- 309 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
HALKTAN BİRİ
M. Sabri Haberveren
Düşünenler, düşünmesini bilenler hiçbir zaman CHP’nin Türkiye üzerinde sürdürdüğü politikasını beğenmemişlerdi. Bu insanlarda, bu partililerde her zaman bir takım aksaklıkların, özürlerin mevcut olduğunu görüyorlardı. Her zaman CHP’nin kadrosunda bulunan insanların büyük oranda eksiklikleri vardı. Bu kadrolar toplumdan, halktan kopuk, kendi içerisinde kendine göre bir kültür geliştirmiş, vatandaşa, halka Fransız insanlardan oluşuyordu. Kimileri film sanatçısı olduğunu düşünüyor, kimileri ise mankenlerin başından aşağıya boya kovalarını boca ediyor, kimileri ise kendi hesapları için ellerini ovuşturuyordu. Kısaca parti halk deyimi ile ağzına gümüş kaşıkla doğan, hesabı ve beklentileri olan insanlardan mütevellit bir çıkarcı bir kadronun yönetiminde kalmıştı.
CHP’nin genel başkanı ve genel sekreteri de bu tanımın içinde bulunuyorlardı. Deniz Baykal’ın iktidar olma problemi hiçbir zaman olmamıştı. Koltuk desen vardı. Atatürk’ün kurdurmuş olduğu bir partinin genel başkanı olma şerefi ve koltuğu yeter ve artardı. Para desen oda mevcuttu. Atatürk, İş Bankası hisse senetlerinden oluşan mirasının büyük bir bölümünü bu partiye bırakmıştı. Atatürk gelecekteki CHP’nin, CHP yöneticilerinin böyle olacağını tahmin edebilseydi, değil miras, zırnık bile bırakmazdı bunlara. Ayrıca hazinenin partilere vermiş olduğu bir yardım vardı. Bu da yeteri kadar büyük bir meblağ oluşturuyordu. Kısaca para da, koltukta vardı. Partinin arkasında da hatırı sayılır bir halk desteği vardı. Bu da kendilerine Mecliste yeteri kadar milletvekili kadrosu sağlıyordu. Dolayısı ile sözlerini herkese geçirebilme şansları da vardı. Bu durumda yorulup, elini taşın altına koymanın hiçbir alemi yoktu. Bunun için kendilerini incitip, milletin derdine çare olabilecek projeler geliştirmelerine hiç mi hiç gerek yoktu.
Her zaman için halk, koyun sürüsü gibi kendilerinin arkalarından gelecek diye düşünüyorlardı. Fakat bir önceki dönem seçimlerinde sükutu hayale uğradılar. Ezici bir çoğunlukla tek başına bir parti iktidara gelmişti. Halbuki seçim öncesinde Cumhuriyet Mitingleri düzenlemiş halkı galeyana getirmişlerdi. Ne yazık ki bu defa, işler istedikleri gibi gitmemişti. Nice senelerdir, seçim sandıklarını takip edip sandık sonuçlarını almayı bile terk etmişlerdi. Sandıklarda neler olup bittiğini bile bilmiyorlardı. Karşılarına bütün bu boşluklarını bilen bir parti çıkınca işler tersine dönmüştü. Artık meclise sokabildikleri milletvekilleri ile sözlerini yürütmeleri mümkün olamazdı. Genel Başkan Deniz Baykal, seçim sonuçlarının berbat olduğunu görünce gizlendi. Genel Sekreter olan Önder Sav’ı partililerle karşı karşıya bıraktı. CHP genel merkezi şimdiye kadar böyle yenilgi almamış, partililerin isyanı ile inliyordu. Genel başkan birkaç gün ortalıkta görünmedi. Sonuçta Millet Meclisine sadece iki parti girebildiği için ortaya çıkmak zorunda kaldı. Parti genel başkanlığından istifa etme işini, dostlarının ricası ile ! öleceği zamana kadar erteledi. Her şeyi ama her şeyi birilerine ısmarlamaya alışmış parti yönetimi, muhalefet etme görevini bile yapamaz duruma gelmişti. Zaten “dediğim dedik, çaldığım düdük” diyen yeni parti CHP’yi dikkate almadan, istediğini yapmaya başlamıştı. Nasılsa karşısında bir muhalefet edebilecek bir parti yoktu. Vatandaşın ve ülkenin kan kaybı devam ediyordu.
Derken bir seçim dönemi daha gelmişti. Seçim döneminde partinin il ve ilçe teşkilatında görev alanların, almak isteyenlerin, ufak hesapları ve birbirleri ile olan çekişmeleri herkesin dikkatini çekiyordu. Şahsi hesaplar yine her şeyin önündeydi. Kendisi için belli bir şey kazanabilmiş olan kişilerin dışındakiler ortalarda bile görünmüyorlardı. Parti, sandıkları yine müşahitsiz, karşı partinin adamlarının keyfine bırakmıştı. Seçim sonuçlarını kontrol edip, itiraz edebilecek bir kadroları yoktu. Gözlerini yumup ellerini açtılar. Gelen oylara Allah’a şükür dediler. Bu defa bazı etkenler yüzünden meclise üç parti girmişti. Tesadüfe bakın ki bu defa Cumhuriyet Halk Partisi’ne bu defa gerçekten halktan ve ayakları yere basan biri girmişti. Eski baş hesap uzmanlarından, yani eski müfettişlerden Kemal KILIÇDAROĞLU nasıl olmuşsa, İstanbul’dan Milletvekili olmuştu. Kemal Kılıçdaroğlu meclise girmeden mecliste muhalefeti sadece bağımsız milletvekili Kamer Genç yaparken, CHP’den bir hemşerisi daha milletvekili olmuştu. Yeni milletvekili ortama alıştıktan sonra eski mesleği gereği, dosyaları gözden geçirmeye, yasalara aykırı ve uygunsuz olanları gündeme getirmeye başlamıştı.
Denetlenmekten, kontrol edilmekten hoşlanmayan iktidar partisi, zaten müfettişleri pek sevmezdi. Hatta bu yüzden sistemde daha etkili oldukları kurumlardaki müfettişler üzerinde çeşitli yollar deneyerek, maddi yönlerden fakirleşmelerini sağlayarak, onları meslekten uzaklaştırmaya, emekli olmalarını sağlamaya çalışmıştı. Fakat gelin görün ki bu adamlardan kurtuluş yoktu. Emekli olmaları halinde bile milletvekili olarak karşılarına çıkıp, oyunlarını bozuyor ve onlardan hesap soruyordu. Kemal Kılıçdaroğlu yasaları ve işi bilen biri olarak iktidar partisine çeşitli zararlar vermeye başladı. CHP’de hala muhalefet olabilecek başkaca biri yok. Partiler imkan tanırlarsa emekli olan, olmayan diğer müfettişler de kendi alanlarında, kulvarlarında yapılan yasalara aykırı işleri ortaya çıkarmaya hazır halde bekliyorlar. Bütün partilerin genel başkanlarına duyurulur…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.