12
Yorum
8
Beğeni
0,0
Puan
1329
Okunma
"-Sevgili kimyon, hakkınızda son zamanlarda bazı yemeklere yakışmadığınıza dair çıkan haberler hakkında ne düşünüyorsunuz?
-İnanın hepsi asılsız iddialar. Baskın bir baharat olduğumu çekemeyen rahiyası düşük kimi baharatların saçma sapan beni yok etme girişimleridir."
Sormayın hiç sormayın, manalı ve cukkalı bir giriş beklerken yeri geliyor kimyonu bile konuşturucak aciziyetler mümkün oluyor. Bu nasıl ifade edilse yeridir emin değilim ama; tahayyülü boş, tabanı kaygan bir deneyim olarak zaman zaman kalp atışımı bir miktar arttıracak, nahoş, varoş ve kloş bir anı olarak farkındalık sahibi sıradan bilincimi temsil edecektir. Şimdiden bağışlanmayı dilersem belki hakkımdaki artık yazamıyor, bir şey olmuş gibi asılsız ve benim şu an uydurduğum konuşmalara cevap niteliğinde olacaktır.
Şimdiyse birkaç saniye rica ediyorum bir müzik açarsam belleğime aktifleştireceğime dair inancım da bir seviye artışı görüldü. Hangisini seçsem diye düşünmeme gerek yok; dostane video paylaşım sitesi hemencecik önerir ve ben de reklamlarını izleyerek hürmetimi gösteririm. Reklamlar, önemli değerlerdendir, yeri gelmişken bankadan kredi çekip telefon almayan vatandaşlarımızı kınıyorum. Devam edeceğim ama bir saniye, bir kez daha bekletiyorum lakin her zaman doğal bir paylaşım tarzına yakın durdum. Bu nedenle bir kez daha affınıza sığınarak...; yok canım şakaydı, bana güvenen okuyucu için çizgi dışı bir yerde, verimsiz topraklarda yürüyen bir berduş olduğumun farkındayım. Ne yapalım, kayıp yıllar uygarlığından, x kuşağı üyesi olarak orta Saruman topraklarında doğdum ve gözlüklü, tombul, bıyıklı bir amcayı ülkenin tek kanallı yıllarında ben de büyüklerim gibi sevmiştim.
Beklemenin ehemmiyeti insanın tümel saklambaçlardan, tinsel tuzluklara doğrulmasına engel teşkil etmektir. Ben, ne engeller gördüm, önceleyin duvar gibi gelmişlerdi. Baktım hepsi et, kemik ve üstüne üstlük ruhum var diyor. Kimsiniz siz, diye sordum. Biz insanız, arkadaşız, dostuz hatta sevgiliyim diyenler oldu. Ben, buyum, şuyum diyenlerden oldum olası işkillenirim. Mesela ben hala insan olduğumu kabullenemedim. Anneme birkaç kez sorma cesaretinde bulundum. O da evet; seni dokuz ay karnımda taşıdım, insansın yavrum, dedi. İnternet araştırmalarımda dokuz aylık hamilelik süreci ve sonrasında uzun süre oyun hamuru gibi davranan başka bir türe rastlamadım.
Beni bu tür daima şaşırtmıştır. Her defasında bu sefer şaşırmayacağım dedikten sonra ilk kez kulağına damga yapıştırılan bir inek gibi davranmam konusunda ne diyeceğimi bilemiyorum. Dönüp dolaşıp sevgi meselesine geleceğim derken sahiden en çok seni seviyorum diyenler beni endişelendirmiştir. İçimden deme sakın, deme derim de iş işten geçmiş olur.
14 şubat yaklaşırken sevenlere küçük bir tavsiyemdir; birbirinize bol bol çiçek, pırlanta, parfüm ve su tabancası alarak ekonomiye katkınızla birlikte doyumsuz hazlar peşinde koşan atlarınızı özgürlüğünü kazandırmanız takdire şayandır ama lütfen ama lütfen seni seviyorum derken dikkatli olun. Radyoaktif elementler gibi ağızdan çıktığı anda yarılanmaya başlıyor ve maazallah sevgisiz kalırsınız da kendinizi ayrılık şiirleri yazan biri olarak bulursunuz.
Tavsiye konusu benim işim değil aslında
Ben replika bulucuyum. İnsan türü bir replikadır. Poposundan konuşan sözü gelmiş geçmiş en iyi saptamadır, insan kadar yarattığı gerçekliğe bir joker misali yerleşen kart yoktur sanıyorum. Gönlünden konuşanlarsa geçmişte kaldı. Ben tanımadım, öyle diyorlar.