- 387 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Turnusol 4
Sözcük ve kavramların ilginç bir serüveni oluyor semantik olarak genişliyor, daralıyor, level atlıyor.
Bir başka hali kirlenme, çürüme ve ölmedir.
Dejenerasyona uğramış sözcük veya kavramı, ölü sözcük ve kavramlar mezarlığına gönderiyoruz.
Hayalet bir dönemle sona eriyor, sözcük/kavramların serüveni.
Katili postmodernitedir, emperyal katl sözcükler içinde gerçek.
İşte şu bilindik "Türkiyeli" ve "Anadolulu" kavramları, o zamanlar bu denli emperyal bir evrim geçirip, bugünkü anlamda kirlenmemişti.
Söylediğimiz gibi, Mahir’in aslında "Türkiye oligarşisi" demişliği vardır.
Türk oligarşisi demiyor, ama Türk devrimi de demiyor, "Anadolu ihtilali" diyor.
"Türkiye solu" kavramını ise geniş bir sklada anlayabilme ve açıklayabilme serbestimiz var.
Türkiye milletini kavramsal olarak açıklayabilirseniz var, ama ?!…
Buradan "Türkiyeli"liğin oligarşisine varamıyor Mahir, varamamasını ben kavramın teorik olarak evrilememe, kadük kalma haline veriyorum.
İyelik eki ’li’ olmadan, Türkiye oligarşisi diyor!
Ulus diyor, Türk ulusu demiyor…
Türkiye solu, Türkiye oligarşisi, Anadolu ihtilali diyorsanız, karşısına Türkiye ulusunu koyacaksınız.
Ya da Anadolu ulusunu...
Yoksa olmuyor !
Marksist ve enerjetik diyalektiğin ’ulusal sorun’ dönemsiz olanı yok, zira...
M.d.d ve milli kurtuluşçuluk diyorsunuz da neyin, kimin devrimi ve kurtuluşçuluğu ki bu?
Toplumsal eylemci özne belirsizliği var, görünüyor.
Türk oligarşisi demiyor.. yok öyle bir ’soysal’lık çünkü.. ama komprador/lümpen haliyle var...
Türkiye ulusunun, Anadolu ulusunun milli demokratik devrimi gibi bir çözümlemesi de yok.
Deniz olsun, Mahir olsun Kürtlere, onların solculuğuna çok güvenmişler ama etnik solun işbirlikçileşeceğini de öngörebilmişler.
Deniz’in, Mahir’in bir şekilde -etnikçilik- solu yapanlara çok kızdığı anlatılıyor.
Dolapları yumrukladığı, sert kavgalar ettiği ve tüm yabancıları nefret derecesinde sevmedikleri biliniyor.
Etnikçi soldan, başta Kürdist ve Çerkesist solculuğu yapanların Deniz üzerine “eğer yaşasaydı“ diye başlayıp, bu ifrit yabancı düşmanlığı üzerine, sıkı ulusalcı ve Kemalist olacağını kurgulayan eleştirel yazıları olduğu biliniyor.
Çok inanmışlar Kürtlerden sosyalist-devrimci çıkacağına.
T.i.p.’in 1969-70’lerdeki önemli kararlarını deklare eden kongresi, bu kopuşun başlangıcı oluyor...
Ertuğrulgil familya, Levent Tüzün, Prof. Uras, Ömer Laçin filan familya anlayacağınız.. o tarihten itibaren aşama aşama evrilmeye başlıyorlar.
Rte’nı vesayeti kaldıran ve Türkiye demokratsisini dönüştüren eski Tip’li İdris Küçükömer gibi ’devrimci’ gören sol sosyalistler görüdüğümüz zamanlar oldu. Hala varlar, uzatmak istemiyorum.
Sonuç olarak şunu yazmalıyım.
İşte ’yetmez ama evet’çilerin içine bakınca demek istediğim anlaşılacaktır.
Şimdi mahpus Demirtaş, Soros devrimcisi Kavala, Kürt etnik solu içindeki diğer bir çok ismin eylemleri aklımızda kalmıştır.
Gezi olaylarında Demirtaş’ın ’ Gezi, hükümeti (Akp ve Rte) devirmek isteyen ulusalcı bir darbe girişimidir’ deyişi çok ironiktir!
Bu konu ile bir nedamet açıklaması yaptığını anımsamıyorum.
İşte bu nedenle ulusal sorununu çözememiş bir solun solculuğu, ilginç bir sol sosyalizm(!) oluyor.
Etno-santrik, mezhep sapkın ya da bir neviden sol cemaat sapmalı sol-sosyalizm diyebiliyorum.
İçinden çıktığın toplumun sosyolojik ve sınıfsal aşaması ile bir bütünlük arz ediyor.
Ayıramıyorsunuz, mümkün değil.. ayırınca bizdeki gibi tuhaf şeyler oluyor.. olgudur, yadsınması mümkün değil…
Olanları sol ve sağ belirsizliğin aynı çizgiye gelip, emperyal kavramlara ram olma garabeti/belirsizliği anlamında yazmış oluyorum.
Sınıfsal ve ulusal aşama kayboluyor, yerelden direk enternasyonalizme geçiliyor sanılıyor, yanılsamadır.
Globalizmdeydiniz, farkında mıydınız denilmesi gerekiyor...
Feodal aşamada olan bir sol, ilerici -anlayış ve kavrayış- bakımından özgün ve özgür olamıyor.
Mutlaka emperyalizmin, bir türüne savruluyor.
Solda da tutunamıyor.. toplumsalında temel çelişki anlamındaki sınıflar yok, ulus toplumsal dönem yok çünkü.. ulusal sorun ve sınıfsal bütünlüğün aşama eksiği sırıtıyor, imalı imalı.
Bunu yapabilmek, azınlık eksikli psikolojiyi yenmek için de bir yere dayanması gerekiyor.
Dayandığın yer şaibeliyse "ulusal sorun" adına bir zaman önce insan, sonra da halk ve devrim kavramları, köksüz ve liberalize edilmiş haliyle kalıyor.
Oryantik veya oksident hümanizmdir.. globalite ve adem-i merkez liboşu soludur...
Sadece kendisinin ve ait olduğun alt, kapalı grubun inandığı yalansı bir Anadoluluk ve Türkiyelilik gerçeğine dönüşüyor.
Emperyal kapitalizmi arkasına almış olarak ve onun kucağında...
Ahmet Kutlu Ayyüce
29 Ocak 2017
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.