- 1092 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
CİNLERİN DÜĞÜNÜ
CİNLERİN DÜĞÜNÜ
Zamanın içinde, memleketin birinde, bir köyde fakir bir adam vardı.Adam evine bazen ekmek götürür, bazen de karınları aç yatalardı adamın karısı ve bir oğlu vardı. bir gün yine kalkmışlardı kahvaltıya kahvaltıda bir parça ekmek, bir yumurta
İle karınlarını doyurduktan sonra eşine seslenerek “Hanım ben bugün rızkımızı bulmaya gidiyorum”dedi, hanımı da “bey çok iyi olur evde yiyecek birşey kalmadı”diyerek eşini uğurladı.adam epey yol yürüyerek yakındaki kasabaya vardı. orada akşama kadar sokak sokak iş aradı ama maalesef ne iş bulabildi ne de karnını doyurabildi.Bu mahcubiyet içinde evine gitmeye aralandı. Mehmet Akif’in dediği gibi gibi”Kim bulmazsa bir ekmek parası,dostunun yüz karası,düşmanının maskarası” olurdu,kimsenin kendisiyle alay etmemesi için bir ekmek parası kazanmadan eve dönmeyecekti.Sokakta yürürken bir parça ekmek bulup onu bir köşede yedi, açlığını birazcık yatıştırdı. Hava kararmaya başlamıştı.Ayakları onu hiç bilmediği bir yere doğru sürüklüyordu, bir müddet sessiz ve ıssız yerlerden geçtikten sonra baktığında ileride bir topluluk gördü onlar ateş başında toplanmış,yiyip içip halay çekiyorlar.
Oraya doğru ilerledi,karşısında o güne kadar hiç görmediği varlıkları gördü, onların bu renkli ve neşeli halleri ilgisini
çekmişti, Onlara doğru yakınlaştığında birisi elini omuzuna atarak onu halay çekilen yere doğru götürdü, o şaşkınlık içerisinde birşey demeden halayın bir ucuna katıldı ve oynamaya başladı.Oynadıkça dertlerini unutarak daha neşeli bir halde bu yabancıların halayına eşlik etmişti.Meğerse bu oynayanlar cinlerdi, cin beyinin oğlunun bu gece düğünü vardı, cinler bu faninin dost olduğunu düşünerek onu içlerine almışlardı. Saatlerce orada oynadıktan sonra yorulmuş ve bir kenara oturarak oradaki yiyeceklerden yemeğe başlamıştı o sırada birisi kendisine bir küp altın getirdi ve;"Ey fani,cin beyimizin oğlunun düğünü bugün düğünümüze katılıp bizim sevincimizi paylaştığınız için beyimiz size bu hediyeyi gönderdi buyurun" dedi.Adam birşey diyemeden yanına bırakılan küçük küpün içine baktığında çil çil altınları gördü ve çok sevindi.Biraz sonra da orada uykuya daldı. Gün ağarırken kalkıp etrafa baktığında etrafta ne bir adam ne de başka bir varlık görmedi.Kendi kendine herhalde tam tam uykuya dalmışım dedi, sonra yattığı yerden kalktığında yanında bir çömlek dolusu altının olduğunu gördü.Çok şaşırmıştı gece gördüğü şeylerin uyku değil, gerçek olduğunu anladı, çünkü altınlar küpün içinde parlıyorlardı,küpü heybesine koyarak evinin yolunu tuttu. Içinden “Tanrım sen beni eşime çocuğuma karş mahçup etmediğin için sana şükürler olsun”dedi.
Eve gittiğinde eşine altınları gösterip “Hanım zengin olduk,artık kimseye muhtaç değiliz” dedi.Eşinin gözleri açıldı “sen bu kadar altını nereden buldun yoksa emir’in hazinesini mi çaldın bizim hepimizi öldürürler” dedi.Adam
olanları eşine anlattı ve kimseye söylememesini sıkı sıkıya tenbih etti.Eşi “Tamam bey bunu hiç başkasına söylermiyim”dedi.Adam küpü gizli bir yere saklayarak oradan azar azar altınları çıkarıp hem ihtiyaçlarını gideriyor,hem
başka ihtiyacı olanlara yardım ediyordu.Zaman içinde onların maddi durumlarının iyileştiğini gören yardım ettikleri komşularından birisinin kocası“Hanım bunlar yiyecek ekmek bulamazlardı nasıl oldu da bu kadar iyi bir hale
geldiler bunda bir bit yeniği var bunu belli etmeden bir öğren dedi” eşi tamam dedi ve biraz tuz istemek için komşusunun kapısını tıklattı,"komşu evde hiç tuz kalmamş biraz tuz verirmisin" dedi, adamın karısı "tamam vereyim" dedi.
“Gel otur şöyle sana bir de çay getireyim soluklan"dedi.Kadın gidip tuz getirdikten sonra oturdular çay içmeye başladılar. Komşu kadın amacına ulaşmak İçin çeşitli konulardan bahsetmiş ve sonunda konuyu öğrenmek istediği sahaya getirmişti.”Ee komşu hele bi anlat sizin işler nasıl oldu böyle güzelleşti,yoksa “Eşin bir yerleri mi soydu” gibisinden espri ile karışık bir şeyler konuştu.kadın komşusunun kendileri hakkında kötü şeyler düşünmesini istemediğinden birşeyler gevelediyse de komşu kadının daha çok ilgisine sebep olmuştu.
Adamın karısı sonunda çözüldü ve olayı eşinin anlattığı gibi komşu kadına anlattı.”Lütfen bu anlattığım aramızda kalsın kocam duyarsa felaket olur“dedi.Komşu kadın “hiç öyle şey olurmu biz dostuz bu anlattıkların aramızda sır olarak kalacak” diyerek evine döndü.Akşama eşi eve geldiğinde “Bey zengin olan komşumuzun sırrını öğrendim,gel anlatayım,bizde zengin olalım”dedi. Kadın olup biteni kocasına en ince detayına kadar anlattı ve kendisinin
o kasabaya giderek cinlerin düğününe katılmasını,onlardan altın alarak zenginleşmelerini istedi. Adam geceyi sabırsızlıkla olayın hayalini kurarak geçirdi.Ertesi gün bahsedilen kasabaya doğru yola çıktı.Bahsedilen kasabaya
vardı,etrafı kolaçan etti, fakat etrafta dikkati çekecek bir şey görmemişti.Adam akşama kadar oralarda dolaşıp durdu, karnı da acıkmıştı.Tenha bir sokağa sapmış yürüyordu ki ileride bir ateş yandığını gördü.Birden heyecanlanmıştı.
Tam da hanımının anlattığı yere benzer bir yerde birçok insana benzer yaratık toplanmış bağırıp çağırıyor,bazen uğultuya benzer sesler çıkarıyor, bazen de sesizlik hakim oluyordu.Adam oraya iyice yanaştı.bazıları ağıt yakar gibi bağırıyor, sonra da başlarını sağa sola çevirip duruyorlardı.Komşu adam bunların bugünkü eğlencelerinin birazdan başlayacağını düşünüyordu.Gidip orada oturanların yanlarına çömeldi, biraz sessizce durduktan sonra yanındakine dönüp“Halay malaydan ne var?” diye sordu,soru sorduğu yaratık ona dönüp baktığında korkudan içi ürperdi,dönüp bakan yaratığın insanmı yoksa şeytanmı olduğunu anlayamadı, ama çok korkutucu bir yüz ifadesi vardı.
Oradan kalkarak biraz daha gerilere doğru gitti.Yine bir varlığın yanına çömeldi ve ona hafif bir sesle “Merhaba halay ne zaman çekilir” diye sordu yine yanındaki dönüp buna ters bir bakış attığında korkudan bütün vücudu titredi.oradan da hemen uzaklaştı.Bu defa topluluğun en sonuna doğru gitti,Fakat bu adamın orada sık sık yer değiştirmesi oradaki cin beyinin dikkatini çekmişti, artık onu daha fazla izlemek için cinlerden bazılarını görevlendirmişti.orada oturan korkunç görünümlü varlığın yanına yanaşan adam “Merhaba halay malaydan ne haber sıkıldım”dedi.
Yanındaki yaratık ona doğru döndüğünde yakasından tutup adamı havaya kaldırdı ve ulumaya benzer bir sesle nara attı.Bu ademoğlu beyimizin oğlunu öldürenlerin adamı olabilir diyerek bağırınca bütün sesler kesilmiş,bütün yaratıklar o yöne doğru bakıyorlardı.Adamı yaka paça cin beyinin yanına götürdüler.Cin beyi adama bakarak Sen bizim dostumuz değilsin,bizim bu acı günümüzde sen acılarımızla alay ediyorsun diyerek kızdı ve yanındakilere“onu ateşe atın” dedi
adamı yanan ateşin içine attılar.Sabah olup ortalık aydınlandığında etrafta oturanlar o ıssız mahalden geçtiklerinde ateşte yanmış bir insan cesedinin olduğunu gördüler;kasabanın asayişçibaşına giderek durumu anlattılar.Asayişçibaşı daha üst makamlara durumu bildirerek ordaki cesedin sahibinin bulunması için çevre köylere ve kasabaya tellallar çıkardılar.Evden ayrılalı birkaç gün olmasına rağmen eve dönmeyen adamın karısı kocasını merak ettiğinden gidip durumu öğrenmek istedi ve kasabaya gidip yetkililerden bilgi aldığında anladı ki ölen onun kocasıdır ve cinler tarafından
öldürülmüştür.Eşinin yanmış cesedini alarak bir kağnı ile köye getirdi ve mezarlığa defnedildi.
Kadın ağıt yakarken komşusuna da veryansın ediyordu.Komşu adam eşine kadının kendilerine niye beddua ettiğini sorduğunda eşi suçlu gibi büzülerek olayı komşu kadına anlattığını eşine itiraf etti.Adam komşu kadına maddi yardımda bulundu ve şu sözü söyledi: “Her zaman her yerde oraya uygun davranmasını bilmek gerekir”dedi."Rahmetli kebap kokusuna gitti, gördü ki eşek dağlıyorlarmış,sırrın deme dostuna ateş atar postuna" diye söylendi.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.