- 447 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
Türk Uluscusu ya da Osmanlı/Selçuklu Sülale Ümmetçi Olmak Farkı
Yüzleşme...
Aynı baba oğul ilişkisi Hüseyin Feyzullah ve irsi oğlu T. Türkeş ve de manevi evladı D. Bahçeli ile de aynilik arz etmektedir.
Kimliksiz/dejeneratif dincilik, solculuğun olduğu gibi maskeli (güya) milliyetçilerinde olduğu ayniyle vak’idir.
’Bozkurt.. bozkurt’ filan diye diye milletin evladını ayartanların, sonradan imana gelip, ’ulan siz putperest misiniz?!’ dediğinde, ne yaptıklarını bilmiyorum ama, ben hayatımın en büyük şokunu geçirdiğimi anımsıyorum!
Dahası var, bu yobaz takımla Mc hükümetlerindeki yoldaşlığını yaşadığımda on beş yaşımda ve Kürt faşistlerince halk mahkemesinde sorguya çekilip, aşırı darp görüyordum.. bunun ’kutsal ittifak’ şeklinde Edibali’nin minüskül partisi dahil, 1991 seçimlerindeki ikinci perdesini açması ve bir seçim sonra Refah’ı 1995 genel ve yerel seçimlerde Türkiye de birinci parti yapması ise tam bir kör siyasettir!
Kendi partisi ise, parti içindeki Çerkes kökenli ’Türk milliyetçisi arkadaşlar’ (o nasıl bi’şeyse?!) tarafından bölündü!
Bahçeli için 2008’de Akp ile türban/poşet özgürlüğü meselesinde Anayasa mahkemesinden dönen ortak çıkardıkları yasa maddesi değişiklikleri sonrası ’bunlar yedek Tayyipler ve Akpliler’dir diye not düştüğümü anımsıyorum.
Yazdıklarımın arasında var.. kendimce tarihe düştüğüm tamgörüsel bir not olarak anımsıyorum.
Hala duruyor...
Peki, devam ediyoruz.
’Çerkes Ethem hain değildir’ diye konuştuktan sonra, partisinin Çerkeslerce Özal ve Feto’nun parasıyla bölünmesi, son derece manidardır ve bence Görklü Birtengri’nin bir cezasıdır.
’Vahideddin’in hain olmadığını’ da söyledi.. hain olmadığı için irsi ve manevi evlatları, İstanbul’a her gelişinde Vahideddin’in köşkünü resmi konut yapan malum kişiyle hemhal ve payandası olmuşlardır!
Temel içgüdü işte...
1969 Adana Kongresi’nden bu yana devam ediyor, bu içgüdüsel garabet!
Ne demişti Atsız?
"Ckmp’de Allah, Göktengri’yi kovdu!’
Bir başka manevi evlat Ramiz Ongun ile devam edelim.. Ramiz bey şu ara hangi partiye girmiş ve saf tutmuştur?
Diğer ikinci bir tarihsel kopuş ve göreceli milli duruştan savruluş da on dokuz mayıs 1997 Kongresinde meydana geldi.
Adaylardan T. Türkeş, D. Bahçeli, R. Ongun’u anımsıyorum.
Peki ya, diğer sayın adaylar kimlerdi?
Anımsayalım: E. Öksüz, M. Şemsek, İ.Çiftçi..
Hafızam beni yanıltmadıyda içlerinde en Türk ve Atatürk yakını sayın Bahçeli gibi görünüyordu.
Ama öyle olmadığını girdiği koalisyon hükümetinde yaptığı muhteşem (!) zikzaklarla anlamış oluyordum.
Telekom’un satışı, Apo ve idam meselesi, Ab için verilen ulusal egemenlik devri tavizlerine uyum gösterir konum, Rahşan affı,
Ali Güngör kavgası ve diğerleri.
Sel gidip de kum kaldığında, içlerinde en samimi ve dik duran yine de Prof Dr. E. Öksüz olmuştur.
Hakkını vermek gerek, Türk Telekom mücadelesi direniş/efsanedir...
Türk Telekom, Hariri ve olan bitenlerden sonra, günümüzdeki siyasal duruşa bakıldığında, Türk milleti/milliyeti lehine bir değişiklik olmadığını hiç mi görmüyoruz?
’ - Bu da mı gol değil hakim bey?!’ diyordu ya ’Ofsayt Osman’ filminde, rahmetli Sadri Alışık!
Ben bunu sahte Türk milliyetçisi olup, aslında yeni Osmanlıcı ve siyasi ümmetçi takım, Türklükleri bağlamında hep ofsayta düşmeye mahkum olacaklardır diyerek düzeltiyorum.
Önce hak’katen Türk olacaksın.. içine sinecek.. Atatürk’ün bin iki yüz küsur yıl sonra, tarihin derin dondurucusundan çıkararak, sana armağan ediyorum, iyi sahip çık dediği Türk kimliğin, adı Türk laik/kamucu cumhuriyetin, ana dilin Türkçe’n, arı duru türk(ü)lerin filan işte...
Türkiye’de Türklerin iktidarını istemek, insani boyutta çok hüzün veren, ama bir o kadar da son derecede masum ve de mazlum bir taleptir!
Hiç şaşırmıyorum...
Ahmet Kutlu Ayyüce
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.