- 586 Okunma
- 3 Yorum
- 2 Beğeni
ÇOK SEVGİLİ DOĞAN CÜCELOĞLU ANISINA
Bu yazıyı, çok değerli psikolog, yazar, eğitmen Doğan Cüceloğlu anısına saygı, sevgi hürmet ile topluma, insana, psikoloji bilimine bu kadar hizmet eden bir çok değerli insana bir nebze borcunu ödemek isteyen bir öğretmen ve bir birey olarak yazıyorum.
Sevgili Doğan Cüceloğlu’nun değerli fikirleri, çıkarıları ile çocuk yaşlarda "İçimizdeki Çocuk" kitabı ile tanıştım. Kendisini, kendi ağzından tanıyalım:
On bir çocuklu bir ailenin on birinci çocuğu olarak Mersin’in Silifke kasabasında doğmuşum. On yaşındayken annemi kaybettim ve ölümün ne demek olduğunu anladım: artık onu bir daha hiç göremeyecek, dokunamayacak, naz edemeyecektim.
Silifke’de en yüksek dereceli okul olan ortaokulu bitirdikten sonra subay olan ağabeylerimin yanında Ankara ve Kırklareli’nde okudum ve Kırklareli Lisesi’nden mezun oldum. Kırklareli lisesinde ilk aşk şiirimi yazdım.
Ankara Atatürk Lisesi’nde edebiyat ve kompozisyon öğretmenim olan Cahit Okurer bir gün ne olmak istediğim sordu; mühendis olmak istediğimi söyledim. Bilim adamı olmak istemez misin, dedi. Onun etkisi altında İstanbul Üniversitesi Psikoloji Bölümü’ne yazıldım ve oradan mezun olduktan sonra ABD’de Illinois Üniversitesi’nde doktoramı yaptım. Uzmanlık alanım iletişim psikolojisidir.
Amerika’da doktora öğrencisiyken, benim gibi doktora öğrencisi olan Kaliforniya’da doğmuş büyümüş Emily ile tanıştım ve evlendim. On bir yıl süren evliliğimizde üç çocuğumuz oldu: Ayşen, Elif ve Timur.
Evlendiğimde ne kendimi tanıyormuşum, ne de evliliğin ne olduğunu. Silifke’de büyürken çevremde gördüğüm evlilik, koca, baba modelleriyle Kaliforniya’da büyümüş feminist bir Amerikalı kıza kocalık yapmaya çalıştım. Sonuç: hem ben çok ıstırap çektim hem de Emily’e acı çektirdim. Benim şimdi yüreğimi en çok yakan çocuklarıma verdiğim acılar. Onlardan dört yıl ayrı yaşadım.
Yaşadığım acılar her şeyi bilmediğimi, öğrenmem gereken çok şey olduğunu gösterdi ve yalnız bilgi yönünden değil, insan olarak gelişmem gerektiğine ikna oldum.
Kendimi geliştirme süreci içinde kitap yazmaya başladım; ilk kitabım İnsan İnsana bu sürecin ilk ürünüdür. Gelişim süreci içinde kazandıklarımı kitaplar yoluyla paylaşmaya devam ediyorum.
Amerika’daki görevimden emekli olup ayrıldıktan sonra Türkiye’de kitap yazmayı sürdürdüm. Kitap yazmanın yanı sıra konferanslar ve seminerler verdim, televizyon programlarına başladım.
Şu devrede önceliğim kitap yazmak. Şu ana kadar kendi yazdığım onüç kitap var, bunlar hakkında kitaplar bölümünde bilgi alabilirsiniz. Bir de benim yaşamımın anlatıldığı, Canan Dila tarafından yazılmış bir kitap:
İnsanı Ararken
Söyleşi: Canan Dila
İş Bankası Kültür Yayınları
"Tanıyanı" çok. Kitapları baskı üzerine baskı yapıyor. Seminerleri hınca hınç. Dinlemeye koşuyor insanlar onu; ana-babalığı öğrenmek, kendilerini tanımak için. Ya... o?
"Hepimiz birbirimizin yaşamlarımızın çatlak ve aralıklarında yaşarız; her şey, görebilseydik sanırım şaşkınlıktan dilimiz tutulurdu diye yazmıştı Murdoch yıllar önce Ağ’ında. Ki, altını döne döne çizmiş olduğum bu satırları, henüz hazırlanmakta olan bu kitabın 2003 güzünde yayımlanan tanıtım metnine de taşımıştım. Altına da; "Kalemimin ucuna bırakıverdi hayatını. Bütün içtenliğiyle. Gizlisiz, saklısız... ’Tanıyanlar’ şaşıracaklar evet, ama ’doğduğundan beri tanıyanlar’ın sanırım şaşkınlıktan dilleri tutulacak. Kocaman bir sürpriz var onlara" diye yazmıştım. Eklemeliyim; "tanıyanlar"ın ve "yakından tanıyanlar"ın şaşkınlığı, o hayat öyküsünü aktaranın; "insan ve davranışı"nı konu alan bir bilim dalında insanı aramak üzere yola koyulanın, yolu üzerinde kendi kendisiyle çarpışıp da kendine rastlaması ve sonrası sırasında duyduğu şaşkınlığın yanında hiç kalır. Anlattığı, bu toprağın çocuklarından birinin, önce kendi aynasında, sonra uzak bir kıtada, Amerika’da, farklı bir kültürün aynasında bıraktığı görüntüde kendini ve kültürünü fark etmesinin kahkaha ve gözyaşı dolu öyküsüydü...
Anlatan, burada ve orada, 45 yılını psikoloji bilimine vermiş biri olunca, anlatılan da sadece o aynadaki görüntüyü aktarmaktan, sergilemekten ibaret kalamazdı elbette. "Fark ediş"ti anlatılacak olan... (Sadece birbirimizin değil), nasıl? kendi yaşamlarımızın "da" çatlak ve aralıklarında yaşıyor, yaşayabiliyor olduğumuzdu sergilenecek olan. Anlattı. Hayat öyküsünde... "İnsanlık hali" dile geldi. "Burada" ve "orada"...
"Ya... o?" sorusuna iki ciltlik bir yanıt.
Her bir eseri, sözü üzerinde derince düşünmeyi gerektirecek çok fazla sayıda ışık tutan bilgeliğinden belki de üzerinde en çok durulması gereken sözü SAVAŞÇI kitabından:
Seni diğerlerinden farksız yapmaya tüm gücüyle gece gündüz çalışan bir dünyada kendin olarak kalabilmek, dünyanın en zor savaşını vermek demektir. Bu savaş başladı mı artık hiç bitmez.
Ve yine, MIŞ GİBİ YAŞAMLAR kitabından:
’’Mış gibi yaşam, içinde olanlar kendi varoluşlarını yaşamıyorlar’’ tespitleri aslında sevgili Cüceloğlu’nun kendi insan olma VE İNSAN OLMANIN içini doldurma, varolma çabasının önemli bir yansımasıdır.
Hayatta bir nsanın önemsemesi, yaşamını mükemmel tasarlaması ve insani erdemlere ulaşması için gerkeen tüm noktalara tek tek dikkat çekebilmeyi ömrüne sığdırabilen sevgili Cüceloğlu, insan elinde olan en önemli değer olan zaman yönetimi için de şu noktaya dikkat çekmiştir.
"Zaman kullanımı insanın aynasıdır. Zamanını nelere harcadığına bakarak bir insanın önceliklerini, değerlerini, ilkelerini anlayabilirsiniz."
Türk toplumu, iletişim, insan psikolojisi ve eğitim sistemi üzerindeki çok değerli , yol gösteren saptamaları bizlere her zaman ışık tutmaya ve yol göstermeye devam edecektir.
İnsanın kendi özü ile iletişimde olması, bağlantı kurmasının önemini vurgulayan Cüceloğlu bunu şu şekilde ifade etmiştir.
"Kendi özünün onayını önemsemeden başkasının onayını almak için yaşaması insanı mutsuz ve anlamsız bir hayata götürür."
Don Juan kitabından şu sözleri de üzerinde derin düşünmeyi gerektiren bir çok sözünden biridir: Ölümün аvcılık yаptığı bir dünyаdа, kuşku vе pişmаnlık için zаmаn yok. Ancаk kаrаrlаr için zаmаn vаr.
Ve bir alıntı da ben ve benim gibi öğretmenliği seçen insanlara yönelik kendisinin yazdığı kitap olan ÖĞRETMENİM BİR BAKAR MISIN? dan:
....Geliştiren eğitimin amacı ise farklıdır; öğrenciyi kensisine özgü bir birey olarak tanımaya ve geliştirmeye önem verir. Bireyin, aşağıdaki özelliklerde bir insan olarak yetişmesine uygun ortam oluşturmaya çalışır:
-Yaşamında olu biten şeylerin farkına varan;
-Farkına vardığı şeyler üzerine düşünen;
-,Gelecekle ilgili tasarımlar yapan;
-Kendisinin ve ilişkilerinin anlamını keşfetmeyi önemseyen;
Önceliklerini keşfederek seçimlerini önceliklerine göre yapıp kararlar vermeyi önemseyen;
İlişkilerinden ve verdiği kararlardan sorumluluk almayı önemseyen bir kişi.
Doğan Cücenoğlu’nun eserlerindeki belki de her bir cümlenin üzerine pek çok makaleler, denemeler yazılabilir çünkü bu çok değerli psikolog, yazar,eğitmenin saptamaları öz iletişim, kişiler arası iletişim, eğitim, anne-babalık, evlilik başta olmak üzere insana dair her şeyi içerir.
kendi sözleri ile ifade edecek olursak: kendini var etmeye çalışan, farkına varış yolculuğunda paylaşarak farkına varışa çalışan sevgili Doğan Cüceloğlu sayısız tohum ekmiştir bu topraklara nice dimağa ve yüreğe dokunarak, insana, çocuğa, eğitime dair... İnanıyorum ki, elini taşın altına koyma sorumluluğunu alan pek çok insanla o tohumlar yeşerecek, toplumun iyileşmesine katkı olacak ve o tohumlar bir gün dev bir orman olacak..
Sevgi, saygı, rahmet ve hürmetle...
Hep yaşayacaksınız sevgili Doğan Cüceloğlu...
Yazan: Tuba KIZILKAN
Yararlanılan kaynaklar:
(www.dogancuceloglu.net/yasam-yolculugu/)