- 446 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
703 - SEVGİ
Onur BİLGE
“Sevgi,
Bir gün Kaptan’a aşkın günah olup olmadığını sordum. Hiç düşünmeden dilinin döndüğünce, mantık yoluyla cevapladı.
“Aşk, iradeye bağlı olsaydı, günah diyecektim de... Aşk, akıl danışmaz ki! Randevu da almaz. Ansızın çıkar gelir, geri çeviremezsin. Geçer başköşeye kuruluverir. Döne dene hizmet etme, istersen!"
“Benim zaman zaman tedirginliklerim oluyor. Allah’a ihanet ediyormuşum gibi bir duyguya kapılıyorum. Bu da beni korkutuyor.”
“Allah sevgiye yasak koymamış ki! Aksine müminlerin birbirlerini çok sevmelerini istemiş. İşin içine nefsanî duygular karıştırmadıktan sonra ne zararı var ki sevmenin! Aslında insanların birbirlerini çok sevmeleri lazım. O zaman Allah da hoşnut olur. "Kişi sevdiğiyle beraber..." demiyor mu! İyi insanları sevmek tavsiye edilmiyor mu!
İnsanlar, sevgileriyle mutlu olurlar. Ayrıca sevgi sadece insana değildir. İnsanlar sadece hemcinslerini sevmezler. Hayvan da sevilir, bitki de sevilir, tabiat tümüyle de sevilir. Kimisi cansızları sever. Mal mülk, para pul, dağ taş, nehir deniz… Kimisi mâna sever. Erenleri, âlimleri, peygamberleri, melekleri, Allah’ı sever.
Allah’ı seven, cümle yaratıkları sever. Onlara iyi davranır. Değil kötülük yapmak, öyle bir şeyi düşünemez bile. Kim neyi seviyorsa onu elde etmek için çalışır. Paraysa para, evlatsa evlat, sevgiliyse sevgili... Yani sevgi olmasa gayret de olmaz, çalışma da… Mutluluk umma da olmaz, ona kavuşma da...
Sevgiyi yaratan, paylaştıran, dağıtan, savuran da Allah... Ona neden yasak koysun ki! Kim ne kadar istiyorsa o kadar alır, kim neye yönlendirecekse ona yönlendirir. İnsana yönlendirmek yasak değil ki! Erenlerin yüzlerine bakmak da ibadettir! Sevgiyle bakmak, Allah’a yaklaştırır. Allah sevgisini arttırır. O’a giden yolu kısaltır. Herkes birbirine nefretle, kinle, sevgisizce değil, aksine sevgiyle bakmalı!
Biz İslam’ı ve İslam’a ait her şeyi seviyoruz. Camiyi de Cumayı da... Ereni de evreni de... Biz onları severken aslında, bütün bunları yaratan Allah’ı seviyoruz. En çok, sevgiye muhtacız! İşte bunun için açız! Sevdikçe yol alacağız! Sevgi, Allah’tan, Allah’adır!
Yeryüzündeki bütün sevgiler eksiktir. Hepsi tırmanır, tırmanır ve rampayı döner. Bir tek Allah Aşkına nefret karışmaz. O aşk, sonsuza kadar gider. Ne olursa olsun eksilmez. Aksine, sığınma ile birlikte artar.
Mecazi aşklar, sadece Allah Aşkı’nı öğrenmek için birer deneyimdir. Yürek kulu seve seve açılır, genişler ve içine tüm ihtişamıyla Allah Aşkı gelir, serpilmeye, boy atmaya başlar. Kalplerin gerçek sahibi Allah’tır.
İnşallah seninle, miraçta Kureyş Güneşi’nin görüp: "Bunlar hangi peygamberler için?" diye meleklere sorduğu, onların da: "Birbirlerini sadece Allah için sevenler için..." diye cevapladıkları zümrüt ve zebercet köşklerde komşu olacağız.”
“Ah! İnşallah! Nerde o günler!..”
“Sır, sevgi ve cazibede gizlidir. Allah ı seveni sevmek Allah’ı sevmek demektir. İbadet sayılır. Bir nevi ibadettir. Onun için Allah’ı sevemeyen, O’nu nasıl seveceğini bilemeyen, Allah’ı seveni sevsin! O zaman O, kendisini ona sevdirir. Bunlar iç içedir. Allah’ı sevmeyen, O’nu seveni de sevemez zaten.
Belki de seviyordur da sevdiğinden habersizdir. Fakat bir Allah Dostunu aşk raddesinde sevdiği zaman, aslında sevginin de aşkın da tamamının Allah’a ait olduğunu, kullara adeta ödünç paylaştırıldığını görür. O zaman tüm kalbiyle Allah’a yönelir ve asla rampayı dönmeyen, sevdikçe artan bir aşkla Allah’ı sevmeye başlar ve bu ölümsüz aşk, kabrin kapısına kadar da değil, sonsuza kadar artarak, arttıkça hazzı çoğalarak içinde bulunduğu kalbin sahibini, hak ettiği kadar hatta kat be kat fazlasıyla mutluluğa gark eder.
Hayvanların bile yüreklerinde sevgi vardır. İçinde sevgi, yani en azından insan sevgisi olmayan, vatanını da milletini de Yaratan’ını da sevemez! Bütün dedikleri yalandır. Herkese sataşan, hakaret eden, canavarlaşan, hayvandan aşağı bir mahlûk halindedir.
İnsanı seven, kul hakkı gözetir, alın teriyle kazandığını yer, muhtaçlara yardım eder, çevresindekilere iyiyi, güzeli ve doğruyu anlatır. Kalbini yarıp da içine bakamadığı insanların gerçek niyetleri hakkında ileri geri laflar etmez, haddini bilir, rehber şahsiyetler hakkında ahkâm kesmez, tevazu içinde yaşar. Aksi halde, Hakk’ın da halkın da gözünden düşer, sevimsiz bir yaratık haline gelir. Toplum içinde saygın bir yeri olmaz, insanlar tarafından dışlanır, kovulur, itilir kakılır.
’İnsan, sevebildiği kadar insandır.’ der, Ümit Yaşar Oğuzcan. Fikriyatı ne olursa olsun, müminler birbirlerini sevmeli, birlik ve beraberliklerini ne pahasına olursa olsun korumaya gayret etmeli, dünyevi ve geçici politik nedenlerle falan birbirlerine düşmemelidir. İçinde insan sevgisi olmayan, hayvandan aşağı bir mahlûktur.”
“Hayatım boyunca sevdim. Ben sevmekten başka bir his bilmedim. Ancak son zamanlarda sevgi ile nefret tahterevalli oynamaya başladı bende. Artık çok yoruldum, usandım! Karşılıksız sevgi daha fazla saf halde devam edemiyor. Öfke, sevgiden parçalar koparıyor, nefrete, kine dönüştürüyor.”
“Mümin’in kalbinde kin ve nefret gibi kötü duygulara yer yoktur Azizim. Şayet varlıklarını hissediyorsan onları yok etmenin yollarını aramalısın!”
“Ne yapacağımı bilmiyorum. Ben bilerek, isteyerek yerleştirmedim onları duygularımın arasına.”
“Nasıl ortaya çıktılar?”
“Severken… Çok sevdiğim ve karşılık göremediğim için...”
“O zaman onların kaynağı sevgiymiş. O halde sevgiyi azaltmaya çalış ki onlar da beslenemesinler. Yavaş yavaş uzaklaştır onu aklından. Aklından kalbine akmasına izin verme! Her şey önce yukarıya çıkar. Beyne… Beyinden karar çıkınca tatbikata başlar diğer uzuvlar. Beyinden karar çıkmadan el silahı tutup adam öldürmez! Ondan karar çıkmadan kalp harekete geçmez! Emir mevkiindeki beyindir. Beynini kontrol altına almaya çalış. Hislerini de harekete geçiren odur.”
“Çok duygusal bir adamım ben. Epeydir dediğini yaptığımı, yapabildiğimi sanıyordum ama geçen gün o yağmurda, hani beni İskele’de görüp, evine götürdüğün gün yağmur beni maziye götürdü. O ilk karşılaştığımız güne gittim bir anda. Evime sığamadım! Dar attım kendimi sokağa! Had safhada duygulandım… Sonrası malum…”
“Duygulanmak… Öncesinde düşünmek de vardı, değil mi? O anda onu düşündün. O güne gidip geldin hayalen. Ya da gelemedin, hayalde kaldın. Romantizm denen baş belası… Halbuki düşüncelerini değiştirmek elindeydi. Radyo dinleyebilirdin mesela ya da bir kitap alabilirdin eline. Kur’an okumaya çalışabilirdin. Kaza namazlarını kılabilirdin. Zikir veya tefekkür yapabilirdin ama sen ne yaptın? Romantizmin peşine takıldın, gittin. Kime ettin? Kendine… Onun umuru duydu mu? Hayır! Ya o ne yapıyordu o anda? Hiç düşündün mü?”
O kadarı bana yetti! İnsan kendini yer mi? Yer!..
Ben kendimi yedim! Ben kendimi yedim!..
Romantik”
***
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ - 703
YORUMLAR
Sevgi; ancak bu kadar iyi anlatılabilir.
“Allah sevgiye yasak koymamış ki! Aksine müminlerin birbirlerini çok sevmelerini istemiş. İşin içine nefsanî duygular karıştırmadıktan sonra ne zararı var ki sevmenin! Aslında insanların birbirlerini çok sevmeleri lazım. O zaman Allah da hoşnut olur. "Kişi sevdiğiyle beraber..." NE GÜZEL TANIMLANMIŞ...
lİSE ÖĞRENCİLERİ; KOMPOZİSYON EV ÖDEVİ OLANLAR BU YAZIYI OKUYUN
Defalarca okunması gereken ve okunmakla yetinmeyip üzerinde tahkik ile idrakinde devreye girmesi gereken Sevgi adına yazılmış oldukça güzel fakat azıcık mini minnacık bir yazı olmuş. neredeyse her Sevgi dendiğinde ardından gelen izahın dehlizleri dolduran deniz tohumu dalgalar niteliğinde kelimeler. Allahım ne olur bir çok insanın okuyup istifade etmesini nasib et. Zira muhtaç olduğumuz kudretin sırrı gömülmüş satır aralarına.
Ve siz o kadar iyisiniz ki azınızda bile çok var hamd olsun. Yorum yapmak için de geleceğim inşallah. Şimdilik 1 defa okumakla kifayet ediyor kendimi bu yazıyı özlemeye çekiyorum. Elinize sağlık.