- 347 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ANILARIN İÇİNDEN 6
ANILARIN İÇİNDEN 6
1974 yılı. Dokuz on yaşlarındayım. Tilhabeş köyüne akrabaların düğününe toplanıp gittik.
Burası Yavuz Sultan Selim’in Mercidabık Meydan Savaşı ’nı yaptığı yer.
Mevlüde Teyzemin de ebe hemşire olarak çalıştığı bu köyü görmek beni çok heyecanlandırmıştı. Hele o yöresel kıyafetleri giyen kadınların halayda el ele tutuşup harman yerini kaplaması gözlerimi kamaştırmıştı. Maya Halamın kızı da bu köyden birisi ile evlenmişti.
Seve köyünde buğday, un değirmeni vardı. Çevre köylerden değirmene buğday öğütmeye gelirler ve köylüler buralarda hoş beş eder kavim hısım birbirleri ile görüşürlerdi. Değirmen, dere kenarında taş bir bina içindeydi.
Zeynep ablam uzun boylu kara gözlü bir Türkmen güzeli. O gün değirmende Çerkezlerin oğlu Memet Abi ile karşılaşmışlar. İlk görüşte aşk olmuştu. Memet Abi peşini bırakmamış köyde evine kadar takip edip öğrenmişti. Sonra da Tilhabeş ’e gidip anne ve babasını dünür olarak göndermişti. Sevmişlerdi birbirlerini. Kimse itiraz etmemiş hemen düğün kurulmuştu. 6 yıllık evliydiler. Tilhabeş ’e düğün için gittiğimizde Zeynep Ablam’ı görememiştim. Sanırım yeni doğum yaptığı için lohusa dönemindeydi. Aklım hep ondaydı ama yapılacak bir şey de yoktu. Üçüncü çocuğu olmuştu Zeynep Ablamın. Peşpeşe doğumlar yapmıştı.
Düğün evinde koyunlar kesilmiş kazanlarda düğün yemekleri pişiyordu. Ne güzel geleneklerimiz vardı böyle. Akraba eş dost düğünlerde veya cenazede bir araya toplanıp destek veriyorduk. Bağlarımızı güçlendiriyorduk.
Temmuzun sonları idi. Tilhabeş ’in karpuzu meşhurdur. Üzümü inciri zeytini bol olur oranın. Bereketli toprakları vardır. Düğün evi dolup taşıyordu türlü yiyeceklerle. Herkes hoş sohbet eğleniyorlar biz çocuklar koşup oynaşıyorduk. Üzüm bağlarına girip zembiller dolusu üzüm kesip getiriyorlardı. Gecemiz çok eğlenceli geçmişti. Bizleri birkaç akraba evine misafir alıp tertemiz yataklarda yatırdılar. Sabah uyandığımızda herkeste farklı bir telaş baş göstermişti.
20 Temmuz 1974 sabahı uykudan uyandığımızda radyodan Türk Ordusunun Kıbrıs’a "Barış Harekatı" yaptığı haberini duyduk. "Kıbrıs Çıkarması" başlamıştı.
Köyde birkaç gün daha kalmayı düşünürken gerisin geri Kilis’e dönmüştük. Ani uçak saldırısı ile bombalanma ihtimaline karşı evlerde herkes ampulleri kitap kaplarıyla lacivert kağıtlar ile kaplıyorlardı. Arabaların farlarını bile kaplamışlardı. Camlara perdelerin üstüne kalın örtüler astılar, sadece küçük fitilli gaz lambalarını yakıyorlardı.
Çünkü düşmanımız sadece Yunanistan değildi. Emperyal ülkelerin Kurtuluş Savaşından kalma bir öç alma isteği olabilirdi. Tüm Türkiye bunun bilinciyle karartmaya katıldı. Hatta askerlik şubesine gidip gönüllü asker olmak için binlerce vatandaş sıraya girmiş diye konuşuluyordu. Amerika Türkiye’ye ambargo uygulamıştı. Önemli değildi, biz tüm Türkiye et tırnak olmuş Kıbrıs için bekliyorduk. Çünkü ’’Kıbrıs Akdenizde uçak gemisi gibiydi. Türkiye’nin güvenliği için şarttı."
Uçakların uçuş seslerini dinlerdik heyecanla. O anlarda korkuyla yorganın içine doğru süzülürdüm.
Kıbrıs Türk halkını 11 yıl boyunca toplam 3 kilometrelik alana sıkıştırmışlardı.
Adadaki saldırı ve ölümlerin devam etmesi üzerine Garanti Anlaşması’nın 4. maddesi kullanılarak, 20 Temmuz 1974’te Başbakan Bülent Ecevit’in ’’Ayşe tatile çıksın’’ parolasıyla adaya çıkartma yapıldı.
Askeri müdahale sonucunda Kuzey Lefkoşa dahil olmak üzere adanın yüzde 37’si Türk kontrolüne geçti.
İnsan onurunu kurtarmak, barışı egemen kılmak için Türk askeri Kıbrıs’a çıkmasaydı, belki de bugün Kıbrıs Türkü’nü anımsayan bile kalmayacaktı.
Her iki çıkarma hareketinde toplam 498 şehit verdik, Nur içinde yatsınlar.
Bu olaydan 3 yıl sonra babamla birlikte Kıbrıs ’a gidip Lefkoşa ve Girne’yi yakından görme fırsatım olmuştu.
KARDELEN(Ayrıkotu)
30.01.2021
Tülay Sarıcabağlı Şimşek
Dinar/Afyonkarahisar
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.