- 449 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
Savaşın içinde aşk
Yıl 1995 sonbaharın sonlarını yaşıyor mevsim.Ağaçlar yeşil rengini sarıya bırakıyordu. Yer Bosna -hersek . 1 mart 1992 den beri aralıklı olarak iç savaş başlamıştı. Olaysız günler geçmiyordu. Bosna’nın doğusunda Sırbistan sınırına çok yakın ve Saraybosna şehrine yüz kilometre uzaklıkta ,Vişegrad kasabası verimli topraklarıyla harika bir yerdi. Yıllardır müslümanlar, hırvatlar ve sırblar yaşamlarını normal şartlarda sürdürerek yaşayıp gidiyorlardı.
Leyla Vişegrad’ın en güzel kızıydı. Babası ,annesi ve iki kız kardeşleriyle yaşıyorlardı. Leyla’nın kumral saçları beline kadar dökülük ,uzun boylu ,huyuda kendi gibi yumuşak ve güzeldi. Yeşil gözleriyle köyün gençlerini büyüler arkasından koştururdu. Leyla herkesten gizli duyduğu katliyamları tuttuğu günlüğüne unutmadan yazıyordu.
Leyla gönlünü kendi gibi müslüman yakın bir akrabası olan Arif’e kaptırmıştı. Bu gençlerin gönlüne aşk savaştan önce düşmüştü. Her ikiside ailelerinden gizli kırlarda sık sık buluşur hasret giderirlerdi. O günlerin birinde
Leyla -“ Arif‘ im beni ölüm ayırır senden “ der.
Arif- “bu nasıl söz böyle aşkım . Daha ne günler göreceğiz seninle “ diye gülüşürler.
Bosnada huzur kalmamıştı. Savaş kapıya kadar gelmişti. Leyla ve ailesi kışın en soğuk günlerinin birinde Arif gile ziyarete giderler. Güneş batmak üzereydi, sanki Leyla’nın saçlarına allahısmarladık diyordu. Havadan sudan sohbetten sonra tavşan kanı çaylarını içerken memleketin durumunu, endişelerini, korkularını konuşurken ,tam o esnada bomba seslerini duyarlar. Hepsi büyük bir korkuyla dışarı çıkarlar. Ellerinde silahlar kalabalık bir gurub sırplar evlere baskın yapıyordu. Bütün köylüleri toplamışlar sıra Arif gilin evine gelmişti. Kaçmaya zaman yoktu. Arif Leyla’ya öyle hüzünle baktı ki ,sanki son görüşüydü. Bağırıp ağlamakla ellerinden bir şey gelmedini biliyorlardı. Arif’in ağabeyi askere gitmiş , yengesi hamile doğumun son ayıydı. Yürümekte hayli zorlanıyordu. Nereye ve ne kadar yürüdüklerini bilmeden ,yorgun,ayaklar şişmiş,korkudan sesleri çıkmıyordu. Drina nehrinin kıyısına geldiklerini gördüler.Arif’in yengesi oturup yığıldı, ayağa kalkamadı. Oracıkta Sırp’ın biri tek kurşunla kadını vurdu.
Arif sesinin çıktığı kadar bağırdı.
“ Neden öldürdünüz yengemi ,karnında bebeği vardı” der.
Kim dinler! Arif‘i tekme tokat acımadan dövdüler. Yediği zopa kendine kar kaldı. Arif’in gözlerinden sicim gibi yaş akıyordu. Drina nehrini ay ışığı nasıl aydınlatıyordu.içinde yüzen insan cesetlerini hepsi görüyordu. Korkuları daha çok arttı. Nehrin tam kıyısında Arif biran Leyla’nın elini sıkıca tutarak kendine çekti. Drina nehrinin içine beraber atladılar. Sırplar telaşla nehrin içini kurşun yağmuruna tuttular. Arif ve Leyla suyun içindeki cesetlerin altına saklanır, ne kadar zaman geçtiğini bilmeden yüzdüler. Usul usul nehirden çıkar ,kendilerine bir sığınak aradılar. Uzaktaki küçük bir ışık süzmesine doğru yürürken , o ışık ikisine de yaşam umudu oldu.... devamı var
Feride
28-01-2021