- 320 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ANILARIN İÇİNDEN 7
ANILARIN İÇİNDEN- 7
1974 yılı sonları. Mehamet dedem yani annemin babası. Fırsat bulduğu her an vaktini annemin yanında geçirmeyi öyle çok seviyordu ki gören şaşırıp kalırdı buna. Annemden başka dedemin sonraki evliliğinden (meryem nenem amcasının kızı ile) 4 erkek bir kız çocuğu daha var. Ama anneme bir başka düşkündü. Zeynep nenemle evliliği kısa sürmüş. O zamanlar mayın tarlaları ve Suriye diye bir devlet yokmuş. Halep civarında ve Tibil’de Kırmızı sülalesi yerleşik olarak yaşıyorlarmış. Mehamet dedem yağız bir delikanlı. Afrin taraflarından koyun kuzu satın alıp getirir ve ticaretle uğraşırlarmış. Dedem satın aldığı kuzuları türküler eşliğinde götürürken bir keresinde dere kenarında bakraçlara su doldurup taşıyan bir kız görmüş. Yemyeşil gözlü ak benizli. Gülümsemişler birbirlerine. Dedemin çok güzel bir sesi varmış. Zeynep nenem hayran hayran dinlemiş. Dedem de onu hayran hayran izlemiş. Halep’e (Sucu kasabası) varınca söylemiş anne babasına bunu. "Gidin isteyin" demiş. "Oralar Kürt köyüdür bize uyum sağlayamaz" deseler de dedemin isteğine boyun eğmişler. Gidip istemişler. Düğün dernek yapılmış. Her şey çok güzelmiş. Anneme hamile kalmış Zeynep nenem. Ama evde işler çok fazla imiş. Nenem bir evin bir kızı el bebe gül bebe büyümüş oysa ki. Evin işleri ailesinden uzak kalmak ona çok ağır geliyormuş. Annem doğduktan sonra yükü daha da artmış. Herkeste iş güç kaygısı fazla olunca kimse onun lohusa sendromuna yakalandığını anlayamamış. Evde kavgalar almış başını yürümüş. Bir gün Zeynep nenem dayanamamış: ’’Ben köyüme gidecegim’’ demiş. Aslında ortada elle tutulur bir sorun da yokmuş. Buna rağmen: ’’Tamam git ama Fatma burada kalsın. Sen isteyince gel ’’ diye Afrin’e yolculamışlar. Dedem üzgün bir şekilde bırakıp gelmiş. Aradan günler, haftalar, aylar geçse de ne Zeynep nenem dönüp gelmiş ne de Mehamet dedemi bırakmışlar. ’’Gittiği gibi dönsün" demişler. Dönmemiş. Dönememiş. Çünkü onu da orada engelleyenler varmış. ’’Neden seni gelip almıyorlar. Getirdiği gibi gelip almalı diye alıkoymuşlar.
Aradan yıllar geçmiş. Fatma (annem) dedesi ile nenesinin yanında büyüyormuş. İnat bu ya bir Zeynep nenemlerde Kürt inadı Mehamet dedemde de Türkmen inadı birbirlerine zıt kutup olmuşlar. Birkaç yıl sonra Mehamet dedeme Tibil ’den amcasının kızını isteyip onunla evlendirmişler.
Meryem nenem masmavi gözlü ak benizli tam bir Türkmen güzeliydi. Anneme annelik edip bakımını üstlenmiş sahiplenmiş kol kanat germiş. Annem beş altı yaşlarındayken mayın tarlası çekileceği için Tibil’e dedemin amcasının yanına (Tibilli Hanifi Hoca) göç etmişler. Zeynep nenem orada Afrin’de kalakalmış. Bir daha birbirlerinden haber alamamışlar.
Annem Tibil’de peş peşe doğan kardeşlerine bakarak ve onlara yardımcı olarak kendisi de büyümüş. Okula göndermemişler. On /on iki yaşına geldiğinde Senem halasının oğlu ile evlendirmişler onu. Halasının oğlu da çocukmuş daha. Annem ilk eşinden bahsederken:
’’İkimiz de çocuktuk . Anlamazdık evlilik nedir? Oturur evcilik oynardık. Zaten çok uzun sürmedi. Kötü bir hastalığa yakalandı ve aynı yıl öldü ’’ diye anlatırdı.
Daha eşinin kırkı çıkmadan halasının elinden zorla alıp annemi bu kez Meryem nenemin bacısının oğlu (babam) ile evlendirmişler. O kadar küçükmüş ki annem ’’Daha ergenlik dönemine girmemiştim ikinci kocaya vardığımda’’ diye anlatırdı.
Hikâye böylece başlayıp uzayadursun belki de dedem annemin yanına her gelişinde Zeynep nenem ile olan bağını mı güçlü tutmak isterdi bilemem.
9 yaşındaydım. Babam Lübnan ’a gidip geliyordu. Oralarda arkadaşları vardı. Ticaretle uğraşıyorlardı. İşte o günlerde dedem gelip anneme ’’Kızım Fatma bak Mustafa o taraflara gidip geliyor. Seni de götürsün. Dayıların biri Hama’da, biri Humus ’ta yaşıyor. Belki annenden bilgi alırsın’’ der demez. Annemdeki o heyecanı o duygusallığı ben bizzat gördüm. Babam gerçekten de annemin dayıları ile bağlantı kurdu. Halep’te buluşup Zeynep nenemin yanına gidecektik. Bizlere de pasaport çıkartıldı. Halep’te bir otele yerleştik. Annem yerinde duramıyordu. Beş çocuk hepimiz o heyecanı yaşıyorduk. Hasan kardeşim dört beş yaşlarında ancak vardı. Zaman geçmek bilmiyordu. Nihayet her iki dayısı da odamıza geldiler. Anneme ve bizlere sarılıp sarılıp ağladılar. Peşpeşe iki arabaya doluşup nenemin köyüne doğru yola çıktık. Zeynep nenem de ümidini kesince orada biriyle evlenmiş. Çoluk çocuğa karışmış tabii ki. Biz dağ yokuşuna arabayla tırmanırken dedemin dere diye bahsettiği Afrin Çayı ’nı gördüm. Gürül gürül akıyordu. Sanki yüreğimden bir şeyler o heyecanla gümbürtüyle akıyor gibi geliyordu bana. Köylüler Zeynep nenem ile birlikte köyün girişine toplanmış bekliyorlardı. Çünkü önceden geldiğimizi haber vermişlerdi köye. Biz yaklaşır yaklaşmaz Zeynep nenem kendi kendini arabamızın önüne attı. Hem ağlıyor hem toprağı öpüyordu. Arabalar durduruldu. Annem arabadan çıkıp gitti nenemin yanına. Aman Allah’ım bütün köylü ağlıyordu. Afrin ağlıyordu. Biz ağlıyorduk. Zeynep nenem birimizi bırakıp diğerine sarılıyor. Hepimizi birden kucaklamaya çalışıyordu. Nenemin eşi hemen bir kurban kesti orada. Alınlarımıza birer parmak kan sürdüler. Nuray ile Hasan’ı atın birer heybesine koyarak gezdirerek götürdüler hepimizi. Gece boyunca Zeynep nenem dolaştı durdu. Annem ona ne kadar ’’Otur annem ne yapıyorsun’’ diye sorduysa, ’’Aklımı kaçırdım kızım onu arıyorum’’ diyordu. Gündüz bir ara bana ’’Nuranom söyle hele deden türkü söylüyor mu’’ diye sordu. ’’Yok söylemiyor’’ dedim. Demek ki dedem Zeynep nenemden sonra bir daha hiç türkü söylememişti. O an Zeynep nenemin gözleri Türkiye tarafına daldı gitti. Gözlerinden akan yaşın farkında değildi. Ben izliyordum. Benim yüreğim ağlıyordu. O da onun farkında değildi.....
Ayrılık vakti gelip çattığında saatlerce bizlere sarıldı Zeyno nenem. Çok zor ayırdılar bizden onu. Eşi sürekli ona kürtçe bir şeyler söylüyordu. O adamdan olan teyzelerim dayılarım nenemi avutmaya çalışıyorlardı. Hiç bir şey onun gözyaşlarına engel olamıyordu. Arabanın arka koltuğundan dönüp nenemi izliyor el sallıyorduk. İlk Ve son görüşümüz oldu nenemi.
Birkaç ay boyunca sürekli ağlamış gözlerine perde inmiş ve gözleri ağlamaktan görme yeteneğini kaybedip kör olmuş. Birkaç ay sonra da annemin ismini sayıklarken kalp krizi geçirip rahmetli olmuş.
Ölmeden önce sürekli teyzeme dayılarıma vasiyet etmiş. "Artık Fatma’mı yalnız bırakmayın. Gidip gelin" diye. Teyzem gelince bunları ağlayarak anlatmıştı.
Evet bir anıların içinden yazımın daha sonuna geldik. Haftaya başka bir anıların içinde buluşmak dileğiyle esen kalın.
KARDELEN(Ayrıkotu)
03.02.2021
Tülay Sarıcabağlı Şimşek
Dinar/Afyonkarahisar
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.