2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
506
Okunma
... Çocukluk yıllarının ilk 5 , hadi hadi 6 yaşlarına dahi varamadan, çocuk beyinlerimize kaydedilen bilgiler, etkiler, öğretiler, yaşamımız boyunca hayatımızı şekillendiren yapışkan kimliklerimiz haline geliyor. Bütün bir ömür boyunca, artık bu kimlik, bu karakter özellikleri tüm davranışlarımızı şekillendiriyor. Bu durum, gelinen ileri aşamalar ve araştırmalarda, nörobilim, neroplastisite, neropsikiyatri deneyleri ve uygulamalarıyla artık açıklığa çıkmış bir durum.
... Çocukluk yıllarında, doğuştan gelen yapısallığıyla, beyin, çok yüksek düzeyde hayaller kurmaya ve hayalleri içerisinde yaşamaya müsait. Ne çare ki, bu durum kısa sürüyor. Genellikle 4 ya da 5 yaşlarında , beynin yapısı değişmiştir artık. Alt bilinç diye bilinen bilinçaltı, alt beyin güçlenmiş ve tutum, davranışlar, alt bilincin talimatlarıyla yönetilir hale gelmişlerdir.
Hayal kurma ve hayallerinin içerisine dalarak onlarla yaşama yeteneği, üst bilince ait idi oysa. Beynin ön lobunun çok güçlü biçimde hayallerin kurulmasını ve yaşanıyor olmasında temel merkez olduğu bilinmekte. Ve, ne yazık ki, beynin en önemli bölümü, ön lobu, çocukluğumuzun o yaşlarından sonra, neredeyse hiç kullanılamaz bir duruma itilmiştir.
... Elindeki bir değneği at olarak hayal edebilen 3, 4 yaşlarında bir çocuğun, işte o hayalini kurabildiği atına binerek, mutlu naralar atarak dolaşabilmesi, henüz o yaşlarda beyninin ön lobunu , üst bilincini tam olarak kullanabiliyor olması nedeniyle idi. O yıllarda, gazoz kapaklarını para olarak hayal edebiliyor, kağıttan yapılmış kayıkları, gerçekte büyük kayıklar, gemiler olarak hayal edebiliyor, hatta o kayığına binerek denize açılabiliyordu. Bembeyaz bir kağıt gibiydi üst bilinci. Bütün renkler çok daha parlak, çekici, bütün dünya iyiliklerin, güzelliklerin ülkesiydi ona göre, adeta cennet gibiydi.
... Çocukluk yıllarımızın yalnızca 4 yılı hadi hadi zorlarsan 5, 6 yılına kadar üst bilincimizin, beynimizin ön lobunun tam etkili kullanımını başarabildiğimiz için, o güzellikleri de yaşayabilirdik , yaşadık ta.
... Yine , doğduğu andan itibaren her çocuğun beyninde bulunan, sınır tanımaz bir öğrenme çabası, özelliği var. Anne, baba, ailenin diğer bireyleri, konu komşu derken çevreden gördüğü görebildiği tüm tutum, davranış ve ve öğretileri, alt bilincine, bilinçaltına kaydetmekte. Anne, baba, aile, akraba ve yakın çevresinden gördüğü tutumlar, davranışlar, çocuğun kişilik, karakter ve yaşamı boyunca kolay kolay da değiştiremeyeceği benliğinin yapı taşları halinde kaydediliyorlar alt bilincine. Ve sonrasında, 6, 7 yaşlarını yaşarken alt bilinçleri, yaşamlarının kontrolünü tamamen ele almaya başlıyor. Yaş almaya, büyümeye devam ettikleri sürece, alt bilincin, bilinçaltının kayıtlarındaki tüm algıları, bilgileri, öğretileri, tamamen yaşam biçimlerine dönüşüyor. Genel olarak her gelişmiş insanın gündelik davranışlarının, duygu ve düşüncelerinin % 95 ini , işte bu alt bilinçlerine kaydedilmiş programlar yönetiyor. Üst bilincin kullanılabilme oranıysa % 1 - % 5 arasında değişmekte. Ağırlıklı genelleme yapılacak olursa, üst bilinci, beyninin ön lobunu kullanma oranı büyük çoğunlukla da, %1, %2 leri asla geçmiyor.
... Burada ince nokta, üst bilincin, beynin ön lobunun, hayal üretme ve yaratım merkezi olmasıdır. Çocuğun, işte, ilk 4, 5 yaşlarına kadar çok çok aktif olarak kullanabildiği üst bilinç, yaratım ve hayal üretim merkezi. Gelişmiş insanlarda bu merkez, neredeyse hiç kullanılmamakta, bütün tutum ve davranışlar alt beyin diye bildiğimiz bilinçaltınca o ilk 4, 5 yılda kaydedilmiş olan tüm tutum, davranış, öğretilerden oluşan program kayıtlarının, yaşam biçimi halinde uygulanmakta.
- Annene ne kadar da benziyorsun,
- Babandan bir farkın yok
gibi sözleri pek çok insandan ya da bizzat kendi iç sesimizden dayarız, duyabiliriz. Bir reddediş, kabullenemeyiş tepkisi verse de insan, alt bilince, bilinçaltına kaydettiği bütün bilgiler ve öğretilerin, ağırlıklı olarak anne, baba, kardeş, yakın aile veya akrabalardan, yakın çevreden görerek, duyarak alınmış olan ve kesinleşmiş davranış kalıpları olarak , alt bilinçlere kaydedilmiş program kayıtları olduğu unutulmamalıdır. Bir bilgisayar programı gibi, insanın, günlük bütün duygu, düşünce ve davranışlarının tamamı, bu bilinçaltı kayıtlar ve program tarafından yürütülmektedir. Geçmişin yapışkanlığı etkisi buradan kaynaklıdır.
... Konu çok geniş olduğundan, sıkıcı olmaması için, yazıyı bağlamalıyım. Ancak, bu konuyla ilgili olarak yazmayı sürdürmek niyetindeyim. Bu konuyla ilgili yayınlanmış kitapları ve çok uzun yıllara dayanan incelemeleri, araştırmaları, bilimsel ve klinik deneyleriyle de konuyu fazlasıyla değerlendirmiş bir tıp insanı, norobilimci John Dispenza nın etkileyici güzellikte you tube ortamında da paylaşımları vardır. Bu paylaşımlar konuya ışık tutmaktadır. İncelenip araştırılabilir.
... Şimdilik burada bir nokta koyalım. Selam sevgi ve mutluluk dileklerimle.