- 690 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
BİR GÜN BİLE YETERDİ LEYLA
Çay keyfi yapıyorum demişsin ya, beni bunda da geçmen imkansız Leyla. Açık etmesem iyiydi ya, senin alacağın her lezzet aynı miktarda bana da yansıdığından ben bir gram bile fazladan pozitif veri katsam lezzet haneme, öne geçiyorum haliyle. Şaka bir yana çay keyfi yapmakla çok doğru yapıyorsun. Artık iyice inanıyorum, her noktasından özen damlayan bu evrene, yaşamın her ritüelinden keyif alabilen insanlar güzellik katabilirler ancak. Eskiden, aşırı gülen özellikle de kahkaha atan insanlara kızardım. Şimdi ne iyi ettiklerini anlıyorum onların. Çünkü artık biliyorumki, çok iyi gülenler, gerektiğinde de en güzel biçimde ağlarlar, aslında her işlerini en güzel yapmaya daha yatkın onlar. Az sonra yazmaya ara verip şuan aklıma gelen bir şeyi yapacağım. Merak edersin, söyleyeyim. Adı Mazlum olan bir ev sahibimiz vardı. Adı yanıltmasın seni de, dünyanın en güzel gülen insanı o. Kahkahaları cümlelerinden uzun onun. Konuşurken her cümlesinden sonra cümlenin iki katı kadar kahkaha atardı. Şimdi ona mesaj yazıp hala öylemi diye soracağım ve ne olur bu güzel özelliğinizi koruyun diyeceğim. Yanlış anlamanı istemem beni Leyla, şımarıklıktan, yılışıklıktan söz etmiyorum, laubali olmak değil dediğim. Gülmeyi bilen ağlamayı da bilir demiştim. Ben samimi gülüşten söz ediyorum aslında. Acıya bile gülebilecek bir kıvamdan, Azraili bile kahkaha ile karşılamaktan. Aksi olsa ne olacakki, ölüm meleğini ağlayarak, korkarak karşılamanın neye faydası olur. Kahkahanın en uç noktasını bilerek söyledim, artık anlamışsındır beni. Leyla bir karar verdim, bu evrenden söz ederken hep "özenle varedilen evren" diyeceğim. Çünkü öyle. Gökyüzüne bakıyorum öyle, yeryüzüne bakıyorum öyle, gök ve yerdeki özeni gören gözlerim de, tespit eden aklım da öyle, ellerim, ayaklarım öyle. Ayaklarıma bazen çok şaşıyorum, ayakta dururken kocaman vücut onun üzerinde, yani üstünde onca ağırlık var ve ayağımızın hiçbir noktası acımıyor. Elimizin üstüne o kadar ağırlık koysak ne çok acırdı elimiz. İçimdeki duygularda özen, beynimde özen, ayrıntılarını fazla göremediğimiz sineklerde özen var. Bütün bunları şunun için söyledim. Özenle varedilen bu alemde bir gün bile yaşasak harika bir lütuftu biliyor musun. Her şey için tek hakkımız olsa yeterdi. Bir kez başımızı göğe kaldırıp baksak ve masmavi semayı, yıldızları, ayı, güneşi görsek yeterdi, harika bir dağ manzarasını, deniz manzarasını, ikindi güneşi ile iyice güzelleşmiş başak tarlalarını bir kez izlesek yeterdi. Bir bebeğe bir kez dokunsak, en güzel insan yüzü kadında olduğu için söylüyorum bir kadın yüzüne bir kez baksak, portakalın, çileğin tadını bir kez tatsak yeterdi. Bir meşe ağacının gölgesindeki bir hamağa bir kez uzansak yeterdi, bir kedinin sırtını bir kez okşasak, annemizin şefkatli dizlerine bir kez başımızı koysak yeterdi, bir yarin gözlerine bir kez baksak, bir kez uyusak, gülsek, konuşsak, koşsak, yürüsek yeterdi, cömertlik, sevgi ve huzurun her birinin içindeki coşkuyu sadece bir kez tatsak yeterdi. 41 yaşındasın, söyler misin bunları sen de bir kereden çok tattın değil mi. Yıllarca tattın bunları. Şöyle de anlatabilirim sana. Hani hiç bilmediğimiz kentleri, ülkeleri gezmeye gideriz ya, oraları tanırız, yaşantılarına ayak uydururuz bir süre. İşte bunun gibi, sadece bir günlüğüne varedilmiş olsak ve bu özenli evreni gezmek, evrendeki yaşamı tatmak için bir günlüğüne evren turuna çıkarılsak ne müthiş gezi olurdu. Burası uzay, burası güneş, burası ay ve burası da güzel mi güzel harika mı harika dünya. Şurası deniz, yüzün bakalım orada, burası pınar, suyunun tadına bakın, şu domates, haydi koparıp yiyin. Üşüdünüz değil mi, bakın şurası güneşli, ısının orda, ısındık, ısınmak ne güzelmiş. Bu bir günlük evren seyahatini ve tadılan lezzetleri canlandır aklında. Varolmanın tadına sadece bir gün baksak yeterdi Leyla. Rabbimizin lütfuna bak, yıllardır tattık bunları. Şimdi soruyorum sana, evrendeki bu özeni fark eden biri en güzel kahkahaları atmalı değil mi. Müthiş bir şeyin tadına bakmış, neden atmasın. Neden ölmekten korksun. Bu özenli evren geçiciydi. Sahibi aslını da kuracağını söylüyor. Sonu olmayan bir yaşamla, tüm lezzetlerin aslının tadına baktıracağını söylüyor. Necip Fazılı hatırla, "sonu gelmez gündüz" demişti. Sonu gelmeyecek huzur bizi bekliyor Leyla. Bu sabah iki şeyi fark ettim. Birincisi, evrendeki özenmiş, büyük zatların yüzlerindeki ciddiyetin kaynağı. İhsan sırrının yani Rabbimizi görür gibi hareket etmelerinin sebebi oymuş. Bu özenli evren, o ciddiyet ve vakarı da, kahkaha atacak kadar neşeli olmayı da birer güzellik olarak sunuyor insanlara. İstediğini seçebilirsin. Seni bilmem ama ben kahkahayı seçiyorum. Bu evren gezintisini kahkaha atarak sürdüreceğim. Ama evrendeki özeni hiç bozmayacağım. İkinci şeyi de söyleyeyim. Hani, güzel kahkaha atan kişi Azrail gelince bile öyle yapabiliyorsa bunun iyi bir şey olduğunu söylemiştim ya. Rabbimizin evreni yaratırken gösterdiği özen, bu evrenin en değerli varlığı insanların ölümlerinde de sürüyormuş. İşte bunu anladım bu sabah. Düşünsene, bu iş için görevli bir melek gelip alıyor bizi. Şu özene bak Leyla, Rabbimizin insana verdiği değere bak, doğarken bizi, bizi en çok sevecek olanın içine koyuyor, ölürken ise ayağımıza bir görevli hem de dört büyük melekten birini gönderiyor, bunun daha ötesi olamazdı. Ölüme bu gözle ilk kez bakıyorum ve tüm soğukluğu kayboluyor birden, bu geçici alemdeki var olmayı noktalayıp bizi asıl yurda götürmeye gelen bir melek ritüeli, ne şahane fikir. Şimdi sen söyle, sadece bir gün yaşamla bile ağzımız açık kalacak kadar güzellik bulacağımız bu alemde yıllarca yaşadık. Her günümüz mutlu geçmedi ama kötü de değildi. Her şeye rağmen kendimizi mutlu edebilseydik o kötü günlerimiz de olmayacaktı. O zaman gel bundan sonra kahkahalı ve neşeli yaşam modeline geçelim. Evrendeki özeni hiç unutmadan, Rabbimizden hiç uzaklaşmadan, bu güzel dünyayı tıpkı düş hekimi gibi her yeni günü iple çekerek yaşayalım. Zayıf yönlerimiz de çok. Hemen umuda kapıldığımız gibi yeise de düşebiliyoruz. Evrendeki özen, herhangi birimiz yaşam yolunda duraksadığımızda onun yanında olmayı, Karadenizin tabanına doğalgaz boru hattı döşemekten çok daha fazla gerektiriyor. Biliyor musun, benim sana bahsettiğim birlikte yaşamak isteyen aileler kulübü projem, kuzey akım doğalgaz boru hattı projesinden çok çok üstün. Ne demişti bu evrenin en önemli insanı, "Kıyamet günü elinde fidan olan varda gücü dikmeye yeterse diksin." Evrenin son gününde bile olsa fidana verilen önemden, insanın önemini anlamayacaksak neyi anlayacağız. Bundan sonra yeis olmamalı hayatımızda. Edebiyat defterinde, evrendeki özenin dili ile yazan senin gibi harika bir kadın şair var, iki dizesi şöyle,
"Bu dünya menzilinde yalpalayıp birçok kez
Yeisin sâkisini bilmeden içeyazdım"
Leyla bu dünya menzilinde yalpalayıp yeise düşmek mümkün. Bunu hissettiğin an, söz verdin bizi arayacaksın. En kısa zamanda seninleyiz. Senden daha önemli, senden daha değerli, senden daha güzel işimiz yok bizim. Aslında hiç kimsenin de yok. Şems kendisini çağıran Mevlanaya canı pahasına işte bu yüzden gitmişti Leyla.
Ben sana insanın önemini anlatıp bencil olmadan en çok kendini sev dedikçe sen "Başkalarının değer vermediği şeye zamanla sen de değer vermiyorsun." diyorsun. İnsan değerliksizden ölür diye de ekliyorsun. Bak Leyla, bu eğlenceli evren seyahatini Rabbimizin istediği gibi yapabilmek için önce kendi değerimizi kendimiz bileceğiz. Çok önemli bir şey söyleyeyim sana, hatalarımız ya da taktir edilmeyişimiz kıymetimizi azaltmıyor bizim. Bu evrenin sadece Muğla adlı noktasında senin değerini çok iyi bilen iki kişi var, diğer hiçbir yerde sevenin olmasa bile iki kişi seni çok seviyor. Ki daha kimler var kimler seni seven. Sen sana değer vermeyenlere şunu de lütfen, "Şimdi uzak bir yere telefon açacağım, akrabam bile olmadıkları halde gelip sokağımda sırf benim için ben ne kadar istersem o kadar kalacaklar." Sonra pencereye çık ve bekle. Kısa süre sonra sokağına park etmiş bir kamyonetin sana da bize de yeten iç ışığını göreceksin. O harika yüzünü biraz da bizim ışığımızla yıka bundan sonra. Ve o ışık sen istediğin kadar yanacak orada.
Fırtına ile birlikte yağan şiddetli yağmurdan sonra açan güneşin aydınlığı sana, betonu delen çiçeğin umudu sana, kaybettiği annesine yeniden kavuşan çocuğun sevinci sana olsun Leyla.
YORUMLAR
"BİR GÜN BİLE YETERDİ LEYLA" aşırı uzun olmasa da bir roman okumuş kadar etkili, çay keyfi ile başlayıp, kahkahayla devam eden evrenin özenli bir şekilde yaratılması ve bir gün bile olsa evrende seyahat, ölüm meleğini bile lütuf olarak görme inceliği aklımda kalanlar...
Bence harika bir bakış açısı ile yazılmış mükemmel bir yazıydı, kutluyorum tebrikler üstâdım.
Ayrıca paylaştığınız için sonsuz teşekkürler.
Selamlar ve saygılarımla.
kader hamağı
Çok teşekkür ederim.