- 878 Okunma
- 6 Yorum
- 3 Beğeni
POŞETÇİ DELİ SIDDIK
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Sanırım doksanlı yılların son yazı, belki de ikibinin sıcak bir günü de olabilir, hafızam beni yanıltmıyorsa. Kendisini tanıdığım o hırpani kılığıyla bir daha unutmam olmadı.
Muş şehrini ustalıkla dünle bugünü buluşturan tarihi yapıları aradı mı gözleri bu güne kadar, hiç sanmam. Cırtlak boyalı belediye binası önündeki küçük meydanın aksi yönde yarım çember çizerek istasyon yoluna girdi.
Ancak ne düşündüyse zank diye yerinde durdu, soluna baktı, tekrar yürüdü.
Belediyenin tam karşısı, küçük bir meydan var, meydan denilirse eğer. Alt başında, ne zaman yapıldığını hatırlayamadığım bir çeşme duruyor yıllardan beri. Kırmızı Ahlat taşındandır duvarı. Taşların dibi yosun bağlamış. Belediye parkının üst kısmında akar gece gündüz, Şekerin suyu derler, soğuktur, içenler bilir.
Hangi dönemde yapılmış, hatırlayamadım, yıllar sonra bir sabah yolu küçük alandan geçenler çeşmeyi bir daha göremediler.
Yirmili yılları geride bırakmış, otuza doğru ilerlemektedir yaşı, ama kendisi farkında değil. Susamıştı. Adam ağzını dayayarak musluktan içti, nefeslendi bir kez. Avuçlarıyla iki yudum daha içti. Kafasını soğuk suya tuttu, hava sıcaktı. Göğsüne doğru sular damladı, eski sakonun önünden dizlerine doğru bacakları omuzları ıslanmıştı.
Çeşmenin taşına oturdu, üzerindeki bütün naylon poşetleri çıkardı, suya tuttu. Sağından, solundan, önünden geçenler ona laf atmaktan kendilerini alamadılar. Başını kaldırıp da kimsenin yüzüne bakmadı. Ne çok poşet toplamıştı bugün. Kırmızı poşetler, mavi, siyah, beyaz… bütün renkler cümbüşü yığılı verdi bir anda, önünde bir öbek oluştu.
Her köyün, şehrin ya da beldenin, eski tabirle bir delisi var, işte bu da şehrimizin sessiz sakin delisi Sıddık. Deli diye nam salmış bir kere ya, şu belediye binasında oturanlardan çok duyarlı, desem kimse inanmaz. Nasıl mı?
Sabahtan ayağı kesince çarşıyı; kenarlara köşelere serpilmiş, cadde kenarlarına rüzgârın sürüklediği, kaldırımlara rasgele fırlatılmış ne kadar naylon poşet varsa hepsini tek tek toplar ceplerine ve de eski ceketinin üzerine bağladığı kalın sicime bağlayıp sarkıtırdı.
Renkli poşetleri yıkamaya başladı, üst üste yığdı. Yıkama işini bitirince, kırmızı olanları kollarına bağladı, beyazları eski sakonun üzerine bağladığı kalın sicime astı. Kalanları karışık olarak gövdesinden aşağı bacaklarına dizlerine bağladı. Birkaç tanesini de külah yapıp başına geçirdi.
Yağmur sularının geldiği yere yukarı deriz ya, aktığı yere doğru cadde boyunca baş aşağı yürüdü. Kaldırımın sağ yanında, “Atatürk İlköğretim Okulu” – yöneticiliğini yapıyordum - tabelası gözüne çarptıysa da farkına oldu mu acep? Eski tarihi bina. Duvarları siyah taştan örülmüş, bir tek damla badana bulamazsın.
Kaldırım kenarında rastladığı ilk akasya ağacına çıktı, üzerindeki poşetleri ağacın dallarına bağladı. Akasya ağacı bir anda ziyaret ağacına döndü. Yanından geçenler seslendiler, Deli Sıddık ses vermedi.
Sıddık deli miydi? Hayır, pırlanta gibi genci elbirliğiyle zorla deli ettiler, ardından Deli Sıddık diye seslendiler.
Muş gibi küçük bir şehir ya da toplumda yaşayan insanların bilinçaltları çok sıradan olmalı. Tamamen dünyevi terimlerle konuşmak gerekirse, bu toplumun karşılaştığı sorunların çok daha derinlerine inebilirsek, ancak o zaman Sıddıklar neden deli olduğunu anlarız.
Şehrin gören gözü olmuş, duyan kulağı da, ama söyleyen dili olmayı bilemedi.
Kentin kirleri çok ağır ve bulanıktır. Deli Sıddık tek başına yerlere savrulmuş renkli poşetleri toplamakla temizleye bilecek mi? İşte orasını bilmiyorum.
Keşke Deli Sıddık, Belediye Temizlik İşleri müdürü olsaydı.
15 ŞUBAT 2021
Mehmet AKIN
YORUMLAR
Yüreğinize kaleminize sağlık harika bir hikaye..
Ne çok var her mahalleye özgü..
Kimi sevdiğine kavusamamiş,yada kaybetmiş sevdiğini erkenden,hep ince düşünceli iyi kalpli ve fazla yurek ağırlıklarından..
Rabbim yar ve yardımcıları olsun...
Saygılarımla huzurlu akşamlar diliyorum ☕
Mehmet Burhan AKIN
Yazının özetini ;
"Ne çok var her mahalleye özgü..
Kimi sevdiğine kavuşamamış, yada kaybetmiş sevdiğini erkenden, hep ince düşünceli iyi kalpli ve fazla yürek ağırlıklarından.. "
Yukarıdaki cümlelerle noktalamışsınız, söyleyecek sözüm yoktur.
Saygılarımla...
Çoğu yerlerde böyle oranın sevgilisi olmuş deliler vardır. Birçoğu zararsızdır. Oranın halkı da sahip çıkar çoğu kere... Korur kollarlar. Hatta o deli dediklerimiz bir çok akıllı geçinenden daha az tehlikelidir. Poşetci Deli Sıddık da o yörenin bir zenginliği güzel anlatım kutlarım yürekten Mehmet bey...
Mehmet Burhan AKIN
Yorumunuz çok değerli oldu Efendim.
Saygılarımla.
güzel anı bana çocukluğumda her cuma şeker camiiye gelen deli muttini hatırlattı. Muhittin yakın kazadan geliyordu yani getiriliyordu topladığı paralarla ailesi geçim sağlıyordu. bence deli değildi biraz zeka gelişiminde eksikli vardı. birileri ona deli diyor birileride onun bu yaradılış eksikliğini çok güzel kullanıyordu. iri kıyım bir adamdı Muhittin.
Mehmet Burhan AKIN
İnsanları topluma kazandırmak kadar yüce bir davranış var mıdır, acep?
Değerli yorumunuz için teşekkür ederim efendim.
Saygılarımla...
Deli deyip geçtiğimiz öyleleri var ki..
Pek çoğu keramet sahibi.
Güzel bir yazı sağ olun hocam.
Selam ve saygılar.
Mehmet Burhan AKIN
Benim için değerli bir yorum oldu, bi o kadarda eskiye götürdü. O insanları çok yakinen bilirim, kerametlerini gördüm, onlarla hasbihal oldum. Hele biri vardı ki, adı "Celal Baba", Kayseri köylerinde öğretmenlik yaptığım yıllarda karşıma çıktı. Delidir derlerdi, Celal Baba için. Oysa onu, günümüzün milyonlarca insanlarından ayıran tek özellik deli görünmesiydi.
Burada anlatmak çok zor.
Saygılarımla Efendim.
Deli Sıddık Kırmızı ahlat taşından şekerin suyudur bence hocam
Çeşmeden rahatsız olan idarenin ise eli kirlidir
Kaç deli Sıddık gelse de o eli temizleyemez
Varsın Sıddık deliliğiyle kalsın
Duyarlılığı yüce yazınızı gönülden tebrik ederim
Nice saygılarımla
Mehmet Burhan AKIN
Gerek sokak kültürüne ve gerekse idarecilere ancak bu şekil seslenebiliyoruz. İnsan, insan için var olmalı, Sıddıkları anlayabilmek için. Küçük insanların dostluğunu kazanmak benim için büyük erdemdir, onur duyarım onlarla hasbihal olurken.
Saygılarımla Efendim.
Olay ne?
Poşet toplayan bir adam.
Öyle değil işte...
Ustasının elinde şırıl şırıl akan bir su olup çağlıyor.
Okuyucu da kana kana içiyor.
Teşekkürler HOCAM.
Selam ve Saygıyla.
Mehmet Burhan AKIN
Yorumlarınız, asil kişiliğinizi yansıtmaktadır. İtiraf etmeliyim ki, kaleminizden çok faydalanıyorum. Amacımız hem sokağa ve hem de yöneticilere kısa da olsa küçük mesajlar göndermektir, alana ve anlayana...
Saygılarımla Efendim.