- 231 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Portakal çiçeğinin hatırlattıkları
Gece küs çocuklar gibi veda etti.
Güneş saçaklarını odanın her yerine yaymış tı yine.Gün bütün mahmurluğuna inat umut tohumları saçıyor gözlerinden.
Sabah erken saatlerde merdivenin üçüncü basamağına oturdum,sınava girecek öğrenci gibi düşünmeye başladım.Alt kattan mı başlamalıyım,yoksa çatı katından mı?Hafta sonunun yorgunluğu yüreğime oturmuşken öyle büyüyor ki bu temizlik gözümde.
Sonra gönlümün kapısında bir ışık gördüm oturduğum yerden.Kındırık unutulmuştu kapı. Gözlerim o tarafa doğru ayaklandı.İç içe halkalar geçmiş adeta birbirini besliyordu.Her halkada bir harf yazılıydı.En dışta h harfi,sonra e,sonra o,böyle sürüp gidiyordu.Sonra kendine gel kızım, neler geçiyor aklından diye kendime kızdım.
Bir an önce işe koyulmalıydım.
Ahşap basamaktaki budak dikkatimi çekti birden.Gözlerimi iyice yaklaştırdım,bakıştık karşılıklı.Okşadım sonra budağı.Halkalarını saydım.Kokladım, nefesini ciğerime doldurdum.
Sende benim gibi orta yaşlardasın.Üçe dörde ayrılmış ruhunun dalgaları .Çok badirelerden geçmişsin belli.Sağından solundan yontmuşlar.Körpe zamanlarında kıymetini bilmemişler.
Yolculuğun ormandan başlamış, ta ki benim evime gelene kadar uzun bir seyahat etmişsin.Bu evde misafir değil artık evin sahibisin.
Hızla çıktım merdiveni.Kendimi çatı katına attım.En sevdiğim bölüm burasıydı.
Huzur kokuyordu.Gönlümü hoş ediyor,sıkıntılarımı mahzenlere gömüyordu.
Yerde hasır yastıklar,kaneviçeler,bakır ibrikler ,taslar,tencereler.Tam ortada kuzine soba,üzerinde içi su dolu güğüm.Huzuru dalga dalga yayıyor odanın her yerine.Köşedeki kütüphane hep güler yüzüyle bakıyor bana.Tozlarını silerken dertleşiyoruz biraz.Öksüz çocuk gibiler çatı katında.Hasret kalmışlar çocuk kokusuna.Küçük parmaklar arasında seyahat etmek istiyorlar.Şimdiki çocuklar bilgisayar başında,sandalyeye yapışmış sanki.Hızlıca sildim süpürdüm.
Terasa çıkıp şöyle bir bahçeye baktım.Oh mis gibi limon, portakal çiçeği kokusu.Yeni dünyalar renğine bürünmüş,yenilmeyi bekliyor.
Yan bahçedeki yirmi katlı binaya baktım.
Alt alta evler.Duvarların arasından göz kırpıyor acı tatlı hayatlar.Salkım saçak duygular sallanıyor kuyruklarından.Toprak kokusunu özlüyor ayaklar.
Koşar adımlarla indim bahçeye.Naylon terlikleri saldım bahçeye.Ve buluşturdum ayaklarımı toprağın sıcaklığı ile.Parmaklarımın arasında gezdirdim.Beyaz papatyaları sevdim.
Umutla açan portakal çiçeğine seslendim.
-Sen öğret sevgiyle bakabilmeyi.Herşeye inat.Dünya çakıl taşlarıyla dolu.Yağmuru var.Dolusu ,rüzgarı.
Hafif bir rüzgar esti.Portakal ağacı çiçeklerinin kokusu yüreğime oturdu.
Naif bir fısıltıyla eğilerek:
-“Her halini şükür bilirsen sevgi pencereleri açılır yüreğinden” dedi.
Oturdum.Sırtımı ağacın köküne,yaslayarak gökyüzüne baktım.
Bulutların beni seyrederek alkışladıklarını hayal ettim.
Yan binadaki hayatların varlıklarına dualar ettim.Evsiz barksız kalabileceklerini düşündüm.
Rüzgardan ağacın bazı çiçekleri üzerime düştü.Aldım elime.Öptüm, kokladım.
“Her nefis ölümü tadacaktır” sözü geldi aklıma.
Onları toprağa bırakırken geride kalanlarla uzunca bakıştık.
“Hayat her şeye rağmen devam ediyor.Yeter ki bakmasını bilelim” dedim.
Hızlıca terlikleri giyerek işimin başına doğru eve çıktım.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.