Yalansız ve Kurgusuz Bir Hayat
Hayat bir oyun mu, malzemesi çöplükten çıkan ve bilgi kirliliği dolu, yanlış anlama yolu açık!
Başka bir dili çevirmek gibi, alfabesi kıt ve zor Japon alfabesi gibi ne dediği yabancısı tarafından tam anlaşılamayan…Tadı yapanın damak tadında, uyana enfes görünen, uymayana ayıp olmasın diye yenme şekline dönüşen işkence gibi!
Hz İsa a.s. Azap Yolu’nda gittiği gibi, içinde aldatılmışlık, içinde kabul edilmeme, içinde kıskançlık ve kibir… Allah’a isyan. En güçlüye, kainatının yaratıcısına karşı onun elçisine gözdağı verme! Bu oyun işte, ne kadar başarılı olabilir ki! Çarmıha bağladığı, başkasının bedeni ve Asumana yükselen Allah sevgilisi… Oyun bozuluyor!
Putları kıran Hz ibrahim peygambere kurgulanan ateş…Mancınık hazırlanıyor, ateş yakılıyor, o öylesi sıcak yayıyor ki, yanına kimse yaklaşamıyor… Oyunu planlayan, İbrahim’in yanacağını varsayıyor. Kurgu ya… O ateş suya dönüşüyor, su oluyor… Oyun bozuluyor!
Savaşarak, bombalar atarak, insanları önlerine katarak, özgürlüğü ellerinden alacağını sanıyor oyun kurucular… Oyun haksızlığı, sömürüyü, üstünlüğü, ben neymişimi sergiliyor! Oyuna muhatap edileni aşağılayarak! Sanki her şey onun kurguladığı gibi sonlacakmış gibi bir tasarım. Oyun hep haksızlığı kurguluyor ve bu nedenle başarısız oluyor. Etkisi çok kısa sürüyor1
Sahneye çıkıyor sanatçı, kurguyu anlatıyor. Üstlendiği kişi çığlık üstüne çığlık atıyor. Kahkahalarla gülüyor. Elinde silah, başkalarını tehdit ediyor, öldürüyor. Bu öylesine hoş görünüyor ki seyirci onu seyrederken oynayanın karakterini gerçekten bu olduğunu düşünüyor, belki de ona karşı kötü duygular besliyor. Ancak yanılıyoruz. O gerçek hayatında, karanlıktan, vahşetten korkan, yüzü gülmeyen, uyuşturucu ve içkiyle bu durumdan kurtulmaya çalışan biri. Ne gücü var ne de takatı. Sanki, oyun onu başka göstererek ona bakan gözlerde toplumsal yerini yükseltiyor. Yalnız kaldığında oyun bozuluyor, sihir bitiyor. Ne kadar zavallı oluyor, görebilselerdi keşke…
Oyun işte evliliklerde… iş yerlerinde… Araba sürerken, oyuncaklara binerken…Siyasette… Eğitimde, sağlıkta… Günü kurtarmak gaye, yaşarsa yarın ne yapacağını düşünmeyen, sonuçlarına nasıl katlanacağını hesaplamadan. Zaman işte, her oyunu bozan…
Kanunlar bile bir oyunun kurgusu, içinde öyle detaylar var ki… O da bozuluyor ve deliniyor. İnsan yapımı kurgunun ve oyunun sonu hüsran. Çünkü içinde ne detaylı bilgi var, ne sonucunun nereye varacağını bilmeyen zeka ve akıl var. İnsan bilmediği oyunu, başkasının kaderini değiştirmeyi beceremiyor. Nasıl becerebilir ki? O kader, insanın kendi tercihi olmalı, olmalı ki, öldükten sonra ameli ile sorgulansın ve adalet yerini bulsun. Kaderi değiştiren, başkasının aklına ve zamanına hükmedenler, haksızlık yaptıkları ve zalim oldukları için kaybederler. İçi dışı bir insan olmak gerekir bu yüzden. Neysen o ol…
Hani çalıp da çaldığını kısa sürede geriye veren hırsızlar gibi… Madem çalmakla, oyunla bu olmuyor neden çalıyorsun ki? Kısa süreli bir refahı uzun süreli bir hapishane hayatına tercih ediyorsun ki… Akıl sır ermiyor bu oyuna işine…
İlahi öğütlere sarılıp, sonsuz huzuru yaşamak varken… Oyun oynamadan sevilen, yücelen insanlar gibi olmak varken… Yaratıcıya teslim olup, ona kul olup, teslim olmak varken… Hırsız gibi yaşamak!
Oyunsuz, kurgusuz bir hayat! İnsanlığı kurtaracak… Bizi duygudaş yapacak. İnsanlığın yeniden yeşermesini sağlayacak… Kim kime kızar, kim kime küser, kim kimi aşağılar, kim kime yan gözle bakar, savaşır ve kavga eder. Kim kimden ben üstünüm der, Allah’tan başka kim üstün ki?
Lütfen oyun oynamayalım. Yalan söylemeyelim… Dosdoğru olalım. Hiç kimseye değil, yalnızca Allah’a kul olalım. Allah’ın yolundan giden ve yalnızca ona kul olanın bir oyuna ihtiyacı yok!
Saffet Kuramaz
YORUMLAR
Lütfen oyun oynamayalım. Yalan söylemeyelim… Dosdoğru olalım. Hiç kimseye değil, yalnızca Allah’a kul olalım. Allah’ın yolundan giden ve yalnızca ona kul olanın bir oyuna ihtiyacı yok!
Ve ben an itibari ile ben-merkezcil bir yorum yapmayacağım çünkü konu her birimizle ilintili
Önem arz eden yüreğin duyarlı vicdanın rahat olması gelin görün ki bireysel doyumsuzluk ve bitimsiz bir hırs ve ne yazık ki nefret başlığı altında toplanan çokça insan.
Sevgiden nasiplenmeyen işin kötüsü sevgiyi önemseyen ve yaşayan insanlara bile suçlu muamelesi yapılırken ki tecrübe ile sabit.
Arkadaşlık ve dostluk inanç zaten tartışılmaz...
Söyleyecek ve yazacak çok şey var ağabeyim ve ben artık anlatmaktan yorgun düştüm ve siz çok güzel bir sunum yapmışsınız.
Kim doğru kim yalan söylüyor?
Herkese inandık mı canımız yanıyor inanmasak ayrı dert paranoya gelişiyor ve insan kendinden şüpheye düşüyor.
Çözümsüz addedilen ve başımıza dertler belalar yağdıkça daha da betere gidiyor her şey
Hala kimse bir şeyin farkında değil ve bildiğinden şaşmıyor ve gerçekten de şaşılacak derecede üstün rol gücüyle daha da batıyorlar çamura ve kurunun yanında yaş da yanıyor nihayetinde.
Oyuncu olmasak bile seyretmek de ayrı kötü.
İnşallah bir gün herkes anlayacak neyin ne olduğunu yeter ki çok geç olmasın çünkü birilerinin dur demesi lazım ikaz etmek de işe yaramıyor gerçi ama...
Allah hayır etsin sonumuzu
Selam ve dua ile ağabeyim