Zaman büyük bir öğretmendir. ne yazik ki tüm öğrencilerini öldürür.-- curt
Suat Zobu
Suat Zobu

Eskilerde Köy Yaşamı 1

Yorum

Eskilerde Köy Yaşamı 1

6

Yorum

3

Beğeni

0,0

Puan

877

Okunma

Eskilerde Köy Yaşamı 1

Eskilerde Köy Yaşamı 1

50-60 yıl öncesinde Anadolu’daki köy yaşamı hemen hemen her yerde aynıydı. Yokluk vardı, yoksulluk vardı. Ama mutluyduk. Ataerkil aileler vardı. Üç-dört kuşak bir aradaydı.

Belli bir yaşın üzerinde olan bizler o dönemleri yaşadık. Kağnı dönemini, karasaban dönemini, öküz, manda ve at koşulduğu dönemleri görenlerimiz var. Onlardan biri de benim.

Kendi köyümüzle ve kendimle ilgili yazdığım bazı yazılar vardı. Bedri Abi (Tokul) bu yazılardan bir kısmını okuyunca “bunları yayınla” dedi. Emir büyük yerden :) Onun önerisine uyarak zaman zaman onları yayınlayacağım.

Aynı tarihlerde Anadolu’nun her yerinde üç aşağı beş yukarı aynı şeyler yaşandı. Yaşanmışlıklarımızdan bazılarını paylaşmak istiyorum.

Çok uzun, sayfalar dolusu olmamasına dikkat edeceğim.

Sağlıklı günler dileklerimle..

*

Bazılarınız bilmeyebilir; eskiden traktör, biçerdöğer falan yoktu. Öküz, kömüş veya at koşulan kağnılar, at arabaları vardı. Ekinler tırpanla biçilirdi. Rahmetli Babam Koca Mıstık’la Hoşafçı’nın üstüne tırpancı yoktu köyde. Biçilen ekinler anadutlarla yığın yapılır, dökülen sapları toplamak için tırmık çekilirdi.

Harmanlar köy önündeydi. Çayır Harman’dan Bağlar’a kadar. Her harmanda bir haymalık olurdu. Haymalığın tabanı ıslatılarak sertleştirilmiş topraktı. İçi tertemiz ve serindi. Küçük bir oda büyüklüğünde. İçine yiyecek, içecek konulur, yemek orada yenilir. Sırayla yorgunluklar haymalıkta giderilirdi. Harman yeri de haymalığın tabanı gibi ıslatılır saman karıştırılan çamuruna loğ çekilir, sertleştirilir, kurumaya bırakılırdı.

Tarladan saplar kağnılarla harman yerine çekilir, düven sürülürdü. Kağnıların öyle bir gıcılaması vardı ki… Kağnının iki tekerini birleştiren mazısı sürekli yağlanırdı. Tozun toprağın içinde düven sürmek, harman aktarmak, yeterince ezilip saman haline gelen sapı yığın yapmak, uygun rüzgarı yakalayıp yabalarla harman savurmak ne zor işti. Ama zevkliydi de. İnsanlar zaman zaman birbirine yardım ederdi, mutlulardı.

Sonra traktör geldi, sonra tek tük biçerdöğerler. Uzun müddet daha tırpan işi devam etti. Etinden, sütünden, yününden faydalanılan hayvanlara saman yapmak için gene birkaç tarla tırpanla biçilir, düvenle saman yapılırdı. Sonra patoz çıktı harman işi kolayladı.

Hiç unutmam; Kıbrıs Barış Harekatı’nda Babamgil Bekirağa dediğimiz tarlada tırpanla ekin biçiyordu. Mehmet Amcam’ın transistörlü pilli radyosu Harekatla ilgili sürekli haber veriyordu. O radyoyu tırpancılara paralel ilerletmek benim görevimdi. Çok önemli bir görevdi çoookkk..

Her evde inek, kömüş, koyun, at, eşek mutlaka bulunurdu. Hepsinden sürüler vardı. Sığır, dana, kömüş, koyun sürüleri. Üç-beş tavuk, culuk, badı vardı her evde. Köy önünde, arpalıklarda herkesin kendi sebzesini yetiştirecek büyüklükte bahçesi olurdu. Domates, biber, patlıcan, fasulye, soğan, patates ekilirdi. Tekke Çayı’nın kıt kanaat suyuyla sulanabildiği kadar sulanırdı. Yumurtaya, sebzeye para verilmezdi. Doğaldı hepsi. Çoğu şeyi kendimiz yetiştirirdik.

Yine buram buram gözümde tüter
Yürüyüp Irmak’tan varsam diyorum
Bahar gelir çiğdem çiçekler biter
Toprağına yüzüm sürsem diyorum..

Bahar gelip Tekke Çayı coşunca
Hasretliği gönlümüzden taşınca
Aydoğan’dan Aculü’ye aşınca
Köyümü oradan görsem diyorum..

Suat Zobu

.
Anadut: Ekin toplama aracı
Badı: Kaz
Culuk: Hindi
Düven: Ekinlerin ezilerek saman ve tane olarak ayrılmasını sağlayan, altında dişli taşlar dizili öküz ya da atlar tarafından çekilen geniş tahta kalas.
Haymalık: Sırıkların konik olarak çatılması ve otlarla açıklıkların kapatılmasıyla oluşturulan, küçük bir kapısı olan gölgelik.
Kömüş: Manda
Senek: Ağaçtan oyulmuş su kabı
Tırpan: Ekin biçme aracı
Yaba: Harmanda kullanılan, parmakları ile ele benzeyen tarım aleti.
Yığın: Biçilen ekinlerin küme küme toplanması

.

Paylaş:
3 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Eskilerde köy yaşamı 1 Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Eskilerde köy yaşamı 1 yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Eskilerde Köy Yaşamı 1 yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Hasan Özaydın
Hasan Özaydın, @hasanozayd305n
10.2.2021 11:51:39
O günler bir başkaydı.Bir ay sürerdi harman.Şimdi sabah biçilen ekin akşam anbarda.Rüzgar beklenir di samanla buğdayın ayrılması için.Çakmak taşları alınırdı..
Tebrik ederim.
gül peri
gül peri, @gulperi
9.2.2021 16:34:19
10 puan verdi
Buram buram köy kokuyordu.Çok duygulandım.Ben köyde büyümedim ama babam ve büyükbabam sayesinde köy hayatını az çok biliyorum.

Yazınızda doğallık vardı.Beğeniyle okudum.Elleriniz gönlünüz dert görmesin.Selamlar
Ahmet Zeytinci
Ahmet Zeytinci, @ahmetzeytinci
9.2.2021 14:14:34
Yazını okuyunca hüzünlendim biraz. Yapılan bir istatistik de köyde yaşayan insanlarımızın oranı % 4-5 gibi düşük bir rakam olmuş, yazık gerçekten. Hani ''Köylü milletin efendisidir.'' düşüncesini biz bir zamanlar kendimize düstur edinmiştik. Yazık etmişiz köylerimize, köylülerimize gerçekten. Sağlık desen köy de idi, insanlık desen köylülerimizde idi... Taze sebze meyve köydeydi... Çok yazık o güzellikleri kaybetmek... Kutlarım içtenlikle...
Etkili Yorum
Davidoff
Davidoff, @davidoff
9.2.2021 10:28:14
Yazınız çok hoşuma gitti, derler ya yüreğinize, kaleminize sağlık. Gerçektende öyle.

Biz köy çocukları olamadık ne yazık ki ama yazın üç ay Şile'de geçerdi çocukluğumuz. Tabi Şile eskiden şimdiki gibi değildi, bakkal yok manav yok, kısacası hiç bir şey yoktu. Evlerimizin hepsi ahşaptan, sabah akşam o bahsettiğiniz kağnı arabalarını beklerdik, neden mi? Tek oyuncağımız oydu çünkü tekerleklerine asılıp üstüne çıkmak. O bize nasıl keyif verirdi aman yarabbim. Kağnının üstündeki adamın sözleri hiç aklımdan çıkmaz;

-İndirmem ha sizi, çalırşırsınız tarlada bütün gün tek guruşda vermem Allahıma. İnin çabuh.

Öküzleri sanki onun sözünden anlıyormuş ne söylese hemen cevap veriyordu. Çocuk aklımızla bir de öküzlerin cevabını beklerdik her seferinde.
-Böö

Hayat mı güzeldi o zamanlar, komşudan alınan yoğurdun, sütün tadı mı?
Yoksa beraber yenilen bir dilim ekmek mi?

Şimdi haftasonları Şile'ye girmek için jandarmadan izin gerekiyor. Pandemi ile ilgili sanmayın, öyle kalabalık olduki, ne köy kaldı ne köylü.

Eskilerin yerinde yeller esiyor.

Saygıyla Efendim.

Alibaba
Alibaba, @alibaba2
9.2.2021 09:07:09
10 puan verdi
İyi ki yazdın abim!..
Zaten o günlere geri dönememenin çaresizliğinde kıvranıyorum.
Bazen düşündükçe; ben o günleri yaşadım mı, yoksa bir rüya gördüm, kitap da mı okudum diye ikilemde kalıyorum.

Genelde ayakta sürülürdü ama... Hani o dövenin üzerinde çarpı şeklinde bir oturak olurdu (biz ona eşek derdik) onun verdiği rahatlığı henüz hiç bir koltukta bulamadım. Hele ki sap yığınlarının içinde açtığımız oyuklarda uyuması yok mu?..
Haymalıklardaki o muhteşem serin toprak kokusu!..:((

Acı veren iki şey vardı bana o dönemlerde.
Birisi; hiç sağlam ayakkabımız olmadığı için sürekli ayağımı kesen anızlar,
Diğeri, arpa, mercimek yolarken soyulan ellerimin acısı...

Çenem düştü yine!..
Ama tüm suç senin abim. Öyle derin bir yaraya dokundun ki, kırk beş yılın birikmiş sancısı depreşti göğsümde.

Yine de çok güzeldi bunları hatırlamak sayende.
Nefis bir yazı... Bir çoğu ne demek istediğini anlayamasa da.
Devamını sabırsızlıkla bekleyeceğim.

Yüreğine, kalemine gam değmesin abim.
Selam ve saygılar kardeşinden.
Bedri Tokul
Bedri Tokul, @bedri-tokul
9.2.2021 00:53:04
Evet öyle dedim.
"Yayınla bunları ekmek bakkala gelinceye kadar ne emeklerden geçiyor
bilelim" dedim.
Köroğlu'nun dediği gibi:
"Delikli demir çıktı mertlik bozuldu.
Şimdi de teknoloji arttı, her iş makinalarla yapılır oldu.
Ama dostluk gitti. İnsanlık bitti. Çok kazanma hırsı geldi.
Öyle miydi eskiden.
Belki çok şey kıttı. Ama insanlık boldu.
Sevgi vardı, yardımlaşma vardı, vicdan vardı.
O köylerde Mutluluğun tarifi vardı.
Geçmişini bilmeyenin geleceği yoktur.
Yaz kardeşim bunları hep yaz.
Yaz ki kendime gelelim.
Yazını bir sefer okudum. Bir daha okumadan önce gittim bir havlu aldım
enseme koydum. Kendimi harman yerinde hissettim.
Aman Allahım harman savrulurken çıkan o tozlar nasıl da yakar insanın
ensesini değil mi?
Bu anılarını bence yazmaya devam et.
Güneş tenimizi kavursun.
Yanaklarımız, burnumuz sıcaktan yansın pul pul olsun dökülsün.
Çam bardaklardan göğsümüze döke döke su içelim.
Bir domatesle, haşlanmış bir patates bir yumurtayla karınlarımız doysun.
Ama onları iştahla yiyeyim. Şimdi ki gibi mutluluğu telefonun son modeline
sahip olmakta aramayalım.
Tamam...Tamam... Kesiyorum.
Öpüyorum koca yüreğinden...




© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.