- 361 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Kar Çiçeğim
Her gün gördüğüm fakat görmeye bir türlü doyamadığım gökyüzü, bugün yine bir âlem… Her ân farklı bir simasıyla karşılaştığım hâlde, bu şaşkınlığım niye? Şaheser tablolar, orijinal temalar, eşsiz motifler, emsalsiz desenlerden başka ne olabilirdi şaşkınlığımın sebebi?
Hangi ressamın resmi, fırçası, boyası; hangi faninin portresi, tablosu, tuvali; insanı böylesine içten, derin, duru, doyumsuz büyüleyebilir; alıp götürebilir sonsuzluğa?
Dev koyun sürüleri kaplamıştı göğü. Bulutların yamalı entarisinden mavilikler, turkuvazlar göz kırptı bir süre. Sonra pamuk kozalarından milyonlarca kar kristali dolmaya başladı yeryüzü çuvalına. Huzur ve dinginlik verici kar taneleri… Birinci hâli hükmetti suya. El ayak çekildi sokaktan. Tüm canlılar sindi kuytuya. Evlerin bacasından yükselen koyu dumanlar, sımsıcak aile saadetinin yansımasıydı.
İlk önce ulu dağların, sonra tepelerin, tepeciklerin üzerine sır gibi dökülmüştü. Dokunduğu yerlere asil insanların ağarmış saçlarını hatırlatan bir siluet çizip dairesini sürekli genişletmişti. Bazen sisle, bazen bulutla el ele verip monoton, yeknesak manzarayı değiştirip durdu. Yeryüzünün ihtiyar çehresi, çatık kaşı, kış değirmeninde gittikçe kırlaştı.
Nazlı gelin edasıyla kavisler çize çize, valslar yapa yapa indiler meleklerle beraber... Papatya bahçesine dönüştü âlem… Tüm eski izler, çizgiler silindi; gölgeler eridi; hatıralar derinlere gömüldü. Tüllerin yerini kar-eviçe işlemeli, kalın perdeler aldı. Yüceler ve cüceler aynı tezgâhın kumaşını giyindi.
Biraz daha yükselen tepeler, küçüldükçe küçülen dağlara yaklaştı. Tabiatın tek hakimiydi beyazlık. Taş, bakır, tunç çağları çok gerilerde kalmıştı. Kristal devriydi başlayan, yıldızların öğütülmüş ışıltısıydı.
Cennet kokulu efsunlu dudağın değmediği yer kalmadı kar kraliçesinin.
Zirvelere zarafet, zemine sadelik verir. Vicdanlara sükunet, gönüllere sonsuzluk, mantığa tevhit düşüncesini fısıldar. Nasıl algılanırsa o şekle bürünür kar. Âfet görürsen âfet, rahmet görürsen rahmet, zahmet görürsen zahmet, letafet görürsen letafet...
Hava, mevsim, iklim kadar yüzler, gözler, gönüller de ışıl ışıldı... Tek parola "mutluluk" idi kar topu ekseninde.
Bu kara kışın, kara buzun, kara yelin, kara ayazın ortasında kardelen misali apapak kar çiçekleriyle ferahladı içim. Cemreler mevsiminden önce düştü gönlüme. Erkenden nevruzlar açtı, çiçekler coştu, binlerce kelebek havalandı, kuşlar kanatlandı. Birden çıkıverdim bahara.
*****
Ne çok istemiştim şiir gibi yağan karın şiirini yazmayı. 1991 yılında Erzurum’da öğrenciyken alımlı alımlı süzülüşünü, pul pul serpilişini hayranlıkla izlerdim. Koşup yakalamak gelirdi içimden her bir tanesini. Dışarıda karın kalınlığı gittikçe artarken, benim de içimde o şiiri yazma isteğim artardı.
Bembeyaz kış ortasında yemyeşil bahar edasıyla filizlenen bu istek, sümbüllenmeyi bekleyen bir tohum gibiydi. Bu boşluk dolmak bilmedi uzun yıllar. Hep buruk geçti kışlarım; hep ezik ve eksik uzandım baharlara. Şimdi benim de “kar”lı şiirlerim var. Ben de çok kârlı olacağım, benim de boynum bükülmeyecek kar yağdığı zamanlar.
“Aşk ağlatır, dert söyletir." derler. Aynen öyledir. Aşk derdi, çölde dondurur, karda yandırır, düzde şaşırtır, fırınlarda pişirtir, kafiye düşürtür; adamı işte böyle şair yapar vesselam…
*****
(Bu denemem, Turhal Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından yayınlanan "Dört Mevsim Edebiyat" dergisinin Kış 2020 sayısında yayınlanmıştır; 08/01/2021; sayı:17, sayfa:33-34)
turhal.meb.gov.tr/.../dort-mevsim.../icerik/907
turhal.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2021_01/08152343_DME-17.pdf
*****
İlk yazılış tarihi: (06/02/2020, 15:23) (09/04/2020, 00:51) (Kocasinan, Kayseri)
(Son tashih zamanı: 14/02/2021, 18:54; Şeker Toki, Kocasinan, Kayseri)
*****
Foto: 28/01/2021, Cennet Kızılbel’de Kar; Tolga GAVCAR tarafından çekilmiştir.
*****
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.