Tekrar Tekrar Düşünelim
Az çok bilimsellik kriterini bilirim. Ölçütler nedir, çalışmalar nasıl yapılır, nasıl sonuçlandırılır, nasıl yazılır çizilir, sunulur yayınlanır bilirim. İş önemlidir, oldukça ciddidir, toleransı yoktur. Belirli hata payı içerisinde işlemler yürütülür, sonuçlandırılır.
..................................................................
Yakında okuduğum bir yazıda detay verilmişti konuyla ilgili. Eski ve yeni mukayese edilerek. Nereden nereye gelinmiş, neler geri plana itilmiş, neler öne çıkarılmış gözler önüne serilerek.
...................................................................
Kaliteye bakın. Bir o dönemin bir de günümüz bilim insanının kriterine. Yıl yetmiş üç profesörlük unvanı elde edilebilmesi için iki dil bilme şartı var. Seksen bire gelindiğinde iki dil bire düşürülüyor. Seksen üçte sınavdan yetmiş almanız yeterli görülüyor. Hani zaman ilerledikçe devir değiştikçe daha ileri kıstaslar getirilmesi gerekirken bakın nasıl oluyor. İki bin iki de dil atmış beşe, iki bin on sekizde ise elli beşe düşürülüyor.
................................................................
Dil olmadan bilimsellik olur mu hiç. Taramalar nasıl yapılır, tercümeler nasıl edilir düşünün. Kürsüden nasıl sunulur anlamaya çalışın.
..................................................................
Bu yazıda sadece dili ele aldım. Dilin önemini vurgulamaya çalıştım. Dilde puanın yükseltilmesi gerekirken tam aksine düşürüldüğünü ortaya koydum. Bu uygulamayla belki de sayıca kariyerli akademisyen adedinin arttığını ama kalitece düştüğünü irdeledim.
..............................................................
Bilimsel çalışmalara ilişkin yaklaşımlar ne yönlü, hangi boyutlu bir başka yazıda yer vereyim. Bilimsellikte sayısal olarak ilerlemiş olsak da niteliksel olarak niçin gerilediğimizi uzun uzun düşünelim.
..................................................................
Konuyla ilgisi nedeniyle kıymetli hocam Prof Dr. Mehmet Emin Tugay’ı anmış olayım. Demişti ki: Yıl seksen altıda; arkadaşlar günümüzde bir dille profesör olunuyor bu doğru değil, kolayına elde edilmemeli bu payeler, değerini düşürür vurgusunu yapmıştı. Dediği de oldu nitekim. Değer meğer kalmadı. Eski saygınlığı kalmadı. Profesör denildiğinde önümüzü ilikler ayağa kalkardık. Bilgisine birikimine saygı duyardık, baş tacı yapardık.
Ya şimdi!
Gerçi değeri düşen sadece akademia mı?
Baktığınızda görürsunüz.
Başınızı kaldırın etrafa şöyle bir bakın ne makamlar ne mevkiler unvanlar, rütbeler, kariyerler eski değerinde mi?
Neler kaybetmişiz bir düşünelim, tekrar tekrar gözden geçirelim.
Kemal GÜL
16.02.2021
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.