- 336 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İSMAİL MAHİR.
İSMAİL MAHİR
1906 yılının bir ilkbahar gecesi Selanik Askeri Rüştiye okulunun edebiyat öğretmeni Hakkı Baha’nın Çınarlı mahallesindeki evinde gizli bir toplantı gerçekleşir. Toplantıya katılanların hepsi Osmanlı İmparatorluğu’nun durumundan rahatsız ve bir çıkış yolu arayan genç vatanperverlerdir. Ziya Gökalp ve Yusuf Akçura gibi fikir insanlarının; Tevfik Fikret, Namık Kemal ve Ömer Seyfettin gibi şair ve yazarların öncülüğünde Türk milletinin yeni nesilleri uyanmaya, üzerine Osmanlı tarafından serpilen ölü toprağından kurtulmaya başlamıştır. Rus Çarı Nikola’nın Osmanlı için söylediği “Hasta Adam” sözü bu neslin vatanperver asker ve aydınlarını son derece rahatsız etmektedir. Toplantıda Suriye’de sürgündeki görevini terk edip kaçak olarak kılık değiştirerek Selanik’e gelen Kurmay Yüzbaşı Mustafa Kemal, Manastır İdadisinden Mustafa Kemal’in arkadaşı Ömer Naci, topçu subay Hüsrev (Kızıldoğan), Selanik Askeri Rüştiyesi Müdürü Bursalı Tahir Bey, ev sahibi Hakkı Baha ve Selanik öğretmen okulu müdürü İsmail Mahir Efendi bulunmaktadır.
Mustafa Kemal Suriye’de kurduğu “ Vatan ve Hürriyet” isimli gizli cemiyeti (çünkü Suriye’de yapılabilecek fazla bir şey yoktur) Selanik’e taşımak için oradadır. Yaptığı konuşmada özetle “Memlekete yabancı nüfuz egemenliği kısmen ve fiilen girmiştir. Padişah zevk ve saltanatına düşkün, her zilleti işleyecek iğrenç bir kişidir. Millet zulüm ve baskı altında mahvoluyor. Tarih bugün, biz evlatlarına bazı büyük görevler yüklüyor. Yok edici bir baskıya karşı ancak ihtilalle cevap vermek ve köhneleşmiş olan çürük idareyi yıkmak, milleti hakim kılmak, özetle vatanı kurtarmak için sizi göreve davet ediyorum” der. Hüsrev Sami’nin silahı üzerine yemin edilir ve devrim sözü verilir…
Bize, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, bu ilk yol arkadaşları hakkında bir fikir vermesi ve II. Abdülhamit’in baskı yönetimine rağmen ülkede yeşeren aydınlanma hareketini daha iyi kavrayabilmemiz için gelin İsmail Mahir Efendi’nin hayatına bir göz atalım.
Cumhuriyet devrimlerimizin tam bağımsızlıkla birlikte diğer esas hedefi olan halk aydınlanmasının yayılmasını amaçlayan, tamamlayıcı kurum Köy Enstitülerinin, fikir babası İsmail Mahir Efendi 1869 yılında Kastamonu’nun Araç ilçesinde doğar. İlk eğitimi köy hocaları ile başlar, daha sonra Kastamonu’ya giderek burada medrese eğitimine geçer. Kastamonu’nda, Osmanlı döneminde okullar halk tarafından yapılmış ve öğretmen maaşlarına kadar halk tarafından karşılanmıştır. Ancak Cumhuriyet döneminde devlet desteği gelmeye başlamıştır.2 Nisan 1886’da medreseyi bitirdikten sonra, İsmail Mahir Efendi maaşı halk tarafından karşılanmak üzere Sinop’un Ayancık bölgesi ilkokul öğretmenliğine atanır. Bir sene sonra buradan istifa edip biriktirdiği para ile İstanbul’a giderek öğretmen okulunun yüksek bölümüne başlar, 1890 yılında burayı pekiyi dereceyle bitirir.
Köy öğretmeni yetiştirme okulu, kız eğitimi, tarımın ve ormancılığın önemi üzerindeki ilk fikirleri ortaya atması çok önemlidir. Bunu zamanın Avrupa’da eğitim görmüş diğer eğitimcilerinden önce yapmıştır. Kendi kendini yetiştirmiş ve okutmuş, sağlığından olacak kadar çalışkan, pratik zekalı bu aydın, doğup büyüdüğü çevrenin sorunlarını çok iyi gözlemlemiştir. Taşranın sorunlarının başında cehaletin geldiğini gayet iyi anlayan İsmail Mahir Efendi halkın içinden çıkmış, halktan hiç kopmamış ve halk için yorulmadan canını dişine takarak çalışmış örnek bir aydındır.
Mezuniyetinden sonra Selanik İlköğretmen Okuluna atanır, buradaki görevlerini aksatmadan başka iki okulda da coğrafya ve geometri öğretmenliği yapar. 1894-1900 yılları arasında Selanik ve Rumeli’de maarif müfettişliğinde bulunan İsmail Mahir Efendi bu görevi esnasında 300 köy gezer, halkın her kesimiyle kaynaşır, sorunları yerinde görür, okul yapılacak yerleri belirleyip inşaatlarda mühendislik hizmeti bile sunar. Müfettişlik görevinin ardından Selanik Öğretmen Okulu Müdürlüğüne getirilir ama yine de muhtelif okullarda çeşitli konularda ders vermeye devam eder, ders verdiği kurumları düzeltmek için de çok uğraşır ve bunlardan Mithat Paşa Sanayi Okulunu örnek bir kurum haline getirir. Köyünün ve akrabalarının çocuklarını da Selanik’e getirip evinde barındırır ve okutur.
Hakkı Baha’nın evindeki gizli toplantıda kurulan cemiyeti özellikle genç subaylar arasında yaymak için çalışmalar başlar. Mustafa Kemal Şam’a geri döner. İsmail Mahir Efendi’nin evi ve Selanik Öğretmen Okulu yeni azaların yeminleri için kullanılmaya başlanır. 1908 yılında ise kurulan tüm vatanperver örgütler 1899’da Askeri Tıbbiye Okulunda kurulmuş olan İttihat ve Terakki Cemiyeti çatısı altında birleşir.
II. Meşrutiyet’e giden süreçte de çalışmalarına devam eden İsmail Mahir Efendi, Meclisi Mebusan’ın yeniden açılması kararından sonra Ankara, Konya ve kendi memleketi Kastamonu’nda da İttihat ve Terakki örgütlerini kurar. 3 Kasım 1908’de yapılan seçimlerde Kastamonu mebusu seçilir. 31 Mart irticai ayaklanmasının bastırılması için aktif görev alır Kastamonu ahalisini bu konuda aydınlatmak için telgraflar çeker. Hareket ordusunu karşılamak üzere Yeşilköy’e giden mebuslar arasındadır. Görev süresi boyunca kişisel amaç ve çıkar peşinde koşmamış, yürekten bağlı olduğu vatanı ve vatandaşlarının hakkını kollamış, gece gündüz demeden çalışmış, eğitimin yaygınlaşması için çaba sarf etmiştir. Cehalete karşı savaşılmadan, köylü kalkındırılmadan, halka dayanmadan ilerleme olamayacağını gören sayılı mebuslardan birisidir ve mecliste yaptığı konuşmalar da bu doğrultudadır (Yaptığı tüm meclis konuşmalarını Mehmet Saydur’un Kaynak Yayınlarından çıkan “Köy Enstitülerinin Düşün Babası İsmail Mahir Efendi” isimli kitabında bulabilirsiniz).
5 Ağustos 1912’de meclisin kapatılması ve Balkan Savaşı’nın çıkmasıyla İstanbul Kız Öğretmen Okulu fahri müdürlüğüne kendi isteğiyle gelir. Bunun yanı sıra bir uygulama ilkokulu açar, okulöncesi eğitime yoğunlaşır ve ilk resmi anaokulunu 1914 yılında açar. Aynı yıl Anaokulu Öğretmen Okulu açılır. Anaokullarıyla ilgili mevzuat ve düzenleme İsmail Mahir Efendi sayesinde yapılır.
Balkan Savaşı’nın hezimeti sonrası İttihat ve Terakki tarafından gerçekleştirilen Babıali Baskınında İsmail Mahir Efendi meydanda toplanan halka hitaben duygulu bir konuşma yapıp onlara dua ettirir. İttihat ve Terakki’nin mutlak iktidar olarak çıktığı Nisan 1914 seçimlerinde yeniden Kastamonu mebusu seçilir.
Yaptığı meclis konuşmalarında, ülkedeki eğitim sorununu ele alırken temel olarak “Eğitim demek öğretmen demektir. Öğretmen bulduğumuz anda eğitim ve okul var demektir” düşüncesindedir. Köylerin ve köylünün sorunlarından anladığı için köye uygun nitelikli öğretmen yetiştirmenin halk aydınlanması için elzem olduğunu belirtir ve bunu geniş kapsamlı bir program olarak, detaylı bir biçimde izah eder. Bu fikirler ve konuşmalar Köy Enstitülerinin temelini oluşturur. 1916 yılında geçirdiği bir kalp krizi sonucu, 47 yaşında, erkenden hayata gözlerini yumar.
Temiz yürekli, dürüst, alçakgönüllü ve çok çalışkan bir insan olan İsmail Mahir Efendi’nin, iyilik yapmaktan büyük haz duyan bir yapısı vardır. Büyük bir bilgin olmamasına rağmen temiz vicdanı ve vatanperverliği sayesinde, son nefesine kadar halkın hizmetinde bulunmuş ve insana değer vermiştir. Bunun en büyük kanıtı da en büyük eseri de kurucusu olduğu “Darüleytamlar” yani “Yetiştirme Yurtlarıdır”.
Trablusgarp ve Balkan Savaşları ardından binlerce çocuk öksüz kalmıştır. İsmail Mahir Efendi bu çocukları sahiplenip kurtaracak ve memlekete faydalı olmalarını sağlayacak bir proje tasarlamaya başlar. Bu projeyi geliştirir ve iktidarı bu yetiştirme yurtlarını açmaya ikna eder. Ortada savaş yüzünden yetim kalmış geniş, başıboş ve korunmaya muhtaç çocuklar topluluğu vardır. İsmail Mahir Efendi’nin çabalarıyla devletin bütçesinden darüleytamların kurumsal örgütlenmesine başlanır. Amaç bu kimsesiz ve müşkül durumdaki çocukları barındırmak, okuyup yazdırmak ve birer meslek ve sanat sahibi yapmak ve topluma kazandırmaktır. Kurumun bütçesi 28 Şubat 1915’te onaylanır. Müdürlüğe İsmail Mahir Efendi getirilir ve 1916’daki ölümüne kadar toplam 69 yurt açılır. Bu yurtlara 5 bini kız ve diğerleri erkek olmak üzere 20 bin çocuk alınmıştır. Kültür, sanat dersleri yanı sıra, bilimsel, pratik ve kuramsal çiftçilik ve sanayi dersleri öğretilir. Hedef kendi kendine yetebilen bir toplum ve mümkün olduğu kadar fazla çocuğun hayatına iyi yönde dokunabilmektir.
Ölümünün ardından sahipsiz kalan kurumlar, savaş zamanındaki parasal sıkıntılar ve kötü yönetim yüzünden devletin himayesine geçer. Savaşın ardından mütarekenin ilanıyla Fransızlar İstanbul’da bulunan yurt binalarını hunharca boşaltır ve çocukları sokağa atarlar…
İsmail Mahir Efendi “Biz yoksul halkın vekiliyiz” dermiş. Büyük bir baskı döneminde yetişmiş ve hayatını halkın eğitimine adamış ve bu yolda fazla çalışmaktan can vermiş bu eğitim devrimcisi, Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesinin tohumlarının nasıl ekildiğini anlayabilmemiz için ne kadar yerinde bir örnek değil mi?
Günümüz Türkiye’sinde kendi çıkarını hiç düşünmeden halkın iyiliği ve geleceği için çalışan kaç tane aydın, entelektüel veya milletvekili gösterebilirsiniz? Çok değil birkaç tane olsa bize yeter. Eski bir Türk atasözünün dediği gibi “Bir çivi bir nalı, bir nal bir atı, bir at bir yiğidi, bir yiğit bir memleketi kurtarır”
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.