- 395 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
FANTASTİK METRO HİKAYELERİ
Soğuk bir kış günü karlı bir pazartesi Pelin’le metroda buluşmak üzere yola çıktım. O Mecidiyeköy’den binecekti bense Yenimahalle’den. Eyüp taraflarında buluşuruz dedik. Şu yeni açılan metro evimize çok yakın olduğu için yolculuk gözümde pek büyümemişti ama yine de istemeye, istemeye gidiyordum işte. Hiç sevememiştim o metro hattını. Çok kasvetli ürkütücü bir havası vardı. Çemberlitaş sineması gibi yerin yedi kat aşağısına iniyorsun bi kere, sonra inerken in cin top oynuyor. Arada bir lağım kokusu eşliğinde bir rüzgar esiyor elektrik dolaplarının kapaklarını çarpa çarpa sanırsın ki ardından sessizce zombiler geliyor. Birde ardı arkası kesilmeyen yürüyen merdivenler var tabi. Ben şahsen ses duymamak adına kulaklığımı takıp geçiyorum o yerlerden lakin yeni model müzik programı spotyfy internetsiz çekmiyor, internette o yeni model metroda çekmiyor. Haliyle yolculuk çekilmez oluyor. Bizi yerin dibine sokuyorlar resmen ne mobil hat çekiyor, ne başka bir iletişim bağlantısı. O yüzden daha çok geriyor beni yalnız yolculuk yapmak. Ha telefonumda kayıtlı şarkı yok mu var. Tek bir tane oda "Yıldız tilbe- Al sana 14 şubat" Tabi ki dinlemiyorum yol boyu onu dinlediğimi düşünemiyorum ama belki bir umut spotyfy gelirde bir kaç şarkı çalar diye beklediğim için kulaklığı çıkarmıyorum. O derece muhtacım ki, Piter adında ki adamın atlama ipi hikayesine bile küfür etmeyeceğime söz veriyorum. Tabi gelmiyor. Çaresiz içimde ki kasveti bastıracak bir yol arıyorum, telefonumda bir şeyleri düşünmemek için oynadığım "solitaire" oyunu açıp dalıyorum. Bir taraftan oynarken bir taraftan yanımda ki adama kaymamak için, pardon üzerine yani kaymamak için elimi arada oturduğum koltuğa koyuyor dengemi sağlıyorum. Amerikan usulü metro yapıcaz diye yan yana koltukları almışlar cama dizili bu kaygan plastik oturakları koymuşlar. Neyse bu da ayrı bir konu.Şikayetlerim say say bitmez şimdi o kulağımı gıcırdatan sesi anımsadım birden içim gıcırdadı. Kulağında kulaklık olduğu halde bir şey dinleyememek bi yana etraftaki insanların konuşmalarına kulak misafiri olmak işte orada dikkatimi toplamam daha da zor oldu. Benim yaşlarımda iki kadın oturmuş kocalarını çekiştiriyorlar. Nerde yirmili yaşlar, nerde otuzlu yaşlar diyorlar. Başlıyorlar yatak odası hikayelerini anlatmaya. Eski kiloda olsaydık şöyle olurdu, geçen değişik bir şey yaptım heyecanlı oldu falan. Tabi ben bunu üstün körü anlatıyorum. Onlar fısıldaştığını sanıyorlar ama ben her şeyi duyuyorum kahretsin. Oyuna kafamı görüp daha bir yerin dibine giriyorum tabi kayarken yanımdaki dayıyla göz göze geliyoruz benim duyduğumu oda duymuşmudur diyiyorum. Bir karşıda ki genç var tabi aynı anda kafamızı kaldırıp birbirimize bakınca "aha buda duydu" diyorum sanki tasası bana kalmış o derece paranoyak oluyorum. Neyse bu genç hanımlar diğer kanala geçiyor çoluktan çocuktan bahsediyor alın terimi siliyorum. Karşılığında beş para almadığım o alın terini. Sonra gözüm boş durmuyor oyunda ilk el yüklendi leveli geçince internet sormaya başladı ya gözlerim başladı bu kez dolaşmaya illa bulacak. Karşıda iki sevgili haşır neşir oluyorlar. Oda benim gözüme takılıyor. Hani yalnızlar olur ya on dört şubatta falan böyle şeylerle karşılaşırda hepsi üst üste gelir o duruma geliyorum . Yo yo yalnız değilim tamamen metrodaki ortamın insanlarda etkisiyle karşılaştığım bir takım müstehcen durumlar. Açıyorum artık pes diyorum. Piter atlasaydı da onu dinleseydim. O altı kere atlayacak alt tarafı ben ya ben dokuz doğurdum. Yıldız abla arıyor ellerim telefonumda açıyorum en sonunda "al sana on dört şubat" kendime ithafen açıyorum al sana metroda buluşma. Niheyet bu azap dolu yolculuk sona eriyorda arkadaşıma kavuşup yerin dibinden çıkıyoruz.
...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.