- 890 Okunma
- 11 Yorum
- 6 Beğeni
704 – VAZGEÇİLMEZ
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Onur Bilge
“Vazgeçilmez,
Gelmek de sana aitti gitmek de öyle oldu. Hani gönül bağıyla bağlananlar ayrılamazdı? Her şeyi ortada koyup da gidemezdi? Ben gönül adamıyım. Duygusal insanım. Çok sever, çabuk gücenirim. Sosyal görünsem de sıkılganım, alınganım. Özür dileyince, mazeret beyan edince, işin aslını öğrenince, yine kocaman yüreğim yumuşayıverir, hoşgörüm ortalığı kaplayıverir, kaldığım yerden sevmeye devam ederim. Fakat böyle bir dönüş de olmadı.
Kaptan ne derse desin, ben uslanacak gibi değilim. Yüreğim sevmeye ayarlıdır. Sevda yollarında çılgınca basarım gaza... Frenlerim tutmaz benim! Ani fren, intihardır, o hızla severken. Bir anda duramaz, takla atar gönüller.
Ben sevgi adamıyım. İstesem de eksilmez ki sevgim benim. Bir merhabayla başlayan dostlukta ölünceye kadar gönül beraberliğine söz veririm. Severim de severim, hep aynı hızla…
Zaten kaç dost kalmıştı ki yanımda! Neden bu hale geldik? Neyi paylaşamadık? Neyi paylaşamayacağız, zaten her şeyimizi bırakıp gideceğimiz şu dünyada?
Ölsem, haberin bile olmaz artık. Telefonu kapattırmıştım ya… Kapalı sanıyorsundur hâlâ. Belki hiç denememişsindir bile. Açık mı kapalı mı olduğunu bile bilmiyorsundur.
Ölsem bile haberin olmayacak. Umurun duymayacak! Aramazsan sormazsan, düşman olup gidersen öyle olacağı bu! Belki eski arkadaşlarından birileri duymuşsa haber verir. “Sırdaş öldü!” derler, belki de inanamazsın! Yatan ölmez, vadesi yeten ölür, bilirsin. Fakat hiç üzülmezsin. Sevinmezsin de… O kadar da duyarsız değilsin.
Hayal dünyamı da yıktın nihayet. Bomboş biri ettin beni. Eski halime döndüm. Karanlık, soğuk, duygusuz, gayesiz biri oldum sayende yine. Tüm hislerim uyuştu.
Hasret damarlarım kurudu özleye özleye… Bekleye bekleye beklemelerden usandım. Eskiden de yoktun, şimdi de yoksun ve bir daha hiç olmayacaksın artık. İyice anlaşıldı.
Aslında benim bir şeyim değildin. Evlendiğin adam bilseydi arkadaşlığımızı, sana çok kızardı. Kuzen de kızar mutlaka. Anneannen de kızmıştı. Bir kere misafir edebilmiştin beni evinizde, sonra yasaklamıştı. Yanıma gelmeni bile istemiyordu. Bende onu o kadar rahatsız edecek ne vardı acaba? Aslında var olan değildi mesele, yok olandı. Bende hiçbir şey yoktu.
Benden sana zarar gelmezdi ama gezip tozduğun arkadaşların vardı. Aslında o seni onlardan sakınmalıydı. Ben o konuda seni çok ikaz etmiştim. O zamanlar uysal biriydin. Söz dinlerdin. Şair bozuntusu kocan konusunda sana pek suç bulamıyorum. O suçun en büyüğü annendeydi. Sonra o aklı başında görünen çatlak anneannende… Sonra da paragözlükte üçüncü sırada olduğun için sende…
Sen o zamanlar da biliyordun o adamın yemeğe falan götürdüğü, arabasında gezdirdiği sevgilileri falan olduğunu, annenden önce de. Bile bile ladesti sizinki bal gibi de.
İnsan, hayatta her şeye hazırlamalı kendisini. Ben hep hazırlıksız yakalandım her şeye. Aşka da hazırlıksız yakalandım. Evliliğim de aceleye geldi, ablasına nispet yapmak için nasıl karar verdiğimi ben bile anlayamadım. Bir de baktım ki allı evlenmiş, güllü gelin olmuş. İş işten geçmiş bir kere. İnsan sırf inat için evlenir mi! Benim gibi bir adam evlenir! “Laz aklı…” diyorlar.
Herkes kendi başının belasını kendi bulurmuş. Yeni bir şarkı çıktı ya… Hani herkesin dilinde… “Kendim ettim kendim buldum!” Cem karaca, Erkin Koray… Bir de ben söylüyorum şimdilerde.
Bir burada kalmak var, bir de uzaklara gitmek… Benim için iki ihtimal… Ne yapacağımı bilmiyorum. Yarın ne olacak kimse bilmiyor. Sadece Allah biliyor.
En çok yağmurlu havalarda özleyeceğim seni. Öyle ıpıslak, üşümüş, şaşkın… Şıpır şıpır sular damlarken saçlarından… Kaşlarının altından çekingen çekingen bakarken… Lacimavi bir güneş doğarken o yağmurda… Hep ıpıslak hatırlayacağım seni.
Arkadaşlığımız öyle başlamıştı. Islak Martı! Bana kalsa yine arkadaşlığımız aynen böyle devam etsin isterdim. Çok isterdim ama olmadı. Özür de dilemedin. Az değil, çok şeyi kırıp döküp gittin.
Ben ne yapacağım şimdi burada böyle? Daha ne kalacağım buralarda? Gelecek gelecek de nasıl gelecek? Benim kimsem yok ki buralarda. Oğlum için, temiz hava için gelmiştik Antalya’ya. Onlar gittiklerinde sırf sen varsın diye burada kalmıştım ben de. Bir de bu şehri, içinde sen olduğun için çok sevdim diye…
Zaman ne getirecek ne götürecek hiç bilmiyorum. Ben senin arkadaşlığınla mutlu olurdum da sen dış hatlarda geziyorsun. Bu da benim tahammülümü aşıyor.
Sen çok sevildin, yolun çok gözlendi, çok özlendin, çok beklendin ama senin bir takım bağımlılıkların var… Önceliklerin… Öncelik hep başkalarında oldu. Oysa buradaki tek öncelikli olan sendin. Anlamışsındır ama anlamış olman hiçbir şeyi değiştirmedi.
Herkes sevişmeyi öğrenmiş, ben sevmeyi öğrenmişim. Hakkıyla sevmeyi… Kendini unutarak, o olarak sevmek var bende. Diyeceksin ki: “Ben de seni sevdim.” Sevmeliydin artık o kadar samimiyete göre… Sevginin çeşidi ne olursa olsun sevdin elbette ama geldiğimiz noktaya bakar mısın! Sevgi bunun neresinde!
Evet, sevdin ama hep sevdiğinden daha çok sevdiğin sevgililerin vardı ve hep olacaktır. Olsun da. Çok güzel bir yol tutturmuş gidiyorsun. Yolun sana mübarek olsun! Açık olsun!
Benim dünyamı sen tek başına dolduruyordun. Bir başına bana yetiyordun ama ben senin dünyanda kendimi arıyordum, fare deliği kadarcık bir yere sıkıştırılmış olduğumu görüyordum. Sonra da diyordum ki: “Oğlum senin değerin bu! Sen ancak bu kadarcıksın onun dünyasında. Vapur, ağzına kadar dolu… Ayakta gitmeye kalksan, ayak basacak yer yok! Ancak denize dalarak, vapura tutunarak gidebilirsin.”
Bir düzen kurmuştun. O düzenin içinde öyle de böyle de herkese yer vardı ama ben hep kapı dışındaydım. Nerede olduğuma bakıyordum, sokaklarda, caddelerdeydim. Hep özlemekte, hep beklemekteydim… Bulunduğun her mekânın dışında ve sen hep, alelacele içerilerdeydin. Ben ancak bazen ve ihtiyaç duyduğunda, çıkmazlarına girdiğin o kısacık yollarda yanında olabiliyor, yolunu bulduruncaya kadar sana birkaç adım eşlik edebiliyordum.
Hayat bana sevgiyi böyle öğretmedi. Sevgi güneş gibidir, doğdu mu bütün yıldızlar da ay da söner. Sevgi her şeye değer! Böyle öğrendim. Yanlışım varsa düzelt!
Sevgi çok farklı bir şey… Bir nefes ayrı kalmak istemez seven. Seven nasıl orada burada durabilir! Ben inanamıyordum samimiyetine! İçkiye veriyordum kendimi. Sonra sızıp kalınca uykuya… Ancak öyle katlanabiliyordum ayrı kalmaya. Yalnız öyle oyalanabiliyordum, sen olmadığın zamanlarda.
Neden bu kadar düşkündüm sana? Benim dünyamda senden başkası olmadığı için… Senin için öyle değildi. Hiç sıkıntı çekmedin o konuda. Çantada keklik, elde bir arkadaştım ben burada. Bense bire indirmiştim dünyanın nüfusunu her âşık olduğumda. Kendim bile yoktum nüfus sayımlarında.
Ummak ve üzülmek istemiyorum çoktandır. O ruh haline girmek, daralmak, bunalmak… Bakma geçenlerde yağmurun oyununa geldim yine. Bir daha olmaz! Olmamalı! Birden de fren yapılmazdı ya… Olur bazen öyle… İnsanız neticede.
Hiçbir beklentim yok gelecekten. Gelecek hep geldi hep gelecek… Beklemeye değer gelecek, bana hiç gelmedi, anladım ki bundan sonra hiç gelmeyecek. Bu zamana kadar hep teğet geçti. Gitti başkalarında yatıya kaldı.
Sen nasıl ayrı kalabiliyorsun sevdiklerinden? Demek ki yanında herhangi biri oldu mu sana yetiyor. Ben öyle olmadım, olamıyorum. İlle de ille değer verdiğimi arıyorum.
Seni aramayı yasaklamasaydım kendime, dayanamaz yine arardım. İyi ki yasakladım! Sevgini küçülttüm küçülttüm, minnacık yaptım ve kalbime sakladım. Şimdi de infilak etmesinden korkuyorum!
Hâlâ buralarda ne işim var bilmiyorum. “Artık yavaş yavaş kalkıp gitsem…” diyorum.
Aylardır seni görmüyorum. Sesini de duymuyorum. Ha bu şehirdeyim ha başka bir şehirde… Olacak olan oldu. Olan sondu. Daha neyi bekliyorum? Bunu sana sormuyorum. Kendime soruyorum.
Bir sen vardın vazgeçilmezim. Şimdi yalnız Kaptan var. O olmasa duramam buralarda. Ondan ayrılamıyorum. Bir de sözüm var sana.
Kimse vazgeçilmez değildir!
Vazgeçen”
***
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ - 704
YORUMLAR
Seriyi takibe başladığım günden beri ki bugün 704 olmuş, tümünü beğeni ile okudum. Her biri ayrı ayrı günün yazısını hak eder.
Yüreği sevmeye ayarlı olanlar, sevda yollarında çılgınca gaza basar mı.. işte onu bilmem. Kurallara uymak tercihimdir, tadı olsun... Frenler tutmamışsa neye yarar, takla attıktan sonra üstadım, arkasından bir değil, bin defa ölüm gelmez mi... Ya sonra...
Tüm duyularımla okudum, 704. bölümün duygularında eridim.
Saygılarımla Efendim.
Okuduklarımdan yanlış anlamadıysam, bir dost sevgisinden söz edilmekte. Dost kişinin evli olduğu anlaşılıyor. Yazarın, erkek diliyle yazılmış bir erkeğin vefasız dosta sitemleri gibi yazdığı bir konu. Aşırı bağlanılmış, aşırı bağımlılık haline gelmiş bir sevgi ki, bence burada bir dost sevgisinin ötesinde bir aşk, bir kendisini kaptırmışlık olayı var.
Bahşis konusu dostun dünyasına yeterince girilememiş, yüreğinde yeterince yer edinilememiş , çevresindeki pek çok arkadaşından farklı bir konum sağlanamamış olması da, bu kendini kaptırmışlığın, karşılıksızca bir sevda durumu olduğunu gösteriyor. Ki, bu tür kapılmalar daima olur. Çoğu zaman da sonu hüsranla bitmeye mahkumdur. Çünkü karşılıklı olarak aynı ölçülerde paylaşılmayan duygular ve kapılmışlıklarla yürünebilecek bir yol yoktur. Hiç bir dostluk, hiç bir insan ilişkisi, var olup olamama gibisine var oluş, yaşama nedeni haline getirilmemelidir bu zaten temelden yanlıştır. Her neyse,
Güne gelen yazınız için yürekten kutluyorum yüreğinizi. Dostluk sevgileri ve vefakarlıklarının, aşkla, sevdayla karıştırılmaması gerektiğini de hatırlatmak isterim son olarak.
Selam sevgi ve saygı ile.
Onur kardeş
Eskilerden hani bir şarkı var "vazgeç gönül sen bu aşktan sana kıymet veren mi var." Genellemeyi sevmem ama bir gerçek var ne kadar çok seversen ne kadar çok zaman ayırır inanır bağlanırsan o kadar azsın maalesef çok sevmenin tam karşılığı bu. Yaşanılmıştık olunca anlam büyür etkisi geniştir.
Sevgi saygı ve selam ile.
Trafikte ani duruş için fren yaparsanız o sırada direksiyonu çevirirseniz takla atarsınız, benzetme harika...
Biraz polyanacılık... neyi paylaşamıyoruz
Monolog ve empati karışımı duygular, telefonum kapalı belki hiç aramadın...
Dolunaydaki gel-gitler gibi başlayan duygular...
Harika bir kelime dağarcığı çok zengin bir yazı.... Elinize sağlık