- 687 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
SAYIN İÇİŞLERİ BAKANINA AÇIK MEKTUP
SAYIN SÜLEYMAN SOYLU’YA AÇIK MEKTUP
Sayın İçişleri Bakanım,
Sizi iyi yürekli, iyi niyetli, duygusal, vicdan sahibi bir kişi olarak gördüğüm için bu mektubumu yazıyorum. Bu niteliklerinizi her fırsatta içtenlikle sergilemektesiniz. Özellikle felaket günlerinde; depremde, heyelanda, terörist saldırısı ve katliamlarında sizi mağduriyete uğrayan vatandaşlarımızın yanında görmek, hatta bu durumlarda sizi gözyaşı dökerken izlemek beni son derecede etkiliyor. Dağ - bayır, kar - kış, soğuk- sıcak, gece - gündüz demeden oradan oraya koşmaktasınız. Hain terör örgütünün köklerini kurutmak için gösterdiğiniz çaba ve almakta olduğunuz olumlu sonuçları büyük takdirle karşılıyor ve sizi yürekten kutluyorum Sayın İçişleri Bakanım.
Ama bütün çabalarınıza rağmen yine de halkımızı huzursuz eden, tedirgin eden, korku ve endişe içinde bırakan, yarınından kuşkuya düşüren o kadar çok şeyler yaşanıyor ülkemizde. Bunlar yerel ve güncel şeyler denilip geçilemez. Zira bir kentte yaşanan bir olumsuzluk 81 ilimizin tümünde birden yankılanıyor ve vatandaşlarımızın tümünde rahatsızlık yaratıyor. Üstelik görevleriniz sadece bu sayılanlardan ibaret değil. Corona Pandemisi nedeniyle sokağa çıkma yasağının yeterince sağlanamaması nedeniyle gösterdiğiniz duyarlılıkla istifa ederek büyük bir erdemlilik gösterdiniz.
Tabii ki bütün bunların üstesinden tek başına gelemezsiniz. Çünkü bu bir kadro işidir. Bu konularda üst makamlardan destek görmeniz de yeterli olamaz. Önemli olan alt kadrolarınızın da sizin gösterdiğiniz özveri, duyarlılık, içtenlikli ve ilkeli anlayışa sahip olmalarıdır. Yaşananlar ne yazık ki bu konuda yeteri kadar şanslı olunamadığını göstermektedir. Siyasetin egemen olduğu ve atamalarda liyakatin yeterince saptanamadığı durumlarda bu tür olumsuzluklardan kaçınılamayacağını düşünüyorum.
Sayın İçişleri Bakanım, şimdi size asli görevleriniz arasında olan ve vatandaş olarak günlük yaşamımızı son derecede olumsuz etkileyen, karşılaşmakta olduğumuz ve bizi hayatımızdan bezdiren, uykularımızı kaçıran günlük asayiş olaylarından söz etmek istiyorum. Özellikle kadın cinayetleri olağanüstü derecede artmıştır. Koruma kararı verilmiş kadınlar evlerinin içinde, çocuklarının gözleri önünde, bazen de çocuklarıyla birlikte hunharca katlediliyorlar. Trafikte yaşanan olaylar magandalıktan çıkmış ve tam bir canavarlık halini almıştır. Hırsızlık, soygunculuk ve dolandırıcılık olayları had safhaya çıkmıştır. Uyuşturucu kullanımı ve buna bağlı cinayetler aynı durumdadır. Telefonlar ister sabit ister mobil olsunlar tam bir sahtekarlık aracı olmuşlardır. Her telefon çalışında büyük heyecan yaşıyoruz. Sahtekarlık şebekeleri kimlik bilgilerimize ulaşmışlar, “-“Emniyetten aranıyorsunuz” dedikten sonra, “Siz şu kişi misiniz” diye tüm kimlik bilgilerimizi arka arkaya sıralayarak bizi tuzağa düşürmeye çalışıyorlar. Artık telefonumuzu açmaktan, yolda rahatlıkla yürümekten ya da araba kullanmaktan, kapımızın zilinin çalınmasından bile korkmaya başladık.
Millet olarak sahip olduğumuz geleneksel değerlerimiz, örf ve adetlerimiz, ahlak ilkelerimiz tükenme noktasına gelmiş bulunuyor. Aile yapılarımız bozuldu. Küçüğün büyüye saygısı, büyüğün küçüğe sevgisi kalmadı. Edep, haya, utanma ve arlanma duyguları kayboldu. Sosyal medya organlarından peydahlanan sapık kişilerin ağına düşen evli kadın ve erkekler yuvalarını ve çocuklarını terk ederek kendilerini sorumsuz ve karanlık bir yaşamın içine atıyorlar. İmam nikahı adı altında “Hayat arkadaşlığı” denen, zinanın suç sayılmadığı ve resmi nikahın yavaş yavaş önemini kaybettiği çok eşli yeni bir yaşam tarzı gelişmiş bulunuyor. Uyuşturucu ve kadın ticareti yapan fuhuş çeteleri türedi. Bunların neden oldukları rezaletler artık ayyuka çıktı. Televizyon kanallarında her gün bir yenisi sergileniyor. Dinimize, ahlakımıza ve milli kültürümüze ters düşen örnekleri görmekten iğreniyor ve utanıyoruz.
Sayın İçişleri Bakanım, belki de sizler bunca meşguliyetiniz arasında bu olayları bizler kadar izleyemiyor olabilirsiniz. Ayrıca yaşanan bu olumsuzlukların tamamı sizin görev sorumluluğunuz içinde de olmayabilir. Ama burada yazdıklarım toplumumuzu çürümeye doğru sürükleyen bir olaylar zincirinin halkalarıdır. Yaşanan bu çirkinlikler görmezlikten gelinemez. Bunlara karşı topyekun bir savaş vermek zorundayız. Bu savaşta sizin kadar, aynı kadro içinde yer aldığınız tüm görev sorumlularının payları bulunuyor.
Ancak, bu olumsuzluklarla savaşmak yerine, siyasi kaygıların ön plana alındığı görülüyor. İki yıl sonra yapılacağı söylenen bir seçim için bugünden telaşa kapılmanın nedenini anlamak mümkün değildir. Üstelik böyle bir ortamda sağlıklı bir seçim yapılabilir mi diye düşünmek gerekiyor. Sürekli olarak sözü edilen Cumhuriyetimizin 100. Yıl kutlamaları içinde bulunulan zafiyet içinde nasıl gerçekleştirilecektir?
Sayın Bakanım, ben bu durumlara bakınca “Keşke adına demokrasi denen böyle bir siyaset hiç olmasaydı” diyorum ve sizden bu yazdıklarıma yanıt bekliyorum.
En derin saygılarımla...
25 Ocak 2021
YORUMLAR
Sayın (İnsani) te yanıt:
Değerli dost, kendinize çok iyi bir isim seçmişsiniz. Çünkü duygularınız son derecede insani, Yazdıklarınızı okuyunca sizi merak ettim ve araştırmak istedim. Yüksek donanımlı bir insansınız. Size erişmek oldukça zor görünüyor. Ben bu konuda kendimi şanslı sayıyorum.
Çok zor koşullar içinde olduğumuzu düşünüyorum. Yazmak zor. Okumak zor. Yazdığını anlatmak ve okuduğunu anlayabilmek daha da zor. Zita insanlar okuma ve yazma güdülerini yitirmişler. Düşünmdek istemiyotlar. Yemek, içmek, gezmek ve cinsellik en büyük tutkuları olmul gençlerin. Büyükler ise neden biöyle oluğunu hiç düşünmüyorlar bile. Ya ilgisiz kalıyor, ya eleştiriyor a da kınıyorlar. Bu yere geliniş payının en çok kendilerinde olduğunun farkında bile değiller.
Bu koşullarda iyi bir yere varabilir miyiz, hayır. Ama yine de umutlarını kaybetmemeli insanlar. Çünkü umutsuzluk hem kendilerini bitirir hem de tümümüzün geleceğini. Zatan çoğu gitmiş azı kalmış. Çırpınışımız bir tekme de biz vurmayalım diye.
Siz bir felsefe adamısınız ve bu yolda ilerlemekte olduğunuz görülüyor. Felsefe doğru değerlendirme ve ileriyi görebilme sanatıdır. Bana göre Atatürk bunun en güzel örneğidir. Bundan yüz yıl önce söyledikleri doğrulanıyor.
Sizi insani sıfatınızla tanıdım. Ama daha fazlasını öğrenmek istiyorum hahhınızda. Yoksa hayal mi görüyorum yoksa gerçek mi diye kuşkuya düşeceğim. Eğer uygun görürseniz sizi yakından tanımak istiyorum. Eğer siz de benim için aynıdüşünürseniz lütfen google'de İsmimi yazıp arama yapmalısınız. Ama birkaç tane Sadık Özen var. Hem de ikisi benim meslektaşım.Ben Antalya'da yaşayan, hekim, yazar ve içlerinde en yaşlı olanım.
Sizi daha fazla oyalamak istemiyorum. Sonsuz sevgilerimle...
26 Ocak 2021 / Antalya
Yinsani
hekimler her zaman farklı gören insanlardır, dün köy enstitülerinde verilen ders isimleriyle karşılaştım, belki siz de o kuşaktansınız ve sizler bu mihvalde son kuşaksınız, yeriniz dolmayacak.eğitim ve öğretim her dönem biraz daha düşmüş ülkemizde.
97lerden beri bilgisayar ve internet üzerinde çalışıyorum,araştırıyorum, okuyorum, izliyorum, ortaokul ve lise döneminde boş kalmamak için inşaat, lokanta, otobüs yazıhanelerinde çalıştım, 2004 kpps ile memur oldum, 2005 de atandım, 10 yıl ihaleler başta olmak üzere tahakkuk ve personel bölümlerinde çalıştım, md.yrd sınavlarına çalışırken 15 temmuz oldu, 2016 aralıkta khk vurdu işte.. bugünlerde düz duvarlara yazıyorum.. hiç bir şey yapmıyorum, rölantide gibi yargı sonuçlarını bekliyorum.
ben elektronik teknik üzerine, aöf den kamu ve sosyoloji bölümlerini bitirdim. türk dili ve edebiyatı okuyacaktım daha olmadı, ağır cezadan beraat, istinaftan 2 yıl 1 ay aldım, devlet bana fetöcü dedi.suçsuzluğu ispatla dedi ben de doğru bildiğimi saf gibi söyledim, çünkü devlet kutsaldır,kamudur, millettir, yalan olmaz, lakin saflık yapmışım, benim inancımdaki devlet ile gördüğüm devlet farklı çıktı. şuan yagıtaya itiraz aşamasındayız, ihtimal güzel bir haber çıkmayacak, belki yatarım bile çıkabilir karşıma 15 gün 30 gün.
atatürk'ün,cb maaşı öğretmen maaşına eşitlenmeli gibi bir sözü var değil mi, bu olursa gerisi hem kamuda hem de özelde hem de toplumsal hayatta sinerji oluşturur. atatürk çok büyük insanmış. o başardı, kollarını açtı ve durun dedi duracaksınız ve başardı zamanında..
atatürk ü anlatmak için yanlış yol izlemiş kültürümüz, daha doğrusu maalesef dine yenilmiş kültürümüz, insanlığımız. ben yüzde 80 muhafazakar yüzde 20 milliyetçi işçi bir ailede büyüdüm. dini boyutta arabistanda 25 bin, ülkemizde 100 bin camii varmış eğer doğruysa, doğru olma ihtimali yüksek araştırmadım bu konuyu. insanımıza atatürk nasıl anlatılabilir çok düşünmek lazım. neden yaptı, neden dedi, neden seçti cumhuriyeti gibi.
kırdan kente göç yönetilememiş, şimdi de devlet yönetilemiyor, dünya bilinen tarihinde en yüksek nüfus sayısına ulaştı belki de, bizler bir yarımadada batmamak için direnen insanlarız.
benim fikirlerim varsa da derleme toplama fikirlerdir. çok tepki çekerim, deist oldum diyebilirim, ki oldum lakin olmak bile gereksiz, insan olabilmek hem de bu çağda, milleti tutup kaldırabilmek kahraman gibi.. hani derler ya, kahramana ihtiyacı olan milletler okumuyordur gibi. lakin günümüzde okumanın yerini seyir aldı. 40-50 yıldır zihinlerde görüntü mantığı gittikçe büyüyor, bu değişimi görebilen çok az insan var.
değerli hocam ben de çoğunluk gibi ülkemizin çilesini çekenlerdenim, aslında ülkemiz refahın ve huzurun insanlığın yarımadası olabilir, lakin izinverilmiyor, kölelere karnını doyuracak kadar veriyorlar, özgür olacakları kadar değil,bir nevi köleyiz,özgürleşemedik çoğunluk olarak,bu bakımdan hekimlerimiz çok iyi, bu nedenle de onlara daha çok iş düşüyor.
benim iki katım yaşınız var,
ifadede, halde, harekette hatalar bana, hoş görmek size..
balık burcuyuz gibi ikimiz de hocam..
eh derya da çok büyük, ne yapalım..🙂
not: büyük harf kullansam da ekseri, burada kullanmadım cümle başlarında, y kuşağı bir çok şeye karşı hocam.
eksik olmayın, hoş ettiniz, hoşluk bulasınız daim.
ekrem akbunar.
Y...Kuşağından...
Sayın Bakan hakkındaki kişisel değerlendirmeleriniz sizin kendi fikriniz olmakla birlikte diğer tüm konularda haklısınız efendim.
Görüntü hafızası önemlidir, bu nedenle dünyanın hiç olmazsa gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler diye ayrılan devletlerinde zihinler elektrik- internet ile birlikte yörüngesini şaşırmış durumda.
elbette önce can mihvalinden ülkemiz desek de, japonyada intihar olaylarının koronadan daha hızlı yayıldığı ( 2020 de 20 bin 919 kişi intihar etmiş) dünyaya yayılacağı bir gerçektir. 10 yıl içinde düşüş gösteren intihar vakaıları yeniden yükselişe geçmiş ki, bu dönemsel geri çekilmeler de sadece düzeltmedir. ekonomik grafiklerdeki düzeltmelerden sonra iki şey meydana gelir ya düşüş devam eder ya da yükseliş yeni rekorlar kırar.. biz bu istatisksel görüntüyü, insanlar, aileler, toplumlar üzerine uygularsak da olumsuz yükselişin devam edeceği şüphesizdir..
bugün tviterde gündem olan bir başlığında altında; bir genç belki 20'li yaşlarında; moruklar 400' tl maaş artışına şereflerini veonurlarını sattılar onların yüzünden ülke bu durumda ve bizler de işsisiz demesi gibi ihtiyar yöneticilere ve yetki nasılsa bende hukuk dışına da çıkarım istediğim gibi de yönetirim diyen yönetimlere karşı gençlerin çoğunluğu kin ve nefret duymaya başlamıştır..
bu çağda tüm değerler ve kavram tanımlamaları değişmek üzere, ki bana kalırsa değişti, ki çare aranılsa da bulunması imkansız bir yola girilmektedir.
yeni çağdaki kuşakların zihinlerindeki hayalleri okuyamayan eski kuşakların yönetiminde dünyanın gelecek nesilleri komple tehlike altındadır.
bu çağda;
papalık diyanet imamlık verahiplik gibi kavramlar ortadan kalkacaktır
bireysel kapitalizim başarılamazsa bireysel yoksunluklardan kaynaklı zombiler gittikçe artacak, ki biz buna kuduz olmuş yalnız kurt sendromu bile diyebiliriz.
şeffalık ve öz hukuk sağlanamazsa, cebberut yönetimlerin yapacağı daha çok baskı ve vatandaşa hakaret neticesinde bastırılan gençliğin dipten patlaması olacaktır ki buna hiç bir kurum , hiç bir inanç ve ideoloji karşı duramayacaktır.
cumhurbaşkanı maaşı öğretmen maaşına indirilmeden bu sorunlar çözülmeyecektir.
sosyal güvenlik yasaları yetersiz kalmıştır
teknolojik özürlü bir haldeyiz.
enerji konusunda faturalar kaldırılmak zorundadır.
gittikçe artan bir orada kadınların kadınlarla evlilikleri de artacaktır, kadınlar 3000 yıldır baskılanmaktadır, tepkilerinin nasıl olacağı kestirilemez.
kişisel bilgileri koruma ve saklama kanunlarının aslında kişisel bilgileri afişe etmek olduğunu yeni zihinler bilmektedir. dünyada son 40-50 yıldır dijital fişleme yapılmaktadır ki bunun sonu barbatistan çağlarının geriye dönmesi olacaktır.
uçan araba teknolojisine hızla geçilmediği sürece trafik tamamen güvensizleşecektir. köprü otoban ve yol ve hatta muayene vb ücretleri kaldırılmak zorundadır.
değerli üstadım, görüntü hafızaları söz, anlam, roman, kitap, yasa, din iman, vatan, devlet, saygı sevgi vb gibi kavramlarla durdurulamaz. siyasilerin salıgünleri yaptıkları konuşmaların yüzde 80 i çağdışı kalmış görünüyor ve didişmekten başka bir şey bilmedikleri görülmektedir.
değerli üstadım y kuşaklarının hiç yoktan yarısı, z kuşaklarının yüzde 70 i dünyadan-yaşamdan,güzel bir gelecekten umudunu kesmiştir.
eksik olmayın.
birbirinize emanet güzel ülkem..
sadikozen
Yinsani
görüntünün, zihinlerde meydana getirdiği değişimi, gençlerin durumunu, dipten gelen mega duyusal,duygusal, bilişsel vb depremin etkileri nasıl azaltılır bu konu üzerine düşünülmeli...
hani deniyor ya, aynı gemideyiz, gençlerin ve yeni kuşakların zihinleri çoktan su almaya başladı.. çare sadece öz hukuk. bunu uygulamak da çok zor, çünkü ülkemiz birliğini kaybetti, hani derler ya iyi ve kötü günde??
eski kuşaklar daha doğrusu yetkili durumda olanlar, çok dikkatli olmalı söz,fiil ve hareketlerinde..., kendi öz çevrelerinde yapacakları öz hukuksuzluğun derecesi 1 bile olsa; bu topluma, ülkeye 100 derece, 120 derece gibi bir şekilde yansır, ki yansıyor, görenler feryat ediyor ama görmeyenler hala eski kavramlarla had bildirmekle meşgul..
fazla da yazmasam iyi olacak..
üstadım teşekkür ederim..
eksik olmayın..çok faydalı bir sitemdi sizin yaptığınız.. umarım karşılık bulur efendim..