6
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
877
Okunma
50-60 yıl öncesinde Anadolu’daki köy yaşamı hemen hemen her yerde aynıydı. Yokluk vardı, yoksulluk vardı. Ama mutluyduk. Ataerkil aileler vardı. Üç-dört kuşak bir aradaydı.
Belli bir yaşın üzerinde olan bizler o dönemleri yaşadık. Kağnı dönemini, karasaban dönemini, öküz, manda ve at koşulduğu dönemleri görenlerimiz var. Onlardan biri de benim.
Kendi köyümüzle ve kendimle ilgili yazdığım bazı yazılar vardı. Bedri Abi (Tokul) bu yazılardan bir kısmını okuyunca “bunları yayınla” dedi. Emir büyük yerden :) Onun önerisine uyarak zaman zaman onları yayınlayacağım.
Aynı tarihlerde Anadolu’nun her yerinde üç aşağı beş yukarı aynı şeyler yaşandı. Yaşanmışlıklarımızdan bazılarını paylaşmak istiyorum.
Çok uzun, sayfalar dolusu olmamasına dikkat edeceğim.
Sağlıklı günler dileklerimle..
*
Bazılarınız bilmeyebilir; eskiden traktör, biçerdöğer falan yoktu. Öküz, kömüş veya at koşulan kağnılar, at arabaları vardı. Ekinler tırpanla biçilirdi. Rahmetli Babam Koca Mıstık’la Hoşafçı’nın üstüne tırpancı yoktu köyde. Biçilen ekinler anadutlarla yığın yapılır, dökülen sapları toplamak için tırmık çekilirdi.
Harmanlar köy önündeydi. Çayır Harman’dan Bağlar’a kadar. Her harmanda bir haymalık olurdu. Haymalığın tabanı ıslatılarak sertleştirilmiş topraktı. İçi tertemiz ve serindi. Küçük bir oda büyüklüğünde. İçine yiyecek, içecek konulur, yemek orada yenilir. Sırayla yorgunluklar haymalıkta giderilirdi. Harman yeri de haymalığın tabanı gibi ıslatılır saman karıştırılan çamuruna loğ çekilir, sertleştirilir, kurumaya bırakılırdı.
Tarladan saplar kağnılarla harman yerine çekilir, düven sürülürdü. Kağnıların öyle bir gıcılaması vardı ki… Kağnının iki tekerini birleştiren mazısı sürekli yağlanırdı. Tozun toprağın içinde düven sürmek, harman aktarmak, yeterince ezilip saman haline gelen sapı yığın yapmak, uygun rüzgarı yakalayıp yabalarla harman savurmak ne zor işti. Ama zevkliydi de. İnsanlar zaman zaman birbirine yardım ederdi, mutlulardı.
Sonra traktör geldi, sonra tek tük biçerdöğerler. Uzun müddet daha tırpan işi devam etti. Etinden, sütünden, yününden faydalanılan hayvanlara saman yapmak için gene birkaç tarla tırpanla biçilir, düvenle saman yapılırdı. Sonra patoz çıktı harman işi kolayladı.
Hiç unutmam; Kıbrıs Barış Harekatı’nda Babamgil Bekirağa dediğimiz tarlada tırpanla ekin biçiyordu. Mehmet Amcam’ın transistörlü pilli radyosu Harekatla ilgili sürekli haber veriyordu. O radyoyu tırpancılara paralel ilerletmek benim görevimdi. Çok önemli bir görevdi çoookkk..
Her evde inek, kömüş, koyun, at, eşek mutlaka bulunurdu. Hepsinden sürüler vardı. Sığır, dana, kömüş, koyun sürüleri. Üç-beş tavuk, culuk, badı vardı her evde. Köy önünde, arpalıklarda herkesin kendi sebzesini yetiştirecek büyüklükte bahçesi olurdu. Domates, biber, patlıcan, fasulye, soğan, patates ekilirdi. Tekke Çayı’nın kıt kanaat suyuyla sulanabildiği kadar sulanırdı. Yumurtaya, sebzeye para verilmezdi. Doğaldı hepsi. Çoğu şeyi kendimiz yetiştirirdik.
Yine buram buram gözümde tüter
Yürüyüp Irmak’tan varsam diyorum
Bahar gelir çiğdem çiçekler biter
Toprağına yüzüm sürsem diyorum..
Bahar gelip Tekke Çayı coşunca
Hasretliği gönlümüzden taşınca
Aydoğan’dan Aculü’ye aşınca
Köyümü oradan görsem diyorum..
Suat Zobu
.
Anadut: Ekin toplama aracı
Badı: Kaz
Culuk: Hindi
Düven: Ekinlerin ezilerek saman ve tane olarak ayrılmasını sağlayan, altında dişli taşlar dizili öküz ya da atlar tarafından çekilen geniş tahta kalas.
Haymalık: Sırıkların konik olarak çatılması ve otlarla açıklıkların kapatılmasıyla oluşturulan, küçük bir kapısı olan gölgelik.
Kömüş: Manda
Senek: Ağaçtan oyulmuş su kabı
Tırpan: Ekin biçme aracı
Yaba: Harmanda kullanılan, parmakları ile ele benzeyen tarım aleti.
Yığın: Biçilen ekinlerin küme küme toplanması
.