- 521 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Süt
Sabahtan beridir kapıyı biri çalıyor zannederek üç kez açtım. Boş holle karşılaşmak şaşırtmasa bile her defasında yüzüme çarpan serinliğin veya evimin sınırlarına bu kadar yaklaşmış olmanın tuhaf etkisiyle ve belki de bir hayli kararsız duygular içerisinde bir kahve içmemin iyi geleceğini düşünerek mutfağa yöneldim.
Sıcak suyun içerisinde kahvenin yukarı doğru ilerleyişini, ardından çökmeye dönen hareketini izlemenin pek de anlamı olmayabilirdi. Bir yandan izleyicinin gördükleriyle kurduğu bağlantı çoğunlukla hiç beklemediği bir anda ortaya çıkabilir. Öyleyse bu ayrıntıların beni nereye sürükleyeceği hakkında bir çıkarımda bulunmam oldukça güçtü. Kahveyi izleyerek ve onun hakkında düşünerek nereye varabilirdim? Olsa olsa, içeceklerim hakkında gelişen yargılarıma denk gelecek ve yeni bir izlenimin ötesine gitmeyecek bir hareketti. Belki daha iyi bir kahve almam konusunda yakın geleceğe ait bir plan yapabilirdim. Oysa, kapının çalındığına dair gerçekmiş gibi gelen ses, beni, tehlikede olduğunu sezen vahşi bir hayvan gibi tetikte olmaya mecbur bırakıyordu.
Sesin geldiği an, örneğin uzaklardan gelen ağlamaya benzer bir sesin sonrasında takibi mümkün görünmeyen bir devamlılığa dikkat kesilmenin anlamsızlığı gibi bir durum söz konusuydu. Tıpkı kahve tanelerinin düşüşünü daha iyi görebilmek için yüksek bir ışık kaynağının işe yarayabileceğine benzer, bir ağlama sesi hakkında ancak ve ancak kaynağının cereyan ettiği mekanda bulunursam nedenini anlayabilirdim. "Üzgün bir kadın, çünkü yakın zamanda annesini kaybetmiş, bunu biliyorum," derdim.
Sıcak su, kahve ve bardağın tetikte gözlemcisi olmanın, az önce holden yüzüme çarpan soğuğun, kapıyla ve duyduğumu zannettğim sesle olan bütünlüğü, bağlarının bir nedenle geliştiği konusunda bilmediklerim arasında bir yeri işgal ediyordu. Bir kahve tanesini, tortunun bir bileşeni yapan tüm hareketleri, onun sınırlarının dışına sürükleyecek bağımsız bir eylemin öznesi asla yapmayacaktı. Tortuya dönüşeceğini belirleyen sabit etkenler nereye düşeceğini de belirliyordu. Ben de sınırlarını süreklilik içerisinde var eden bir ortamda, tıpkı bir bardaktaymışım gibi yeniden yeniden gelişen rotamı izliyordum. Ses, kahve ve soğuk hava, bir örtüyü anımsatan ve asıl olanı gizleyen ama yine de gerçeği açıklamaya hazır oldukları bir yere doğru uzaklaşarak çoğalıyordu.
Yükseldikten sonra nihayetinde düşeceğimi, bu süreçte çarpacağım taneleri ve karşılaşmaların bir ilahi ritim kadar yumuşak ya da bir kasırga kadar acıtıcı olup olmayacağını bilmiyordum. Tıpkı duyduğumu zannettiğim sese gittiğim gibi kapıyı açmadan öylece tek bir an bekleyeceğimi biliyordum. O an, hissettiğim soğukla birlikte göç ederek, diplerde bir istiridyenin içerisinde kıvrılmış halde emekleyen çarpışmaları düşünerek sonsuzca uyuyacağım. Aklımın yolculuğu, haklarındaki gerçeği öğrendikçe yüreğime sormadan ve hiçliğin cesaretiyle hükümlerini üzerimden sökecektir.
YORUMLAR
Parlain m
Çok teşekkür ederim. Saygı ve selamlarımla.