Saydam Duvar 5
Not: Bu yazı da cahilce olabilir diğer yazılarım gibi, bilgilendirebilirseniz baş üstü gönül içre… Ben Y’yim efendim yemek isteseniz ne midenize otururum ne de zihninize… Ne denirdi bir seda bırakıp gidiyoruz dönülmez meçhule..
Bir önceki yazımda rahatsız mı ettim bilmiyorum, çünkü çok iyi bir gözlemciyim, elbette benim dar görüşlerim tüm ülkemizi ve düşünen insanları kapsamaz mı acaba? Düşünmek lazım.
Türkiye dinsizlik ve dindarlık sarmalına düştü. İnsanlar din yoluyla ayrıştırıldı. Detaylarına girmiyorum çünkü yazılar siyasi olduğu için siliniyor. Ülkemizin dindarlaşması ve dindar bir yolla vatandaşların mutlu huzurlu ve gelecekten umut dolu olarak hayal kurmasının imkânı var mı peki?
Mevlana ve Yunus ekolüne bakarsanız var gibi görülüyor, lakin o ekolü kullananların da dünyalık çıkar, itibar ve bencillik hastalığına yakalandığını görüyoruz. Yunus Emre her ne kadar “ben bilmem” dese de, Mevlana her ne kadar “gel ne olursan ol gel dese de” Şeriat dediğimiz hukuklar günümüzün anlayışına uymuyor. İslamı savunan kesimin vermiş oldukları örnekler ekseriyetle; Hz.Muhammed, Dört halife, Emevi Abbasi, Selçuklu Osmanlı döneminin öne çıkmış İslami Düşünürlerinin örneklerine dayanıyor. Cumhuriyet dönemi ise Cumhuriyete dini kullanarak karşı çıkmalarla dolu. Büyük laflar etmeyeyim yakılmaktan korkuyorum.
Bu babda da şapka inkılabına o zaman olsam ben de karınca kararınca karşı çıkardım muhakkak diyorum, Giyim kuşam üzerinden bile kavga edecek zaman bulabiliyor insanlar şaşıyorum bu çağda. Hakimin biri bir avukat kadının mini eteğinin boyunu bile ölçmeye, ölçtürmeye kalktı ya hu? Sonuçta bu çağdaki görsel zihinler 80lerdeki kırmızı noktalı filmlerden sonra çıkan magazin,erotik veya pornolardan dolayı giysinin altında ne olduğunu biliyor, önemsemiyor, çünkü gerçek ahlakın tende olmadığı biliyor artık insanlar, lakin görmemişler abaza gibi erkek vücuduna da, kadın vücuduna da atlıyor şaşırtıyor bu beni..
Belki alfabenin değişmesine de karşı çıkardım bilmiyorum, o dönemde yaşamadım, lakin bazı Türki Cumhuriyetlerin de Latin alfabesine geçmeye başladığını biliyorum ve bu babda ve çok dilli bölgelerde de bir dili sekiz dokuz dile çevirebilen elektronik aygıtlar yapıldı, yani günümüzde alfabe sorunumuz yok diyorum. Ve eğer insanımız Türkçe konuşuyor ve anlaşıyorsa ezanın ibadetin Kuranın tamamen Türkçe olmasını istiyorum. Çünkü benim gördüğüm dinin sosyal yansımasında insanların ekserisi ne okuduğunu anlamıyor. Çünkü ben en güzel yıllarını elif ba başında heder etmiş bir insanım, benden sonrakiler heder etmesin diyorum. Sonra da ruhbanlar bundan çıkar sağlıyor diyorum.
Kur’an insana, benim dediğim gibi bu şekilde düşüneceksin, başka türlü düşünemezsin diyor. Böyle olunca bilinen zamanlarda dinsizlik- Tanrıya imansızlık kelimeleri bir hakaret gibi kullanılmaya başlıyor toplumumuzda. Kuran mahluk mudur, melekler nedir, kimdir, ne işe yarar, şeytan cin midir, melek midir değil midir ortaçağ tartışmalarına dönmeye gerek var mı Tanrı aşkına, Allah aşkına yahu..
Okumadım tarihte veya yakın zamanda dinsizlerin, ateistlerin insanları yaktığını, zulmettiğini, ateistim, dinsizim diyerek dindarları öldürün diye hiçbir dinsiz veya ateistin vahşi bir şekilde davrandığını okumadım, görmedim, siz okudunuz, gördünüz, yaşadınız mı,? Lakin tüm zulümler din ardına sığınılarak halkı galeyana getirilerek yapılıyor bunları okudum, irdeledim ve hak verdim. 70-80 arasındaki olayları başka şekilde dini kullanarak toplumun önüne koyulmasını mı arzu ediyorsunuz, çünkü yapılmaya çalışılan bu.
Peki, Son Devrin Din Mazlumları işkence zulüm yaşamadı mı? 28 Şubatlar, Khk’lar yaşanmadı mı… İnsanların neyin derdinde olduğunu anlayamıyorum, erk mi, cennete gitmek için yalan,dolan, ganimet peşinde koşan mı ararsın, sol ve sağ, etö ve fetö diyerek, ve haddi zamanında köy enstitüleri kendilerini yönetenlerden daha bilinçli akıllı insanlar yetiştiriyor diye kapatılmasını mı ararsın, bir hengamedir gidiyor. Bunun tam ortasına oturan da din. Din bu kadar kamplaştırıcı,bölücü,ayrıştırıcı mı diyorum soruyorum kendime, tarihe bakıyorum..
Sonra devlet liderlerine günümüzdeki, tarihtekiler ve yeniden halka bakıyorum, yani hangi lideri alırsanız alın, bir şekilde dini kullanmış diyorum.
Sonra din alimlerine bakıyorum, hayat hikayelerine, sonradan dine girenlere veya dinden çıkanlara…Gülsem mi ağlasam mı bilemiyorum, eski halleri, yeni halleri …. Yani tüm bunlara sizlerin zihinleri, hafızası nasıl dayanıyor bilmiyorum.
Bir görsel var, at arabası şeklinde… atın yerinde millet- halk arabayı çeken, arabacı yerinde ruhbanlar, şeyhler, papazlar arabada gel keyfim gel diyen siyasetçiler,beyler lordlar diye zihninizde canladırın… sonra tarihi hem kitaplardan, tarih derslerinden hem de onlarca tarihi diziden filmden şerit gibi bir geçiriyorum doğru ya hu diyorum? Yanlış mı diyorum efendim.
İslam kültürel coğrafyamızda; Arabistan, Kuzey Afrika, Orta Asya, İran , Afganistan, Anadolu, Kafkasya ve Balkanlarda başat fikir din olduğu için, kendi tarihini kendi gözünden yazmadı mı, tarihi güçlüler yazar çünkü, İslam tarihi Emeviler zamanında yazılmadı, Osmanlının Mısır seferinden sonra Osmanlı hanedanının fikri zikri değişmedi mi? Karşıt tarih yazımları göz önüne çıkmadığı için de ve çıkmaya başladığında barbarlıkla karşılanıyor. Karşıt yazımlar Dış Güç-Katolik yazımları, İsraliyat, Türküçülük , Şia gibi ki son yıllarda da uzak doğu inançları lanse edilerek dışlanıyor, oysa ne kadar dışlarsanız o kadar zayıf olduğunuzu artık bilmeyen yoktur. Hatta tarih fakültelerinde bile İslam ordularının zulümlerinin anlatılmadığını okumuşsunuzdur. Vatikanın düzenlediği Haçlı seferleri de ayrı bir garabet.. Herkesi cennet için öleceksiniz diye kandırıyorlar zenginler, suyun başına geçenler.. Yalansa yalan deyin.. Avrupadaki mezhepler arasındaki savaşların, bizim coğrafyamızdaki mezhepler arasındaki savaşlardan ne farkı var?
Hadi bunu sadece üretim araçları ile açıklamaya çalışın, boşluklar yine de dolmuyor..
Ahlaki bir soru;
Bizler Çanakkale’de yedi düvele karşı vatan savunması yaparken iyi insanlarız, vatansever insanlarız da, İspanya’da Emevilere karşı vatanlarını savunanlar kötü insan mıydı, kâfir miydi? Devamlı geçmişiyle övünenler gelecekte köleleştirilirler. Biz de bu yapılıyor ve çağ ıskalanıyor.
Dini şiirlerin çoğunda hamaset var, benim külüstürlerde de vardır ihtimal eskilerde.. olmaz mı sürüsüne berekettir hem de.. Lakin hem şiir hem fikir konusunda olsun, bir kaç üstad veya sitedaş küçük bir dokunuşla atladığım yerlerin kapısını açıveriyor kah yorumlarda, kah yazılarında vb… Güzel oluyor..
Türklerin İslama girmesinin nedeni genellikle Tek Tanrı inancının Allah inancına yakınlığı gösterilerek açıklanmaya çalışılmıştır, öyle öğretilmiştir, gerçekten öyle mi, Gürcan ve Talkan katliamlarından bahsedilmez. İpek yolunun, ticari yolların ele geçirilmesinin ele geçireni nasıl zenginleştireceğinden bahsedilmez. Arapların coğrafyalarının dışına çıkması elbette İslamla olmuştur, İslam bir Arap İmparatorluğudur aslında işin özüne inerseniz. Ganimettir çoğunluğu dini kabul ettiren, sahici dindarları inanları toplasınız çoğunluğun içinden ne kadar yer tutar gönüllerin zihinlerin içine girip hesaplayabilir misiniz.? Şimdilik hesaplayamazsınız ancak teknoloji artık zihinle, ruhla ilgilenmeye çoktan başladı.
Neyse veya Oysa kendileri demez mi bir vadi dolusu altının olsa ikincisi istersiniz diye, sonra da toprak doyurur insanların gözünü denir sonra da Allah’a ve peygambere ganimetten beşte bir oranında pay ayırın der, tüm bunlar çelişki değil midir ya hu? Benim düşüncelerim de göremediğim yerler nedir üstadlarım?
Roma İmparatorluğunun da fazladan ömür sürmesi Hristiyanlığı kabul etmesiyle ortaya çıkmıştır ki, alt taban Hristiyanlığa yönelince tavanın çaresi kalmamıştır. Çünkü tavan yönetmek istemektedir, din de bunun en kolay yoludur. Orta Çağ denilen zamanda ganimet her ordu için vazgeçilmez bir geçim kaynağı idi, çünkü düşmanlarınızın malına, toprağına, ailesine çökmek için onları kâfir olarak görmeniz yeterdi. Orta Çağ hukukunda din ve hanedan hukuku vardı, Müslümana, Hristiyana, Yahudiye, Mecusiye vb farklı hukuklar uygulanırdı farklı vergiler salınırdı. Dindarların neyi savunduğu bile meçhul günümüzde, barış derler savaşırlar, birlik derler hiç bitmez farklı mezhepler, kollar… Sonrada aynı menzile gitmiyor mu ha eşşek katır ha tren ha gemi ha uçak derler yine çelişkiye düşmüyorlar mı ya hu ?
Kavimler Göçünün nedeni kıtlık değil mi sonuçta, ee günümüzde de insan nüfusu bilinen tarihe kadar hiç olmadığı kadar arttı, bir başka kıtlık çalmıyor mu kapımızı, yine mi kan revan hayhuyla kıtalar birbirine girecek yoksa?
Benim dinsiz olarak elimden gelse Ülkemizdeki halkın çoğunluğu Müslüman olduğu için (ki epey azaldı bu sayı bence, yüzde 70 lerin altına düşmüştür diye düşünüyorum) Cuma günleri resmi tatil yaparım. Çünkü tarihsel, dinsel olarak Cuma gününün insanların bilinçaltında nasıl kutsallaştırdıklarını bilirim. Oysa en kutsal olanın bir insanın gözündeki huzur olduğunu ıskalıyorlar. Günümüzdeki kamu yönetiminde zekata veya sadakanın önemini kaybettiğini söylememe bile gerek yok, ancak kamu veya devlet gerçekten millet için mi, insan için mi yoksa ayrıcalıklı insanlar için mi çalıştırılıyor hiç düşündüm mü diyorum?
Dinlerin, hanedanlıkların, krallıkların yüzünden yapılan savaşları sadece petrol, enerji ve gelecekte de su için yapılacak savaşlar ağdırabilir, neyin kaptilazminden, emperyalizminden bahsedip duruyorsunuz ya hu dinlerin emperyalizme hizmet ettiği kadar hangi inanç savaşlara hizmet etti bir bakıyorum tarihe.. off ki ne off…
Günümüzde vatandaş ve birey hukuku var gittikçe yayılan, zor olsa da hazmedilmeye çalışılan. Çünkü bu hukuk; zengine, aşiretlere, siyasi veya kabadayı mafyalara, ortaçağdaki kast sistemlerindeki üstünçülük etiketlerine karşı her türlü inançtan bireyin korunmasını emrediyor ki cinsiyeti bile farketmez birey olarak bakarsanız.. Dinler gibi inançsal olarak ayırmıyor. O yüzden birinci ve ikinci dünya savaşlarından sonra dil, din, inanç,ırk vb farketmeksizin gibi ifadeler savaşların acısını her şekilde yaşayan milletler (kazanan veya kaybeden farketmez) açısından anayasalarında bir Tanrı buyruğu hükmünü almıştır. Elbette doğrudur, çağcıldır. Önceden yok muydu elbette vardı lakin istemem yan cebime koy nispetinde değil miydi işin özünde.
Bizler ikinci dünya savaşını yaşamadık nasıl başladı gelişti vb soruları kıt kanaat biliriz..Almanlar şimdi Nazi zulmü için özür diliyor, bir bakıyorsun Hitlerin yanında rahipler imamlar.. Bizim tarihimizde öyle utanılacak bir şey var mı bilmiyorum, çünkü Türkü her zaman yiğit, insancıl ve mazlumun yanında olarak gördüm ben. Lakin Osmanlı hanedanının sonrasına bakıyorum, hiç anlatıldığı gibi değil, Balkanlarda yaşayan bir halk olarak düşünün İslam Hukukuna göre ganimet veya köle olmak ister miydiniz sorun kendinize.. Ki Kilisenin zulmünü Avrupa tarihinde yine İskandinavların akınlarını da görebilirsiniz bitmeyen bir didişme… Tanrısallık, kutsallık her bölgede var lakin yaşanan sıkıntılar belli, ki bunu Afrika halklarından tutun da yağmur ormanlarında yaşayanlara kadar her yerde mevcut.
Dinin uygulama alanı neresidir? İnsan mı, aile mi, toplum mu, din bir program mı? Anayasal yazılar dinleri saf dışı etmiştir artık desem doğru olmayacak mı, neyi ıskalıyorum ben, edecektir, çünkü güncellenmeye açıktır, oysa çevremizdeki dinler olan Hristiyanlık bilmem kaçıncı yüzyılda güncellenip eskimiş, İslamiyette ise bunu dile getirmek bile ölümünüze davetiye çıkarmaktır değil mi? Bir program olarak düşünürseniz de güncellenmesi yapılamayan bir programdır. ( yapılır da… ??) , güncellemeye çalışmak direkt kâfirliktir değil mi? Bu nedenle belki de gün geçtikçe sadece şekli unsurları kalıp, sosyal gerçekliğin içsel döngüsünde hastalıklara neden olmaktadırlar. Bunun nedeni de bilginin yaygınlaşması, görüntünün zihinde daha ön plana çıkmasıdır. Soyut kavramlar üzerinden tahlil yapmak isterseniz günümüzdeki iktidarların nasıl kutsalların arkasına sığınarak gemilerini yürüttüklerini görürsünüz. Aynı gemide olmaklar vb sadece söylence, halkı uyutmak değil midir?
Geçen düşünüyorum yine, kızacaksınız veya saçma bulacaksınız ama; şöyle ki ;
Demokrasi diyoruz ya, oy kullanıyoruz, sakın gülmeyin ve kızmayın ama…
Kimi zaman dile getirilir ya, ben profösörüm ilk okul mezunuyla oyum nasıl eşit olabilir gibi,
Ortalama insan yaşı ne kadar? 75 diyelim, Peki 20 yaşındaki bir insanın hayatında bu ortalamaya gören kalan dünya yılı 55 yıl, peki 65 yaşındaki bir insanın kalan yılı 10 yıl.. burada bir adaletsizlik yok mu mesela. Her ne kadar seçimler 4-5 yıllığına da yapılsa kimi aldıkları kararlar 20 yılları, 40 yılları etkiliyor ki, yanlış kararları yüzünden sonraki kuşakların veya devrine göre gençlerin çilesi daha da artıyor. Çile Bülbülüm Çile aforizması yani.. Neden her sonraki kuşak kendinden önceki kuşakların hatalarının bedelini ödemek zorunda yani??
Böyle düşünürken dedi ki iç sesim; 25 yaşına kadar olanların oyu 4 x, 26-40 yaş aralığı 3 x, 41-65 yaş arası 2 x , 66 ve üzerine yaşın da her oyu x olarak alınsa daha mı isabetli olur acaba dedim içimden.. Bu fikre göre ben bir sonraki seçimlerdeki oyum 2x sayılır, yiğenimin oyu ise 4 x, babamın oyu ise x gibi mesela, daha adil olmaz mı??
Yoksa saçmalık mı dersiniz?
İstemeseniz de, dini konulara girdiğinizde siyasete girmek mecburiyetindesiniz. Çünkü Fransız Macron Katolikliği kullanarak, Hristiyanların kutsallarını arkasına alarak halkı yönetmeye çalışır, Fransız zenginlerinin diğer bölgelerdeki kazançlarını, milliyetçilik, devletçilik diyerek korumaya çalışır, aynısının bir benzerini de Türkiye de Sünnilik, Türkçülük, Osmanlıcılık kullanılarak yapılmaya çalışılır. Rusya, Çin,Abd çoğu aynı… Arada fark görebiliyor musunuz? Çünkü bu iki ülke (Fransa ve Türkiye) Doğu ve Batının başat oyuncularıdır, Birinin Haçı,birinin de Hilali temsil ettiği düşünülür, oysa gerçekte bu iki ülkeyi yönetenler Vatikan ve Arabistan değil midir? Arabistanın ABD’nin kontolünde olduğu söylenir, peki Abd kimin kontrolünde ve kurgu romanlarda anlatıldığı gibi gizli dini tarikatlerinse ondan mı bu dünya bu halde, Hristiyan veya Yahudi gruplarının mı elinde mi de çağa yakışmayan saçmalıklardan ortalık kan gölü ve vahşet. Orada da cami var oysa.. Peki Hilal ve Haç simgelerinin neden kullanıldığını araştırdınız mı hiç? Yoksam menkıbelere mi aldandınız bir zamanlar benim aldandığım gibi..
Ben bir Y kuşağı olarak önceki kuşaklara manevi tazminat davası açabilir miyim ülkemde? İslamı bana farklı anlattılar ancak yalan çıktı veya farklı uyguladılar diye, bana yalan söylediler diye doğrularını açıklayarak manevi tazminat davası açabilir miyim diyanete, bizim çağımıza dönemimize binlerce yıllık kavgaları taşıdılar ve kamu maliyesinin üzerine çok fazla yük oldular diye?? Avrupadaki uygulamaları bilmiyorum devlet rahiplere maaş veriyor mu yoksa kiliseye gidenlerin bağışlardan mı geçimlerini sağlıyorlar bilmiyorum. Ancak ülkemizde kamudan hiçbir hakları ve yaptıkları insancıl bir hizmet olmadan millete yük oluyorlar bunu görüyorum artık. Eskiden göremiyordum.
Günümüzde Çin Yönetimi biz İslamı kabul ediyoruz dese ve dünyanın en kalabalık ulusu İslama girse, İslam bölgelerinin her yerinde başat oyuncu olur değil mi, ülkemizde bile? Çinli erkeklerle kızlarla evlilikler istatistikleri alt üst etmez mi? Ya hu Uygulara-DoğuTürkistanlılara yapılan zulme bir kaç avrupalı kadın siyasetçi kadar bile tepki koymadık, yazıklar olsun denmez mi bize?
Düşünüyorum öyleyse çıkış bulamıyorum, vur beline insaniye mi demeliyim şimdi.?
Dünyanın en büyük ekonomilerinden olan Japonyada intihar oranlarının neden artığının açıklamasını din ile,kutsal ile yapabilir misiniz?
Arabistanda zengin bir kadının yanında çalışan hizmetçinin Pazar günü izinli sayılmasına veya sigortalanmasına karşı negatif tutumunu din ile açıklayabilir misiniz?
Siz dinlerin köleliği neden yasaklamadığını hiç sorguladınız mı, peygamberin hanımları için geldiği söylenen ayetlerin on binleri bulan kölelik için neden gelmediğini hiç düşündünüz mü? Yoksa istemem yan cebime koy denilerek köleliği yasaklanmak yerine özgürleştirmenin çok sevap olduğuyla yetinebilir misiniz insan olarak.
Neden hiç kadın peygamber gelmedi sorusunun cevabını Tanrı ile vahiy ile açıklayabilir misiniz?
Bunlar gibi zulümleri din ile açıklayabilir misiniz, açıklarsınız işte. Sadece Tanrı böyle emretti diyerek, kutsala sırtınızı ve fikrinizi dayayarak açıklarsınız. Hüküm O’nun deyip kestirip atarak açıklarsınız… Ben de istesem, Kurani-İslami olarak fetva veririm mesela. Hristiyanlıkta Papalık Kurumu, İslamiyette din işleri yüksek kurulu, dünya Hristiyan veya İslam Alimleri gibi kurumların savundukları özde nedir diye cevap arıyorum da bulamıyor muyum? Sahi bu insanların nesi alim? Yeni bir icatları mı var, yeni bir düşünceleri mi var, tekrardan ve kendileri gibi düşünmeyen insanların öldürülmesini istemek veya dışlamaktan başka..
Neden kilise yapıldı, neden cami, cemevi yapıldı sorusunun cevabı nedir dünyada veya diğer mabetlerin yapılış amacı neydi? Veya neden insanlarımız ihtiyarladıklarında cami yapma telaşına düşer? Antik uygarlıklar ise bir başka zihin törpüsü,Sümerlerin anlatıları mesela? Okumadık demeyin lütfen?
Neden taş yapılara Tanrı evi denir? Tanrı orada mıdır gerçekten efendim? Gönüllerde olduğu söylenir, benim işim olmaz o yüzden gönül kırmakla ancak artık dünyadaki tüm olaylar ve krallar çıplak değil mi Allah aşkına, Tanrı aşkına, bu arada ne Tanrının ne de aşkın ne olduğu bile tanımsız aslında ya hu. Hu üstadım. Analitikmiş sentezmiş niye yoruyorsunuz yorgunu ya hu ?
…..
Gibi bir çok soru gelecekte daha çok sorulacak.. Ben belki erken öten horuzun başı kesilir nispetinde erken dile getiriyor olabilirim daha önce dile getirenler e de yapılan zulümler zihinlerde ve tarihte dururken niye ben kendimi ateşe atayım efendim. Ancak tüm bunlar ve bunun gibi sorgulamalar zaten yapılmış ancak halka ulaşmamış, ulaştırılmamış, bastırılmış diyebilirim? Ve bu ifade de yüzde yüz doğru olur. Bakınız coğrafyamızda Hallacı Mansur, bakınız Madımak… O insanları kime ne zararı vardı? Yoksa insan değiller insan kılığına girmiş kurt ayı adamlar,vampir miydiler ya hu? Nesildaşım hu??
Bölünen bir daha asla tam olamaz.100 ü 3’e bölseniz, 33,33333…(sonsuz) çıkar ki asla 100 e tamamlanamaz. Bu nedenle Tanrı eksilmiştir diyebilirim analitik maddesel olarak. Bu nedenle Tanrıya götürdüğü söylenen dinleri de reddebilirim eksik kalmışlardır diyebilirim mi?
Tanrı yok desem mikroorganizmalarda akıl, idrak, plan yapabilme yeteneği var desem de, çok yavaş işlediklerini söyler, insan ömrü gibi kısacık bir ömürde insanın huzuru bulmasında yararlılık gösteremez derler reddedebilirim, mikro organizmalar yani evrim beni kanatlandırmıyorsa veya kanatlandıramadı veya suda, havada özgürce yaşamama neden olamadı ise de, evrimi de elimin tersiyle itebilirim mi?
İnsanı, uzaydan gelen üstün bir tür programladı ise ve ben de bugünde dünya üzerinde say say bitmeyecek şekilde programlama yapabiliyor, insan olarak insanı, hayvanı, bitkiyi ve doğayı kontrol altına alabiliyorsam gücüm yettiğince üstün kültürü de geçebileceğimizi düşünülebilirim değil mi? Veya daha o çağa vakit var uzaygemileri 200 yıla yapılırsa ancak yapılır der, günümüzün konusu olmadığını söyler elimin tersiyle itebilirim mi?
Ben din düşmanı değilim. Lakin haksızlığa gelemiyorum. Dinler de, evrim de, uzaylılar da beni kesmiyor.. Acaba bunun nedeni düşünmeye devam etmem olabilir mi?
Anayasa Mahkemesi, ister bizimki olsun ister başka ülkelerinki, kimi davalara kabul edilemez deyip kestirip atıyor. Çünkü cevap bulamıyor? Veya işine gelmiyor, en iyi örneği Hindistan Mahkemesi verdi, iyi örnek mi demeliyim bilmiyorum, bizimki de verdi kabul edilemez diye.
Neydi bu davalar; bizimkinde polis olarak belli bir süre çalışan bir insanın sonradan çift cinsiyetli gay veya lezbiyen olmasının ortaya çıkması sonucu meslekten atılması, ki anayasa mahkemesi o insanın itirazını kabul edilemez buldu, o insan; ya hu benim yaptığım işte ne eksikliğimi gördünüz benim cinsiyetimle ne işiniz olur, yaptığım işte, işin hakkını veriyor muyum dürüst yapıyor muyum gibi itiraz etse de… Bakınız Anayasa mahkemesinin üyelerinin yaş aralığına?
Takmadılar…
Hindistandakinde de, bir genç atasına ve anasına beni niye bu zalim dünyaya getirdiler diye sanırım manevi tazminat davası açmıştı, mahkeme kabul edilemez dedi çıktı..
Hadi hakim olun empati yapın ve karar verin bu davalar hakkında, sizler ne dersiniz iki mahkeme de haklı mı? Sadece bir empati yapın o insanlar yerine?
Çağımız yeni bir fikir istiyor yeni bir hukuk istiyor lakin bunun dinlerde olmadığını ben çok iyi apaçık görebiliyorum.
Yukarıda kısa kısa dile getirdiğim tüm konular, dünya insan tarihinin yeniden başlatmaya doğru gittiğini gösteriyor.
Japondaki intiharların artması, geçen haftalarda ülkemizde 4 gencin toplu intiharı, arap zengininin hizmetçisine karşı tutumu, kadınların sosyal ve siyasal alanda meydanlara inmesi ve sorgulamaları, iki büyük dünya savaşının yarattığı etki, gelir uçurumlarının artması, kıtalar arası etkileşimin çoğalması ve hızlanması, teknolojik kolaylıklar gibi bir sürü konunun cevabından, insanın özelinde, ailesinde, şehrinde ve ülkesindeki çağa yakışmayan söz ve davranışlar ve her tarafta meydana getirdiği açmazlar yeni çağı çağırıyor. Ülkemizde de dünyada da meydana gelen olaylara yüzyıl öncesinin, bin yıl öncesinin dinleri, düşünceleri ve tarihinin cevap veremiyor olması mıdır gerçek meselemiz yoksa Tanrı mı, din mi?
İnsanlar neden Hayvan gibi dalaşıyor ve yönetilmek istiyor üstadlarım? Kargaşanın, huzuksuzluğun, hayvaniliğin tam ortasına şap diye oturdu Y Kuşağı lami cimi yok bence..
Ne diyebilirim ki, Tanrı kurtarsın, Allah kurtarsın…Ve eğer gücü kaldıysa zihinlerimize, gönüllerimize huzur versin, birbirimize huzur verdirsin.. Yoksa her taraf kan, revan, haksızlık, zulüm, yalan, dolan, güç zehirlenmesi, umutsuzluk, intihar, kavga, gürültü riv riv de riv efendim..
Kusura bakmayın yanlış kelamım olduysa..
Saygılarımla..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.