- 566 Okunma
- 3 Yorum
- 1 Beğeni
YÜRÜDÜKÇE TEMİZLENİR KİRLENEN SAHİLLERİN
Sahil boyu yürürüm ara sıra.Bu küçük sahil kasabasında yapılabilecek en güzel etkinlik, bir kolunuza sevdiğinizi,diğer kolunuza denizi takıp kıyı boyunca yürümektir çünkü. Yorulana kadar,ayaklarınızın sitemini duyana kadar, gözlerinizin feri sönene kadar yürümek.Hayat gibi öyle biteviye yürümek.
Ben bir koluma yalnızlığımı taktım bugün.Diğer kolum zaten her daim denizin.
Aynı yolu yürüyüp durmak, hayat gibi dedim ya bir nevi.Her gün aynı şeyleri yapıp durmak değil mi hayatın da kimyası.
Hayret ettiğim, hergün aynı yolu yürüdüğüm halde hiçbir şeyin dünküyle benzerlik göstermiyor olması.Ben sanki her gün başka bir güzergahtan yürüyorum.Bırakalım dünü,yürürken ardıma baktığımda sanki az önce geçtiğim yerler,o yerler değil.
Dün çamlar vardı sol tarafım boyunca benimle akıp giden.Bu gün secdeye eğilen mütevazı duruşlu söğütler.
Belki yarın göğe varmaya çalışan vakur duruşlu kavaklar olacaklar.
Dün arnavut taşlı kaldırımlarda yürüyordum,
bugün akordeon taşlı kaldırımlarda.
Dün ipekti saçları,marketin önünde oturan sarı saçlı çocuğun;bugün keçe gibi ve darmadağın.
Dün selam eden, tebessûm eden insanlar vardı sahil boyu.
Bugün karşılaştığım insanlar selamsız sabahsız,asık suratlı.Sanki hepsinin siması bana yabancı.
Dünkülerden kimse kalmamış.
Belki de yürürken ardına bakmamalıdır insan.
Ardına bakmamayı beceremiyorsa en azından,ardında kalanları ayaklarına dolamamalıdır.
Değişip gidiyor herşey.
Farkettim ki deniz bile hergün başka bir elbiseyle eşlik ediyor bana.Demek ki varlığın mahiyetinde var değişme meyli.
Deniz ve kumsal sarmaş dolaş,insanların olamadığı kadar.
Böyle kumsalı kucaklaması denizin,öyle muhteşem ki.Her yerde kucaklayamaz deniz kumsalı.
Kasabalar bilirim , denizi , yıllar var ki hasret kalmıştır kumsallarına.
Başını sert kayalardan oluşmuş kocaman duvarlara vurur durur deniz.Kollarında kumsalın sıcacık teni yerine, kayaların soğuk vücutlarını bulur.
İyiliksever adamlar(!)yaşar sahil kasabalarında.Komşu kasabamıza bu adamlardan biri kendince bir iyilik etmişti.Bilmem hala rahmet okuyor mudur kasabanın sakinleri.
Şöyle kocaman, Ödemiş Ovası gibi yolları hakediyor bu güzel insancıklar,diye düşünmüş olmalıydı. Kasabanın tüm sahil şeridini toprak doldurtup,fındık harmanları gibi kocaman asfaltlar döktürmüştü kıyı boyunca.
Asfalt yolun kenarları boyunca palmiyeler diktirmişti yüzlerce.Palmiyelerin üç beş adım uzağına pembe zakkum çiçekleri.Bir görseniz,sanki İzmir, Karşıyaka.
Bisiklet yolu mu istersin,çocuk parkı mı,yapay havuzlar mı,gûl bahçeleri mi.
Sahilin sırtına vurulan onca yük,sahte cennet bahçeleri,sahte tebessümlü insancıklar.
Ne diyordum, şükür ki benim kasabama da iyilik yapmadı birileri.Benim sahilim ve denizim sarmaş dolaş iki sevgili.Her sabah onları izleyerek yürümek ne büyük bir saadet.
Sahil boyu yürürken hep içime konuşurum.
Bazen denizle de anlaşırız ama o da genelde anlayamaz beni.Sürekli değişip duran suları
hemen alıp başını gitmek ister.Yine kendimi en iyi kendim anlarım.
Sorduğum suallere, kendi içimde cevaplar bulmaya çalışırım.Kimi zaman cevapladığım olur ama genelde sorduğum sorular cevapları olmayan kaotik sorulardır.
Başka ülkelerde varsa da benim ülkemde cevapları yoktur.
Değişmeyen şeylerden biri bu içimde süreğen sorulan sorular ve onların olmayan cevaplarıdır.
Üzerimde telaşsız sürüklenip duran bulutlar,ağaçlardan ağaçlara koşuşturup duran koca sesli kargalar beni takip ediyorlar.Yağmur sularının,özentisiz yapılmış kaldırım çöküntülerinde oluşturduğu göletlerde banyo olan serçeler mutlu görünüyorlar.
Bir ara sahil kenarında bir fırından gelen ekmek kokuları hepimizi cezbediyor.
Bulutlar,serçeler Kargalar,martılar...Onlarla beraber ekmek kokusunun buğusu da ardım sıra bana eşlik ediyor bir müddet.
Sonra vazgeçiyor hepsi.Ben yine başbaşa kalıyorum kendimle.Yine içime dönüyorum,içime konuşuyorum.Ve kırıp döküyorum içimi acıtan ne varsa.
Sahil yolu,uzayıp gider benim kasabamda.Bu yolun asla sonu gelmeyecek zannedersiniz.Halbuki sonu olmayan hiçbir şeyin olmadığını da bilirsiniz.
Yürüye yürüye,ardıma baka baka, işte geldim epey bir yol oldu.
Muhtemelen yolun yarısını bitirmişimdir.Belki de yarıdan da fazlasını.
Yol boyunca değişen yüzleriyle bir sürü varlık gördüm.Bir yığın insan tanıdım.
Ardımda bıraktıklarım,bırakamayıp taşıdıklarımla işte yolun burasındayım.
İşte şu kadarcık yürüyüşte en çok da değişen yüzlerden yorulmuşum.
Şehir içine nerdeyse gelmiştim.Biraz dinlenebilmek umuduyla sağa sola bakınıp
Boş bir bank arıyordum.
Ellili yaşlarda bir adama ilişti gözüm. Banklardan birinin üzerinde,yüzünde sıcacık tebessümleriyle beraber oturuyordu. Ellerini sakince vücudunun yan tarafına indiriyordu,üzerindeki güvercinler kaçışmasın diye.Hani kocaman bir meydanda bir tek ağaç olur da bütün kuşlar o ağaca üşüşür ya .Öyle mesken tutmuşlar adamın vücudunu.Üzerinde otobüs şoförlerinin gömleklerini andıran mavi bir gömlek.
Ayaklarında boyası atmış,yeprimiş bir çift rugan ayakkabı.Kafasında gri renkte ingiliz stili bir kasket.
Ve elbiselerinin her yerinde yamalanmış kumaş parçaları gibi güvercinler.
Bu adam Halikarnas Balıkçısı kadar sevimli göründü gözüme.
Uzunca bir müddet yan taraftaki banka sessizce ilişip,farkettirmeden onu izledim.Güvercinler yemlerinden tek bir tane bile bırakmayıncaya kadar adam öyle sessizce bir put gibi, kımıltısız oturdu.Ben de o kalkana kadar oturdum.
Sonra yine öyle usulca kalkıp,usul usul yürüyüp kalabalıklara karışıp gözden yitip gitti.O kalkınca güvercinler bir müddet daha onu izleyip sonra dört bir tarafa dağılıp gittiler.
Ben ardından öylece bir müddet daha baktım sıcak tebessümlerle.
Meydana doğru gidişini seyrederken kalabalığa ilişti gözüm.Büyük adamlar gelmişti meydana ve çevresinde avaneleri.
Hey Allah’ım! El pençe divan durmuş her biri.
Bak hele şunlara,bir sürü İflahsızın Yusuf.
Az önce ki adam ne güzel tebessûmler bırakmıştı halbuki yüzümde.Şimdi silindi gitti hepsi.
Kalabalığın az ötesinde memleketin ün yapmış delisi var.Deli diye nam salmış bir kere ya,şu adamlardan akıllı olduğuna kalıbımı basarım.
Yıllardır görürüm bu adamcağızı sahil kenarlarında.herşeyin,herkesin sürekli değişen çehresine karşın onun çehresi hep böyle masumane durur.Belki de değişmeyen tek çehre budur.
Umurunda değil büyük adamlar.Elinden hiç düşürmediği sigarası.Belli ki tükenmiş ama o ısrarla izmariti içine çekip sonra üflemeye devam ediyor. Hem de neredeyse suratlarının orta yerine.
Sakalları göğüs hizasına kadar uzamış.Saçları mı daha uzun sakalları mı anlamak imkansız.Hepsi birbirine karışmış.
Bıyıkları, hatta sakalları sigara dumanından oksijenle ağartılmış saç gibi sararmış.
Üstünde hep aynı kıyafet. Kirlenmiş,eskimiş.pantolonunun kayışı yine sarkmış.
Öylece enteresan bir yüz ifadesiyle onlara bakıyor.Tebessüm ediyor.Zannımca yalnız kimseye minnet etmeyen insanlar böyle tebessüm ederler.
Onlar da ona bakıyorlar.Bazıları kayıtsız görünüyor.Bazılarının bakışında samimiyetsiz bir merhamet.Bazılarında, saklamakta zorlandığı iğreti bir bakış.
Ama meczubun bakışının yanında onların bakışlarının lafı dahi edilemez.
Kentte severler bu meczup adamı.Sahil boyu elinde sigarası bir ileri bir geri yürür durur sürekli.Bu sahile gözleri amade olan gözler, onu da ararlar sahilin ayrılmaz bir parçasıymış gibi.
Herhalde azarlamayı göze alamadılar diye geçti içimden.Sadece göz ucuyla iğreti bakışlarını dokundurup çektiler.
Ben de iğreti bakışlarımı alıp üzerlerinden
yeniden yürümeye karar verdim.
Anladım ki yollar sürprizlerle dolu. Yolunuzun üzerinde birden karşınıza güzel insanlar da çıkıyor kaldırım çiçekleri gibi.İçinizdeki durağanlaşmış sulara bir çakıl taşı fırlatıyor.Ve halkalar oluşturuyor sonu kıyılara varan.
Anladım ki insan da bir deniz,dalgaları kıyılara vuran...
Yolboyunca ,kalabalıklaştım,yalnızlaştım;
kavga ettim ,uzlaştım;üzüldüm,sevindim;
yoruldum,dinlendim.Anladım ki durmamalı insan.Yürümeli,hep yürümeli...
Yürüdûkçe temizleniliyor kirlenen sahilleri...
Cemile ÜLKÜ
YORUMLAR
"Ben bir koluma yalnızlığımı taktım bugün.Diğer kolum..."
Aynı yolu yürüyüp durmak..."
"Dün selam eden, tebessûm eden insanlar vardı sahil boyu."
Bugün karşılaştığım insanlar selamsız sabahsız,asık suratlı."
Dün ile bugünü karşılaştırmak; duygularımız, sevdalarımız, güvenimiz çok mu erken yok oldu, anlamadım. Kıştan kalma rüzgarlar vardır hani; bir gece bütün şehir tatlı uykusunda düş aleminde gezerken, alı götürür her bir yeri. Selamsızlar ordusu kalır geride ancak. Edep erkan arar gözlerin, ne de olsa aşina... arar durur kendi haline biçare, bulur mu? İşte onu bilmem.
Değerli üstadım, ahlaki değerlerimizi dile getiren yazılarınız daim olur inşallah.
Mutlaka güne gelmesi gereken önemli bir yazı.
Saygılarımla Efendim.
Mehmet Burhan AKIN tarafından 10.2.2021 14:17:43 zamanında düzenlenmiştir.
Cemile Ülkü
Güzel demiş ancak dün insanın bir uzvu gibi onu bırakmıyor maalesef.Dünden kurtulmak kolay olsaydı ruh hastalıkları muhtemelen olmazdı.Evet insanlara olan güvenim azaldı hatta bitti diyebilirim.Bunun neden olduğunu son dönemlerde ülke olarak yaşadığımız olaylara bağlayabiliriz hocam.Maalesef insanız.Keske böyle olmasaydı.
Ûlkem için daha güzel bir gelecek diliyorum.
kaldırım çöküntülerinde oluşturduğu göletlerde banyo """"""""olan"""""" serçeler mutlu görünüyorlar. Dışında, güzel,akıcı ve kalemi tutan elin tüm hissiyatını okuruna aktarmakta mahir cümlelerin, bir resmi geçit ciddiyetiyle aktığı yazı, çocuk samimiyetiyle bütünleşmiş. Ne anlaşılır kaygısı yok bir şey anlatma telaşında da değil. Tam bir Hasbıhal idi .Ellerinize sağlık.