü ayaklarım şişti ...
Kurtlardan ve kendi ceberut feodal( çok sever bu kelimeyi anlatıcılar) bunalan Avrupa’nın alt ve orta sefil kesimi peyder pey açılmış denizlere, onlar da demiş sanki başka yer mi yok dünyada, altın topraklar hikayeleri de altan altan dedikodu gibi yayılmıştı aralarında.. Kurtlar, ayılar da gelip duru gelip duru doğudan... Ekmek için gardaş işte, Çimen’ler kuruyunca ne yapacan, terki diyar eylersin mecburen... Önüne geleni sürüklersin ...
Bu Avrupa’nın alt ve orta takımı da bir iki derken öğrenmişler denizde yol bulmayı da kimi giden dönmemiş, kimi varamamış amma yeni kıtaya varan gelenlerin anlattığı hikayeler de hayallerini süslemiş Avrupa’nın alt ve orta kesiminin.
Gidip de gelenler, ne götürülmesi gerektiğini, hangi zorlukların olduğunu da not etmişler ya sonuçta kağıt da kullanılmaya başlamış dünyada bu ara... gelirken yanlarında epey kürk getirmişler kıllı mıllı, yumuşacık kürkler, ayı, sansar, kurt, geyik, bizon ... çok var la gardaş demiş, toprak da güzel ne diye burda milletin ağız kokusunu çekelim toparlayın pılıı pırtıyı sizde gelin demiş... kulaktan kulağa, kuşaktan kuşağa öyle bir yayılmış ki hikayeler anam babam demiş çocuklar bizde gidelim mi???
Doğudan ben geliyorum atlandım bir vakit sonra, bir ara katırım da vardı, öyle hemen atlanmak nere??? Koç , eşek, katır.... sırayla Ahal Teke’ye sıra gelinceye kadar... Neyse zar zor ağlaya zırlaya bir Ahal Tek’e aldırdım babama.. ilk işim de, aha dedim ayağının altına baktım işte dedim bura benim vatanım, enseme bir tokat emmim, dur lan kereta dedi, daha gelmedik ...
Avrupa’da yeni kıta söylentileri, zenginlikleri de kulaktan kulağa yayılmış ya, kralların lordların da ağzının suyu akmış tabii.. eee dünya böyle, deprem alttan vurur, üst kattaki ne oluyor la der, dimi? Kim sallıyor benim tahtımı ??
Tabii bu arada Avrupa’da kan vahşet, kilise bir taraftan krallar lordlar dükler bir taraftan yer mi yemen mi hesabı aynı tas aynı hamam, bir de bunlar başlamışlar mı kendileri aralarında Tanrı kilisedir, kilise Tanrı’dır.. biri demiş Tanrı ölmüştür, diğeri demiş benim Tanrım benim kilisemdir.. karman çorban ortalık... şamanlar anlatıyor anlatıyor biz gül gül midemiz ağrıyor onların kilise ve Tanrı’sına... Lakin bizim Tanrı öyle mi ya, gökte, sığar mı hiç koca Tanrı kiliseye, la gardaş hiç akıl yok mu acep onlar da diyoz da diyoz...
Bunlar böyle böyle kendi aralarında çekişedursun bir haber gelmiş Bizans yıkıldı, büyük Kartal Ayasofya ya kondu, bizanstan kaçan bir çok eli kalem tutan insan da Avrupa’ya yayılmaya başlamış, hal böyle olunca hızır idi yunus idi, temel idi dursun idi sıra kime gelecek diye karalar bağlamışlar...
Bu gençlik kötü şey gözün kayar gider dilberlere, unutursun kendini gardaş, Kartal konarken Bizans’a ben nerdeydim dersen, uzun hikaye... Emmim dedi everem mi seni la, peder hışdamaya tabii... Yok emmi dedim, bizim uğraşımız Cenk meydanı , atımın ayağının altını gösterdim, bura mı emmi dedim, yok dedi daha va... Bu arada elinde helge o hatun geçmesin mi, emmi dedim atımın ayağını gösterdim bura emmi, bura... benim at susadı herhal, sulayam bi dedim...
Evvel hikayelerde anlatılan kurt saldırılarında Papa bile ayak öpmüş, kim bilir şimdi ne gelir başımıza diye tutuşmuş zihinler, Balkanlardaki bir iki savaşı da kaybedince avrupa iyice bozuntuya vermiş, moraller dip yapmış, krallar kara kara düşünekoysun diyenler de altın topraklara gemi gemi gitmeye başlamış..
Varmışlar Amerika kıtasına, herşey anlatıldığı gibi kafasını kullanan kürk ticaretinden voleyi vurmuş, la bir de bakmışlar burada yarı çıplak insanlar var, insan mı bunlar değil mi derken, kızılderili demişler. Sen bana kürk getir ben sana şunu vereyim, sen bana altın getir ben sana bunu vereyim diye başlamış ticaret yavaş yavaş..
Lakin bu Avrupalılar gene tutuşmuş kendi içlerinde çekişmeye yeni kıtada, İngiliz İspanyolla, İskandinav Fransız’la, Portekiz İngiliz’le , Fransız İngiliz’le vb derken Kızılderililer de bakmışlar kürk elden gidecek bunlar bir değil iki değil gelip duru, ona saldır buna saldır diye başlamışlar savaşa.. Hal böyle olunca canlar, kimi kendi arasında kimi kızılderilerle anlaşan göçmenler sonunda kuzeydi güneydi güneydi kuzeydi diye ayrılmışlar, kimi kırmızı ceket giymiş, kimi mavi ceket, kızılderiler de hangisi kendilerine faydalıysa o tarafta yer almış kimi, kimi her ikisine de düşman olmuş...
Eh kızılderiler pek köleleştirilememiş tabi, öyleydi böyleydi derken kimi denizçiler Afrika’da bir siyah insanlar görmüşler vermiş almışlar kırbacı, kurşunu tuttuklarını taşımışlar üst üste Amerika’ya, çalıştırmışlar bunları çiftliklerinde, madenlerinde orada burada nasılsa maaş yok, sigorta yok, çalış çalıştırabildiğin kadar...
Amerika tam bir panayır yeri, kimine acı, kimine hayal, kimine zenginlik,kimine fakirlik kölelik sunmuş o çağlarda...
Avrupada bu arada Viyana kuşatmasını yaşamış, tüm gücüyle savunmuşlar orayı, demişler bura giderse ora da gider bura da gider... Osmanlı da bakmış, olacak gibi değil sonra alırız, biraz dinlenelim zaten çantada keklik demişler demesine amma Avrupalılar bakmış la gardaş olacak bu iş, bunlar da yenilebilir diye bir düşünce peydah olmuş kafalarında....
Diğer tarafta Amerika’da ise şirketler kurulmuş, büyük çiftlikler, çevrele tel örgüle burası benim, şuraya vur kazıkları bakem, öte yannı çevrele bakam, gelenler bolca toprak paylaşmış paylaşmasına amma kızılderiler boş durmuyor, nerde yakalasa bunları nerde kıstırsa yermin yemen mi, ver ateşi kulübelere çiftliklere, okla, mızrakla... Kızılderililerde kılıç pek yokmuş herhal...
Kırmızılar Maviler düşünmüş taşınmış bu böyle olmayacak, kızılderililer başa bela, la gardaş demiş biri; eski Avrupa’da olduğu gibi olmasın, la gelin şu kızılderilerin topraklarını paylaşalım, toprak bol, orman bol hepimize yete la demişler... Diğeri ayak diremiş intikamım acı olacak, sen benden şu kaleyi aldın, şunca askerimi öldürdün, göstereceğim demiş...
Kimi demiş öyle kimi demiş böyle...
Sonunda güneydi kuzeydi, kırmızı ceketti, mavi ceketti karıştıralım bunları demişler, herkes kendi bölgesinde keyif sürsün anlaşmazlıklar için de bir merkez kuralım demişler, senden de olsun benden de olsun, olur mu papaz efendi demişler , papaz da şöyle gururlanmış Tanrı adamı ya, neçün olmasın her şehre bir kilise kuram olur, böylelikle papaz da arsayı, çiftliği, altını, gümüşü, malikaneyi garantilemiş tabii..
Düşünmüşler taşınmışlar toprak bol, hayvan bol, bırakmışlar kendi aralarında çekişmeyi, nasılsa bedava köle de geliyor onları çalıştırırız, siyahlar bizim kölemiz olur, kızılderileri de alt ettik mi gel keyfim gel diye imzalamışlar bir kağıdı, lakin öyle kolay değil tabii Avrupadaki krallar siz bize bağlısınız bizden habersiz olmaz demişler, bu sefer yine çınkar çıkmış amma Avrupa’yı takmamışlar, kardeşim bak git diye almışlar süpürge sopasını ellerine... geriye ne kalmış, Batı’ya göç ve kızılderililer...
Vermişler gemilerle yeni gelenlere gazı, Amerika’nın batısı şöyle güzel böyle güzel, toprak da bol, Doğu da hala kin nefret var başınız belaya girmesin, gidin demişler Batı’ya...Nasıl gidilir demiş çocuğun biri, at arabası ile olmaz o iş...Trenle gitsek hem kızılderiler saldıramaz...
Düşünmüşler güzel fikir, başlamışlar demiryolları yapmaya. O şirket senin bu şirket benim mantar gibi bitmiş...Lakin kızılderililer gene sorun...
Kalem kağıt tutuyor ya elleri hesaplamışlar kızılderili nüfusunu , saymışlar göz ucuyla bufolo sürülerini, demişler ki bu kızılderililer, haklarından fazlasını avlıyorlar, hayvanlara zarar veriyorlar.. Demişler ki hem hayvanları bir çırpıda haledelim devamlı avlanıp durmasınlar hem de kızılderililer aç kalsın savaşamasın...
Hem tren yolu yapmışlar, trenlerden zevkine vurmuşlar hayvanları, hem bir avda binlerce bufola öldürmüşler, sen de 300 milyon ben diyeyim 100 milyon bufoloyu yani yaban öküzü sayısını binlere kadar düşürmüşler, bir de kızılderiler için kelle avcısı ilanı vermişler... Kimi kızılderililere küçük yaşama alanı vermişler derken .... Düzenlerini kurmuşlar iyiden iyiye yerleşmişler altın topraklara..
Diğer tarafta Avrupa kızışmaya başlamış yine, senin sakalın var, neden iki gözün var, demiş diğeri sen niye sarısın, kilise de haddini bilsin herşeye karışmasın derken... girmişler birbilrerine, sen bendensin sen ondandın, derken biri çıkmış ki ihtilal yapalım ya hu demiş , çıkmış ortaya Fransız ihtilali, milliyetçilik almış başını gitmiş...
Osmanlı da etkilenmiş bundan, ee nasılsa Viyana’yı vermediler, öyle böyle derken Amerika’ya gidenler nasıl kızılderililerin arasını bozup sonradan yendilerse, vermişler imparatorluklarda yaşayan halklara siz bağımsız olmalısınız, kim imparator demiş, takmayın kardeşim arkanızdayız... Başlamış imparatorluklar bir bir toprak kaybetmeye... Düzenli orduyu da epey geliştirmişler Amerika tecrübesiyle bu arada..
Eee Amerika’ya gidenler görmüş fırsatı, ona silah sat, buna gemi sat, ona kürk sat buna yatak yorgan, şuna postal sat, buna kılıç.... yavaş yavaş Amerikan parası da görülmeye başlamış Avrupa’da falan derken...
Birinci Dünya savaşı çıkmış, iyice kızışmış Avrupa’da,Balkanlar’da, Afrika derken epey gümbürtü kopmuş ya, yenen de yenilen de epey hasar almış sonunda... Amerika’ya gidenler kasaları doldurmuş, düzenlerini sağlamlaştırmış tabii. Böylelikle kazanmış Amerika 1. Dünya savaşını savaşa girmeden...
Sonrasını biliyorsun zaten azizim.. 2. Dünya savaşı ve günümüz işte... Şimdi hık desen Amerika, gık dersen Amerika olmaz kardeşim diyor, Benim dediğim olacak diyor.. Dünyayı da Amerika’ya ilk gidenler nasıl parsel parsel karış karış aldılarsa şimdide de dünyayı almaya parsellemeye başladılar diyorlar.. Kapitalizm diyorlar bu hırsa da...
İşine nasıl gelirse, tanrı din hayvan doğa maden asker sivil Hırs için kullanıyorlar...
Dünyada hangi bölgede hangi farklılıklar var, birbirine karşı kullanıyorlar , kızılderili kabilelerini nasıl düşürdülerse birbirine, ne diyor kızılderililer, suda iki balık kavga ediyorsa oradan uzun bacaklı bir Avrupalı geçmiştir diye...kızılderiler de asırlarca bir birlik kurmamışlar ya kendi aralarında bu da ayrı mesele..
Buna da demişlerdir belki , böl parçala yönet politikası deyü, aklım ermiyor pek kusura bakmayın yine de..
Amerika’nın dini; vin vin miydi, fin fin miydi kazan kazan politikası yani.. Lakin son kazananın kendisi olacağı bir politika uyguluyorlar bir şekilde.. Yoksa niye Marshall yardımı yapsınlar sana, hayrı hasenatı sevdikleri için mi???
Zaten bu hayır hasenat işlerini de güçlünün - zenginin diğerlerini susturma, hak talep ettirmeme konusunda düşünmek lazım..
Şimdi bak Amerika’ya her türlü din dil renk görüş yaşıyor bir arada, melez nesiller epey çoğaldı.. Köleciliği zar zor kaldırdı Afrikalılar, şimdi melez Başkanlar, melez veya siyah Genel Kurmay Başkanları bir bir piyasaya çıkıyor bu da yeni politikamız olsun diyorlardır kim bilir....
Lakin akıllanmaz insanlar görürsün 3. dünya savaşını çıkaracaklar kazan kazan derken bu hırs sadece Tanrıda var bir de insanda!
Dünyada sen de mutlu ol ben de mutlu olayım diyen bir politika yok veya olsa da çıkmıyor piyasaya...
O yüzden diyorlar dünya nüfusu fazla gelmeye başladı diye... Bakalım ne olacak...
Lakin bu elektirik ilk nerede bulunduydu unuttum.. Topluyorlar dünyadan akıllı insanları rahat ettiriyorlar, sonra onların üretiminden faydalanıyorlar, her milletin bir kendi mahallesi var sanki orada??
Kimi okurum Amerika’ya giden Türklerin anlatımlarını internette de, öyle aldanma hemen herşey güllük gülistanlık diye..
Ee onca anlattı yalap şalap, Amerika düşmanınsa göz koyduysa Kuveyt’ten Irak’tan Suriye’den sonra vatanına, iyi tanı..
De bakem ABD’nin Doğu Batı arası kaç kmdir? Bakmadın hiç dimi? Ben de bakmadım atıyorum o yüzden tutarsa ihtimal 2,400-3000 km arası olmalı..Hangi bölgesinde hangi halklar toplanmış bilmeyam...
Toplam nüfusuna oranı nedir diğer halkların Avrupalıların, Çinlilerin, Afrikalıların, Türklerin ... Osmanlıdan da epey giden olmuş oralara, kimi hastalıkların kökeni Akdeniz anemisi çıkıyor..
Amerika hakkında çok yazı var, şehirlerini kimler kurmuş, dikili taşları kimler dikmiş, okulları, üniversiteleri nasıl oluşmuş??? Araştırman lazım..
Yarın bir gün kökeni Kızılderiliye de, Türk’e de Kürde de Araba, Çin’e, Afrika’ya da vb çıkan askerler görmeden sınırında, iyi araştırman lazım..
Off insani offf.. gece gece yine karga gibi ötüyorsun ya.. hadi bakem, kaç yıllık ömrün kaldı onu hesapla biraz da...
Koca Tanrı unutmadan İsrafil’e bir dürtükle öttürsün boruyu olmaz mı??
Ses yok yine...
Konu konuyu açar ya, ülkemizde son yıllarda meydana gelen intiharların sanırım yaş aralığı Y kuşağına denk geliyor, dün mü ne, Uludağ da intihar eden doktorumuzun yaşı 35 imiş.. Çok kızıyorum çok, karpuz gibi ayrılmaya başladı algılar insanlar kuşaklar arasında??? Düşünce şekilleri değişti, o yüzden Y kuşağı önceki kuşakların tersini yapmalı ki belki bir şeyler düzelmeye başlar, doktorun bıraktığı mektup da dile getirdiği bir ifade çok acıttı beni:
“ İroni olan şu ki insanların birbirlerine tahammül edememesine tahammül edemez oldum. İncir çekirdeğini doldurmayacak sebeplerle birbirlerine hakaret edenler, birbirini incitenler kalp kıranlar, beni ümitsizliğe sürükledi. Bu tip insanlarla muhatap olmak istemiyorum. Zorba insanlar güçlerini kullanarak korku krallığı kurup zayıf olanları tir tir titretiyorlar ve kalkıp da bir şey diyemiyorsun, çünkü seni de üzüyor ve ezip geçiyor”
O yüzden diyorum ne Milli Görüşten, Türkçülerden, Kürtçülerden, ne Ülkü Ocaklarından, ne Dindarlardan, ne Sosyalist ve Komünistlerden, ne Atatürkçülerden vb ne kadar grup varsa çağı ıskaladı... Hele hele belli yaşın üzerindeki siyasetçilerin saçmalıkları faciadan başka şey değil...
Lakin konu da dağıldı.. nassu olacak bu işler bilmeyam valla..
Y kuşağı takip ediyor her şeyi görüyor ve gittikçe enerjileri de tükeniyor.. Aslında ülkemizde 55 yaş üstüne siyaset ve yöneticilik yasağı getirmek lazım bile diyebilirim.. elbette saçma bulanlar da olacaktır ya, zaten ...
Ne diyorduk ... Ben de unuttum işte...
Saygılar efendim ..
Rüyalarınıza Tanrı girsin dilerim..
YORUMLAR
Çok uyumuşum...saat sekiz olmuş.
Ağır bir etiket yapıştırılmış kapıya geldim. İçeriden gürültüler geliyordu sanki bir hayvan evi...ağır etiketin altına bir not iliştirilmiş "içinizdekileri bırakarak dışarıya çıkamazsınız".
Çok uyumuşum çok...
Hepsi bu.
Ağır ağır açılırken garip sesler çıkaran kapının arkasında biri duruyordu, yere düşen gölgesinden belliydi.
Kim O?
Hepsi bu.
Küçük etiketlerin yere düşüşünü izledim. İnsandan dökülen kurumuş yapraklar gibiydi...dökülmeliydi.
Sanki bitki evi.
Hepsi bu.
Habire değiştirmeye uğraşısı içinde olan insanı gözledim, ne çok gürültü yapıyordu.
Sanki insan evi.
Sonra kapı çarpıldı... kapandı. Artık etiketler de gözükmüyordu.
Hepsi bu.
Ne çok uyumuşum...geç kalmışım her şeye, diye düşündü insan.
Hepsi bu...
Abi.
Erlik Aldacı
Demedi beyaz adam çünkü o çok modern etiketler taşıyordu. İçimizdeki o beyaz adam ölmedikçe insan olmayı başaramayacağız.
Bir kabile şefinden bahsetmişti, Newyork'ta bir hayvanat bahçesine kapatılmıştı...pigme.
Hepsi bu.
Ulu ruhtan beyaz adama bir köprü kurulmuş olmalı...ne sancılı bir yaşam.
Bruno'ya da ağıtlar yakarız yakında vallahi...gizemci piç.
Hepsi bu.
Hangi et ağırdır sence, yemeden bilemiyor insan.
Her şey Rönesans'la başladı beyaz adam...
Hepsi bu.
Abi.
Erlik Aldacı
Hepsi bu...
Bahar kapıda, dedi bir köşeye büzüşmüş, sinmiş hanımeli. Yeniden doğmak, dirilmek için sana ihtiyacımız var, dedi. Tanrısal güç...
Hepsi bu.
Olduğu gibi bırakmak geçti içimden...asıl sahibi yapsın rüzgarın da toprağın da benim de. Çok ayrıcalıklı, diye düşündüm, düşündü...hanımeli.
Hepsi bu.
Ruh değişmesi üretebilir misin, dedim Tanrı'ya. Öfkelendi...
Dedim ya... hepsi bu.
Erlik Aldacı
Tanrı da böyle mi düşünmüş olmalı...
Dedim ya abi.
Hepsi bu...
Erlik Aldacı
Üç beş ay soluk almış çaresiz ve mağdur bedeni, sonra evrenin bile kabul etmeyeceği kadar yüksek onuru kırılarak her türlü günah işlenmiş sabi sübyan bedeninde,...yaşamı sonlandırılmış yine vahşice.
Bir fısıltı bir ünleme...sus cennetime koyacağım. Hem de "huri" yerini alacak.
"Gık" bile çıkmamış canlıdan korkuyla.
Vaad edilen cennet senin olsun, demiş çocuksu ruh...bana bunları yaşatmanın bedeli olamaz ki.
Dedim ya abi...
Hepsi bu.
Erlik Aldacı
Ruh ağladı...
Hepsi bu.
Abi.
Muhtesem!..Eeee bu kadar uzun tutarsaniz yaziyi siz de unutursunuz ne yazacaginizi.Zaten yazmissiniz ya..Hasili kelam emeklilikde yasa takilanlara yol vermek erek :)).Genclere firsat tanimak adina dinazorlari sadece film sahnelerine gondermek gerek.Tarihi bir gezintiden sonra basim dondu Ustad..Hep yazin bir okuyani olr elbet.Saygiyla..
Yinsani
Teşekkürler üstadım
İyi geceler sabahlar olsun;)