- 12320 Okunma
- 3 Yorum
- 2 Beğeni
BULUTLARDA YOLCULUK
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
BULUTLARDA YOLCULUK
Şiir Sena, yemyeşil otların üzerine sırt üstü yattı. Çiçekleri koparmayı hiç sevmezdi. ’Onlar da canlı, yaşama hakları var.’ derdi ve rengarenk çiçekleri: gelincik, papatya, gül, karanfil, ortanca... Hepsini dalındayken koklardı. ’Doğal parfüm bunlar, doğal der,’ mis gibi kokularını içine çekerdi.
Neyse, gelelim konumuza. Şiir Sena çiçekleri kokladıktan sonra, gök yüzünü seyre daldı. Bembeyaz köpük gibi bulutların bir birleriyle yarışır gibi batıya doğru gittiklerini gördü. Hepsi pamuk gibiydi ve hepsi yumuşacıktı. Bulut yumuşacık olur muydu acaba? Yüksekçe bir kayanın tepesine çıksa bir bulutun üstüne atlasa, sırt üstü yatsa neler görebilirdi acaba? Bulut onu taşır mıydı? Bulutun üstünde yürüyebilir miydi? Kafasında bu tür sorularla köpük gibi bulutlara baktı da baktı. Yazın dedesinin yaylasına gittiklerinde kafasına koyduğunu yapmaya karar verdi. Ney mi yapmaya? Yayla çok yüksek olduğu için birçok tepe bulutların üstünde kalıyor. En yüksek tepenini zirvesine çıkıp, en yakınındaki bulutun üstüne atlayacaktı. Şiir Sena’nın meraklı oluşunu herkes bilirdi. Bir de kafasına ne koyarsa yapardı, onu da herkes bilirdi.
Birkaç gün sonra ailece uçakla dedesinin memleketine uçtular. Pencere kenarında oturan Şiir Sena, biraz yükselince uçağın bulutların içine girdiğini gördü. Bir süre sonra da bulutların üstüne çıktı uçak. Şiir Sena heyecandan ne yapacağını şaşırdı. İçi içine sığmıyordu. Kendini tutamadı, bulutlara el sallamaya başladı. Uçak hava alanına yaklaşınca tekrar bulutların altına indi. Alçaldı da alçaldı. Sonunda piste rahat bir iniş yaptı. Dedesi otomobiliyle onları karşıladı. Oğluna ve gelinine değil, ilk önce canından çok sevdiği ve çok özlediği torunu Şiir Sena sarıldı. Öptü onu, saçlarını okşadı. Daha sonra annesine ve babasına sarılıp, hoş ’hoş geldiniz, yavrularım’ dedi. İlçeye hiç uğramadan doğru yayladaki evin yolunu tuttular. Otomobil yükseldikçe bulutlar alçalmaya başladı. Nihayet bulutların üstündeki tepede bulunan yayla evine geldiler. Babaannesi Şiir Sena’yı bağrına bastı sıkı sıkı öylece bekledi. Kokladı boynunu, saçlarını bir süre.
Ertesi gün Şiir Sena ile dedesi, hayvanları otlatmak için dağın zirvesine doğru çıktılar. Okumaya tutkulu olduğu için en sevdiği kitabı da yanına aldı. Sevimli Karabaş da onlara eşlik etti. Birkaç saat hayvanlar otladı. Dinlenmek için kayanın altındaki gölgeye yattılar. Şiir Sena kayanın tepesine çıktı. Uçurum olan tarafından kendisini beyaz bulutun üstüne bıraktı. Karabaş arkasından atlamak istedi sonra vaz geçti. Havladı durdu arkasından. Bir süre sonra yatak üstünde zıplar gibi yumuşacık zeminde zıplamaya başladı. Hemen oturdu ve dengesini sağladı. Hareket halindeki bulut kısa bir süre sonra oradan uzaklaştı. Uçağın penceresinden gördüklerinin benzerlerini görmeye başladı. Bulutla birlikte yükseldi de yükseldi. Kara kara bulutların yanına gitti. Onları da merak etti. Yaylaya doğru giden kara bulutun üstüne atladı. Artık usta olmuştu, gayet güzel yürüyebiliyordu. Gezdi bir süre kara bulutun üstünde, sonra oturdu.
Bulutun üstünde bir kaya olduğunu gördü. Bu, beyaz bulutun üstüne atladığı kayaydı. ’Şimdilik bu kadar seyahat yeter’ dedi ve kayanın üstüne indi. Dik olmayan tarafından aşağıya doğru ilerledi. Bir de ne görsün? Dedesi onu arayıp duruyor. Görür görmez nasıl mutlu oldu? ’Neredeydin yavrum? Nasıl merak ettim seni. Karabaş acı acı havladı uzun süre. Kayalardan düştün sandım!’ dedi ve Şiir Sena’nın elinden tuttu, sürünün yanına gittiler. Şiir Sena yaşadıklarını dedesine anlattı. Meraklandırdığı için özür diledi. Dedesi Şiir Sena’nın anlattıklarını pek inandırıcı bulmadı ama onu hemencecik affetti. Karabaş da pek mutlu oldu, kuyruğunu salladı durdu dakikalarca. Birlikte yayla evine gittiler.
Gece yatar yatmaz uyudu Şiir Sena. Rüyasında yine bulutları gördü. Beyazlı, siyahlı, grili...
İSMAİL MALATYA - 07/02/2021-PAZAR-İST.