- 396 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Dua üzerine bir deneme 1
Sadece inananlarda değil, inanmayanlarda da,ilkel kabilelerde de, en modern insanlarda da yani tüm kavimlerde ve tüm insanlarda görülen dua nedir?
Bu dua kavramını irdelerken her konuda olduğu gibi bu konuda da referanslarımı islam dininden aldığımı özellikle belirtmeliyim.
Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’in bir ayeti kerimesinde „Duanız olmasaydı ne öneminiz kalırdı“ diyerek bizi dua ederken takınacağımız tavır ve anlayışa dikkat etmemiz gerektiğini belirtmektedir.
Dua nedir?
Dua, insanın yaradanına yaptığı yakarışa, isteğe denir.
Bir şeyin olmasını veya yerine getirilmesini insanlardan isterseniz mevkiinize göre adı değişir. Komutan askerinden veya amir memurundan yani üst makamda olan alt makamdan isterse buna emir denir. Ast üstünden isterse buna da rica denir.
İnsan bunu yaradıcısından isterse işte tam olarak bunun adı duadır.
Kul yani yaratılan neden dua eder?
Dua etmenin yegane amacı kul olduğumuzu göstermektir. Kul dua ederken rububiyete müdahale etmek için değil ubudiyyeti göstermek için eder.
Kendinin ne kadar muhtaç ve aciz olduğunu beyan etmek ve dua ettiği yaratıcının ne kadar hiçbir şeye ihtiyacı olmadığını beyan etmek, istediğini yükseltecek istediğini alçaltacak, istediğni öldürecek istediğini yaşatacak, her türlü zararı verebilecek veya o zararlardan koruyacak, her türlü faydayı verecek veya isterse o kulunu o nimetlerden mahrum edecek yegane müracaat makamı olarak rabbini gördüğünü görünen ve görünmeyen tüm mahlukata bildirmek için dua edilir.
Peki o zaman ilmihallerde geçen hacet (ihtiyaç) namazı, ay ve güneş tutulduğunda kılınan namazları, yağmur duasını nereye koyacağız derseniz buunu şöyle açıklayabiliriz.
Diyelim ki güneş tutuldu veya ay tutuldu. O zaman hemen işte tam fırsatını bulmuşken kulluğumuzu beyan edelim fikriyle ve yalnız ona kul olmanın lezzetiyle o namazı kılar ve ondan yardım dileyerek müracaat edilecek tek yerin ve tek şeyin ALLAH (cc) olduğunu bedeni ibadetimizle belirtiriz.
Aynı şekilde kuraklık olduğunda yağmur duasına çıkarken de ilahi kaderi beğenmeyerek daha iyisini yapma hadsizliğine düşmeden yani haddimizi aşmadan isteme fırsatı çıktığını görerek duaya çıkarız.
Hastamız olduğunda iyileşmesi için dua ederken kadere müdahale edemiyeceğimizin şuurunda olarak dua ederiz.
Sırası gelmişken İstanbul’da ikamet eden bir evliyadan bahsedelim.
İstanbul’da bir genç derviş üst üste tam kırk erbain yaparak mürşidlik makamına geçmiş.
Kırk kere kırk gün binaltıyüz gün eder ki bu da dört seneden fazladır. Ne azimli insanlar varmış.
Allah hepsinden razı olsun bizlere de o mücadele gücünü nasip etsin amin.
Bu ismini hatırlıyamadığım İstanbullu şeyh efendi o zamanlar istanbul’u kasıp kavuran veba hastalığı zamanında Üsküdar’da bulunan tekkesinde sohbet ederken sevdiği bir dervişi yanına gelerek „Şeyhim ne olur himmet edin. Uzun yıllar sonra dünyaya gelen biricik oğlum şu an taun (yani Veba) hastalığından ateşler içinde baygın bir şekilde evde yatmakta. Ne olur duanızın bereketiyle bir an evvel yavrumu Allahu teala bana bağışlasın“ der. Şeyh efendi „Oğlum, ben ne yapabilirim ki? Ben de senin gibi aciz bir kulum“ dese de müridi üstüne üstelik şeyhinin elini bırakmayarak „Şeyhim sen dua etmedikçe vallahi bu eli bırakmayacağım“ diye yemin eder.
Çaresiz kalan şeyh efendi dua eder. Peşinden başını öne eğer, gözlerini kapatarak murakabe eder. Bir müddet sonra başını kaldırarak „Haydi git evladını Allah sana bağışladı“ der.
Heyecanla oradan uzaklaşan dervişi bir müddet sonra yüzünde ğüller açmış, gülümser vaziyette gelerek şeyhinin elini öper ve „Allah sizden razı olsun sultanım. Eve gittiğimde çocuğum dışarıya çıkmış oyun oynamaktaydı“ diyerek şeyhine teşekkür eder.
Şeyh efendi tekrar başını göğsüne eğerek murakabeye başlar. Yüzünde tatlı bir gülümsemeyle başını kaldırınca müridleri merakla „Neden gülümsediniz ya şeyhim“ diyerek sorarlar. Şeyh efendi „Biraz önce iki melek gelerek bana ‚-Şeyh efendi, sen neden Allahın kaderine müdahale ediyorsun. Bizdeki defterde bu sabinin bu hastalıktan öleceği yazıyordu‘ diye bana sitem ettiklerinde ben de onlara ‚-Peki bu çocuğun ölmesi kaderde vardı da benim dua ederek iyileştirdiğim kaderde yazmıyor muydu ‚ deyince epeyce afallayarak şaşkın şaşkın birbirlerinin yüzlerine baktılar. Ben de onların bu hallerine gülümsedim“ der.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.