Yılların Kapatamadığı Acı
Bir pazar günü .. Saat sabah dokuz sularında diğer aile fertleri uyurken evin en küçük çocuğu Sedat yaramazlıklara başlamıştı bile. İki ay önce bir yaşını doldurmuştu . Gelişimini yaşıtlarından çok çok önce tamamlamış uzun boyu ve iri yapısıyla çabucak dikkat çeken; sarı saçlı, kahverengi gözlü, beyaz tenli dünyalar tatlısı bir bebekti.
Kapının zili çalınca, anne koşturarak mutfaktan çıkıp kapıyı açtı. Gelen apartmanın temizlik görevlisi Aslı hanımdı
-Günaydin apla su verivericen mi pana
Afacan Sedat’ta Aslı’yı görünce kafasını kapı aralığından bir uzatıp bir çekerek kahkahalar ata ata oyun yapıyordu Aslı’ya
Aslı:
-Apla ne zaman görsem ağzı boş durmuyor. Dün de pazarda gördüm sizi erik yiyordu iştahlı iştahlı.Vallah dört yaşında gibi . Penim görümcemle aynı gün doğum yaptınız Sedat ın yarısı kadar bilem yok. Daha yürüyemiyor bilem
Anne:
Aslıcığım maşallah de nazar değmesin. Suyu da doldurdum kovaya haydi sana kolay gelsin canım. Bizimkiler uyuyor daha ses yapmayalım. He bu arada görümcene selam söyle
Anne kapıyı kapatıp mutfağa geri döndüğünde; afacan Sedat’ı buzdolabından pastörize sütü çıkarmış, kafaya dikmiş, üstü başı ıslanmış olarak görüyor.
Oğlum oğlum bu ne hal demeye kalmadan Sedat kutu sütü sallayarak etrafa döküp saçıyor bir yandan da
La laa la laa lalalalaa diyerek bir şeyler mırıldanıyor .Anne şaşkınlık içinde, bu melodiyi bir yerden hatırlıyor ama nereden?
Çocuğun elinden süt kutusunu alarak, ağzını yüzünü temizleyip elbiselerini değiştiriyor. Önüne oyuncaklarını bırakıp tekrar mutfağa dönüyor.
Annenin Sedat’tan başka iki yetişkin oğlu bir de genç kızı var. Kayınvalide ve kayınbabası da onlarda kalmakta. Geniş bir aile oldukları için anne kahvaltıyı salondaki masaya hazırlıyor. Gözü de Sedat’ın üzerinde bir taraftan.
Sedat’ın uykusu gelmiş gibi bir hali var. Anne seviniyor oh uyur inşallah biz de rahatça kahvaltımızı yaparız diye içinden geçiriyor. Salonda bulunan çekyatı açıp çocuğu yatırıyor ve düşme ihtimaline karşı yere genişçe yumuşak minderler koyuyor.
Anne bir mutfak bir salon arasında gidip gelirken Sedat yataktan aşağı inmiş yerde yatıyor. Anne de bu sefer yere bir yorgan, üzerine de battaniye serip Sedat’ı kucaklıyor.
Önce öpüp kokluyor sonra biraz gıdıklıyor
- Sedat’ım Sedat’ım parmak çocuk musun sennnn küçük adam mısın sennnn annesinin bir tanesi misin oyy iyi ki doğurmuşum seniii Kazandibi misinn sennnn. Şişko gobişli oğluşum
Sedat fazla tepki vermiyor bu arada ıkınmakla meşgul. Anne altını değiştireyim de temiz pak yatsın bal oğlum diyerek yatak odasına bebek bezi almaya gidiyor. Döndüğünde Sedat’ın gözleri yarı baygın uyumak üzere.
Anne yavaşça çocuğun pijamasını çıkarıyor altını değiştirecek kakasında hafiften bir kırmızılık görüyor. Ah diyor yarasın oğluma ne de güzel yedi kırmızı erikleri . Maşallahhhh
Temiz bezi bağlarken çocuğun bacaklarında bir renklenme olduğunu farkediyor . Ayrıca bacakları buz gibi ve alnı terlemiş. Çocuğun terini silerken
-Allah Allah ne acayip çocuksun bal böceğimmmm diyor bacaklar buz gibi kafa ter içinde.
İçine bir şüphe düşüyor . Eşini uyandırıyor.
-Kocacımmm kocacımmm kalk bu çocukta bir tuhaflık var
Eşi uyanıyor bebeğin başındalar .
-Amma abarttın hanım sende. Üşümüş çocuk, ört üstünü
- Ya kocacımm nasıl üşümüş başı su gibi ter
- Dur annemi uyandıralım o anlar tecrübeli kadın ne de olsa
Kayınvalide çocuğu görür görmez çabuk doktora koşturun çabuk diye bağırır . Bir yandan da geline söylenip durur
- Yere giresin hemi gelin bi çocuğa bakamiyin . Hasta etmişsin bebeyi . Ona bişey olsun heleee ölümlerden ölüm beğen cehennemden kara yere giresiceee
Gelin apar topar bebeğin çantasını hazırlar ve eşiyle birlikte araçlarına binerler . Bu arada aksilik ya arabanın çalışmayacağı tutar . Vakit kaybetmeyelim diye taksiyle gitmeye karar verirler. Önlerine ilk çıkan taksiye binip hastaneye doğru yol alırlar. Sedat babasının kucağında uyumaktadır bu arada. Anne arka koltukta pek telaşlı bir hali var.
Şoför: Geçmiş olsun ağam neyi var bebenin
Baba: Üşütmüş, çocuk işte!
Hastaneye gelirler. Acil servise doğru koşturur baba. Doktorlar hemen müşahade altına alırlar. Odanın kapısı aralıktır anne içeriyi görebilmektedir. İçeride iki bebek var biri Sedattır başka da hasta yoktur.
Anne eşine taksinin parasını vermeyi unuttuk der . Baba dışarı çıkar parayı ödemek için .Bu arada doktor annenin yanına gelir
-Allah sabır versin . Başınız sağolsun der ve gider
Anne de içinden ahh kuzum demek diğer bebek öldü doktorda beni onun annesi sandı . Şimdi perişan olacak anası babası diye geçirir ve Sedat’ı görmek için müşahade odasına girer
Hemşire içeri almak istemez anneyi .
Anne :
- Çocuğum nasıl çok merak ediyorum der . Hemşire anneye sarılır Sedat’ı görmesini engeller. Anne sinirlenip bağırır çocuğumu göreceğimmm çocuğumu gösterin bana
Hemşire:
- Meleklerin yanında der
Anne afallamıştır nasıl yani ölen benim bebeğim miydi ?
Hayır hayır olamaz bu olamaz nasıl olur?
Sabah oyun oynadık süt içti oğlumm süt içtiii
kapıcıya oyun yaptı benim oğlum değildirrr
iyice bakın hemşire hanım ben oğluma süveter örüyordum hem de Fenerbahçeli.
Benim oğlum Fenerbahçeli biliyor musun top aldım ona oynuyoruz her gün .
Bizim orda büyük bir avm var Sedat’ım oraya gidince ilk işi Fenerbahçe mağazasına gitmek oluyor .
Oğlum benimmm oğlumu göreceğim diye bir yandan ağlayarak ellerini duvarlara vurmaya başlıyor anne.
Hemşire sakinleştirici iğne yapıyor ve yatıştırıyorlar kadını .
Bu arada baba ve diğer aile fertleri de hastaneye gelmiş olayı öğrenmişlerdir .
Teşhis : Bağırsak düğümlenmesi
En önemli belirtileri : Gaytada kan lekesi karında şişkinlik.
Babaanne gelini çocuğa bakamamakla suçladı. Bir ömür nefret etti gelininden.
Baba eşini suçladı çok fazla göz önüne çıkardın çocuğu dedi nazar değdi.
Anne hayatı boyunca kendini suçladı, bir daha kırmızı erik görmeye tahammül edemedi...
(Sedat’ın son ana kadar hiçbir hastalık belirtisi göstermemesi, hareketli oluşu, şarkılar mırıldanışı yanıltmıştı anneyi, kakasında gördüğü kırmızılık, erik posası değil kan lekesiydi. ki aynı lekeyi gece de görmüştü)
EbRuAsya//
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.