- 327 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
" ACARDIR FİSTANIM "
..........................
“Acar diyorum, kız!.. Fistanın acar mı?”
“He… Acardır fistanım. Babam aldı daha geçende çerçiden. Çerçi Aziz, bildin mi?”
“Bildim, bildim… Anan dikmiş belli, elceğiziyle, yakışmış da hani.”
“Hee… Gülşe teyze, anam dikti singer makinasıyla.”
“Belli. Bayramda giyersin gayri.”
“Ama bayrama daha çok var, abamın düğününde giyineceğim yeni fistanımı.”
Allah’tan iki şey istemişti hep. Çok renkli bir fistanı olsun, bir de Gülistan abasını uzaklara vermesinler. Ama vermişti anası olacak kadın.
Güneşin yedi rengi düşmüştü, kumral saçlarına. Güneş kızın, yeni fistanı yedi renk içinde parlıyordu. Sağ elini siper etti güneşe karşı, kırpık gözlerle baktı, Şehitlik tepesinden köy nahırı iniyordu. Boz bulanık toz bulutu yükseldi, köyün üzerinden ak bulut kümelerinde eridi.
Köyün orta yeri, dibek taşın tam karşısı, küçük bir meydan… meydan denilirse eğer. Taştan duvarı bir çeşme, taşların dibi yosun bağlamış.
“Kim bilir kaç senedir akıyor durmadan.”
Güneş kız çeşme taşına oturmuştu, kalktı yerinden, önce musluktan içti, nefeslendi bir kez. Avuçlarıyla iki yudum daha içti. Yüzünü soğuk suya tuttu, hava sıcaktı. Göğsüne doğru sular damladı, acar fistanı ıslanmıştı.
“Çok sıcak .” dedi. “Şu anam da nerde kaldı.” Etrafa çekingen gözlerle baktı.
“Oturttu beni buraya, hanım!... Bekle de gelsin.”
Gülizar’ın büyük gelini Zinet yazlık dış tandırı yakmış, yeni tutuşan tezekler aralarından koyu bir duman kıvrılarak, Hacıların damı üzerinden köye yayılmıştı. Başka tandırlar da yakılmıştı, tezek kokusu duman kokusuna karıştı. Koyu bir duman Şehitlik tepesine doğru yükseldi.
“Köyün sokakları bugün hepten ıssız oldu. Acar fistanımı kimse görmedi, Gülşe teyzeden başka.” İçini çekerken, etrafta birlerini aradı gözleri. Kimseler yok...
İki ak güvercin Selim’in damından yükseldiler, küçük meydanın üzerini turladılar. Kanat çırptılar, havada ters takla attılar. Tekrar Selim’in damına kondular. Biri, diğerinin etrafında kanatlarını açıp yerde sürüyerek birkaç kez döndü, guruldayarak ona kur yaptı. Şehitlik tepesinin yamacında birkaç çocuk kenger topluyordu. Haziran güneşi etrafa hoş bir aydınlık sermişti.
“Abamın düğünü” derken Gülşe kadının yüzüne iyicene baktı, kızacak mı diye. Bütün köy kızmıştı, Gülşe kadın kızmışsa çok mu?" Yanına yanaşmadan;
“Gülistan abanın düğünü, haa… Anan olacak Nazo kadın sevinsin gayri.”
Gülşe kadın yaptığı ilacın son kalanını da koyunun kurtlanmış ayağına sürdü. Topal koyun çeperler arasında yeni bitmiş yeşil yapraklı sarıçiçeği dişleriyle kopardı. Yere basmaktan korkmuş olacak ki sarılı ayağını havada tutuyordu. Çeperler arasından uzanmış yeşil yaprakları zevkle yemeye devam etti. Gülşe kadın ilaç çanağını, kirli sargı bezlerini topladı, mutfak damına geçerken;
“Vay zavallı Cemal oğlan…” Dedi
Cemal, değirmenin arkasında büyükçe bir kayanın gölgesine oturmuş, kuzu sürüsü karşı yamaca yayılmıştı. Eğildi, kara lastiğini çıkardı ayağından, ter kokusu burnuna vurdu. Lastik ayakkabının delik yerinden parmağını sokup ayak tabanına batan ufak taş parçalarını ayıkladı. Ayakkabıyı eline alıp bir süre oyalandı, kokladı, yine ayağına giydi. Yamaçta yayılan kuzuların sırtlarına sığırcık kuşları konup uçuyordu. Kuşlar uçarken güneş ışıkları kanatları üzerinde parlıyordu. Değirmenin çarklarından çıkan gürültü derenin sesine karışmıştı. Yamaca yayılan kuzulardan yana gözleri kaydı, dudaklarının arasına sözlerini bilmediği bir türkünün ezgisi kendiliğinden yerleşmişti.
......................
TURNANIN FERYADI (ROMANINDAN)
31 OCAK 2021
Mehmet AKIN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.