- 893 Okunma
- 9 Yorum
- 6 Beğeni
Giordano Bruno (1548-1600)
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Bilim, çoğunluğun düşünce ve fikirlerine karşı çıkılan zamanla doğruluğu ispat edilen görüşlerin sahibi bilim insanlarının çabaları sonucu gelişmeler kayderek gelişmiştir. Bu yolda nice acıların yaşandığı bir doğa kanunu gibi süregelmiştir. Yaşanan bu acıların en dayanılmazlarından bir de Bruno’nun yakılarak yaşamına son verilmesidir. Kendi ölüm kararını açıklayan yargıca korkusuzca:
“Ölümümü bildiren siz benden daha çok korkuyorsunuz.” Diye haykırmıştır. Çünkü gerçekler acı ve yakıcıdır. Bruno’nun fikirlerinin ışığı, karanlık düşünceli beyinlerde yakıcı etkisi hissedilmeye başlamıştır…
Giordano Bruno, İtalyan filozof, rahip, gökbilimci ve Rönesans felsefesini biçimlendiren filozofların biri ve aynı zamanda şairdir. Bruno, Tanrı’nın ve evrenin birliğinin iki felsefe olmadığını, ama aynı gerçekliğin iki sonsuz görünüm olduğunu kabul eder.
Aristotelesçi kapalı evren görüşünden sıyrılıp Kopernik’in tezini savunur.
O, “Sonsuz sayıda güneş bulunmaktadır. Yedi gezegenin bizim Güneş’imiz etrafında döndüğü gibi. Bunlar etrafında dönen gezegenler vardır. Bu dünyalarda yaşayan varlıklar bulunmaktadır. Kanatlarımı boşlukta güvenle açıyorum ve sonsuzluğa yükseliyorum. Diğerlerinin uzaktan görmeye zorlandıklarını ardımda bırakıyorum. Burada ne yukarı var ne de aşağı, ne merkez var ne de sonu, ne sağ ve ne de sol. Diğer yıldızlardan farksız olan güneşi ve bizim dünyamıza benzeyen bir sürü gezegen var.”
“Ne gördüğüm hakikati gizlemekten hoşlanırım, ne de bunu açıkça ifade etmekten korkarım. Aydınlık ve karanlık arasındaki savaşa her yerde katılırım. Bundan dolayı her yerde zorlukla karşılaştım ve cehaletin babaları olan resmi akademisyenlerin yanı sıra kalın kafalı çoğunluğun öfkesine hedef oldum.”
Dinsizlikle suçlandığı için Roma Kilise tarafından aforoz edilir. Fikirlerinden vaz geçmez. İngiltere, Fransa ve Almanya’ya geçerek çalışmalarını sürdürür. Bir ara Fransa’da Sorbonne Üniversitesi ’inde bir kürsü elde edip ders verir. Ülkesinin sıcak iklimini özleyerek İtalya’ya döner. Bir aristokratla fikir tartışmasına girer ve o aristokrat tarafından engizisyona teslim edilir.
Görüşlerinden vaz geçmesi istenir. Kabul etmez. Ve Roma’nın bir meydanda 17 Şubat 1600’de yakılarak idam edilir. Daha sonra fikirlerinin gerçekliği ardılları bilim insanlarınca kabul görür. Değeri anlaşılır. Günümüzde yakıldığı meydanda heykeli yükselmektedir.
İşte batı, Avrupa bir zamanlar skolastik düşünce altında inlerken daha sonra o gerici düşünceleri tarihin çöplüğüne gömmüştür. Sanatta, bilimde, teknikte Reformu yaşayan Avrupa, ortaçağın karanlıklarında engizisyon mahkemelerinde mahkûm ettiği insanların fikirlerini içselleştirip ilerleme kaydetmiştir.
İlerlemenin bir ayağı da Reform alanında kaydedilen ilerlemedir. Bir zamanlar kilisenin koyu baskılarına muhatap olan Avrupalılar, Alman Luther gibi insanların önderliğinde kilisenin tahassundan kurtulup özgür düşünceyi içselleştirme olgunluğuna kavuşmuştur.
Renösans ve reforum alanlarında yaşanan ilerlemeler sayesindedir ki, Avrupa’da feodalite ve krallıklar sona ermiş demokrasi, insan haklarında ilerlemeler kaydedilmiştir. Keşifler sayesinde sermaye birikimi sağlanmış. Ve sanayi devrimi yaşanmıştır.
Batıda bunlar yaşanırken bizde içe kapanma, duraklama ve gerileme başlamıştır maalesef. Ne acıdır. Rasathane yıktırılmış. Batıda matbaanın icat edilip kullanılırken Osmanlı topraklarına matbaa birkaç yüz yıl sonra gelebilmiştir. Matbaayı da gayri mislimler kullanmış çoğunlukla.
Kilisenin karanlık görüşlerini etkisiz hale getiren batı laiklik anlayışını yaşamına sokmuştur. Böylece inanç olgusu Allah ile kul arasında bir akit olduğu gerçeği içselleştirilmiş. Biz de ise hala laiklik dinsizlik olarak algılanmaktadır çoğu kesimce.
Sözün özü bir zamanlar Bruno örneği bilim insanlarını meydanlarda yakan batı günümüzde bilim insanlarını baş tacı yapıp onların görüşlerini hayata geçirerek büyük ilerlemeler kaydetmektedir. Bilime, eğitime verdikleri önem oranında halklarını gönenç içinde yaşatmaktalar.
Bizler bilime, bilim insanlarına vereceğimiz önem ve onlara ne kadar çok çalışma alanları açacağımız oranında uygar dünyada söz sahibi olacağız.
YORUMLAR
okudum,çok güzeldi,çok da acıklıydı,bilgilendiriciydi,sevgi vardı,akıcı ve anlamlıydı,
kutluyorum Üstadım Dua ve selamlarımla.
İBRAHİM YILMAZ
Emeğe ve sanata saygımla sağlık ve esenlikle kalın.
İBRAHİM YILMAZ
emeğe ve sanata saygımla...
Bilim her zaman en önemli konu olmalı toplumlar için. Gerçek bilim adamları ucunda ölüm bile olsa geri adım atmayıp gerçekleri haykıranlardır. Bruno'yu tanımış olduk biz de... Kutluyorum içtenlikle Hocamı...
İBRAHİM YILMAZ
Tebrik ederim sayın hocam
Hürmetle
Gülüm Çamlısoy tarafından 22.1.2021 20:37:07 zamanında düzenlenmiştir.
İBRAHİM YILMAZ
emeğe saygımla esen kalın.
tarih denilen olgunun önünü bunların açtığı ne kadar doğru değerli yazar,
biz insan yazıyorken zikzaklı olsa da yürünülen yolu.
manevi mirasım akıl ve bilim diyen
ve gelecek nesiller diye size emanet edilenlerin emanetine nasıl sahip çıktığınızın
nice gururu ve içimde sevgisiyle ve tek Aziz Ata'nın ışığına nice inançla elbet...
eyvallah.
İBRAHİM YILMAZ
İbrahim bey, "Fikrim Derya" beyin de belirttiği gibi yazınız anlatım bozukluğu, imla hataları ile dolu. Başlık bile hatalı. Özel isim küçük harfle başlamış. Yorumlarınızda da bu hatalar aynen devam etmiş. Yazılarınızı yayınlamadan önce tekrar okumanızı naçizane öneririm.
erhanbay tarafından 22.1.2021 15:43:30 zamanında düzenlenmiştir.
İBRAHİM YILMAZ
Yoksa geri kalmışlığımız, bilime mesafeli uygulamalarla ilgili vurguladıklarım hoşunuza gitmedi mi?
İBRAHİM YILMAZ
güzel bir çalışma olmuş sağlık. dilerim her yanlış bir doğruyu ortaya çıkarır
İBRAHİM YILMAZ
emeğe saygımla...
Yanlış anlamayın ama anlatım bozukluğu olan bir yazının güne gelmesine şaşırdım.İçerik güzel...Tebrikler.
İBRAHİM YILMAZ
Emeğe ve sanata saygımla esen kalın.
Siyasi tarihle uygarlık/medeniyet tarihi arasındaki kavşak noktada duran isimlerden birini konu ettiğinizi görüyorum
Özünde temel bir hususu barındırıyor tarihin bu engizisyon evresi
Asırlarca yargılanan ve kıyıma uğratılan nice bilgin, düşünür, sanatçının pek çoğu saf biçimiyle dinsiz değildi belki de, hele ki tanrıtanımaz hiç değil
Son tahlilde Avrupa özelinde din nedir? Hıristiyanlık
Hıristiyan dini ve teolojisi düzleminde dindarlık, dinsizlik motiflerine bakmak gerekir açıkçası
Hıristiyan inancında Tanrı, seküler/dünyevi bir kişilikle İsa ile iç içe geçmekte, özdeş kılınmakta
Bu ister istemez felsefi sonuçlar doğurur, doğurdu da
Batıda siyasi, ideolojik, kültürel kavram ve gelişmelerin harcında hep bu akide ögesi vardır
Tanrı ile insanın özdeşliği anlayışı hani
İster istemez insanın da bir şekilde tanrısal özde okunması hatta giderek tanrı olarak algılanması Hıristiyanlığın özüne yabancı olmayıp, gerçekte dinin ta kendisi olmakta
Öyleyse kilise ve Vatikan'ın asırlar boyu devam eden ve filozofların başında patlayan cart curt etmeleri nedir?
Ranttan, dogmatizmden, çıkar çatışmalarından başka ne anlamı var ki?
Mesela Ortaçağ'da skolastik düşünce Aristo'ya karşı değil
Hatta teoloji ve felsefe Aristo ve İncil kol kola
Neden peki?
Aristo'da filozof değil mi?
Hemen hiçbir filozof kabul görmezken, Aristo gibi üstelik aklın filozofu olarak taçlanan birinin reddedilmemesi enteresan değil mi?
Şaşılası değil oysa
Aristo, çağı itibarıyla İsa ve İncil'den önceye karşılık gelir çünkü
Kilise otoritesi kendisinden önce geleni biçimsel olarak kabul ederek, onda felsefi akışı dondurmakta, Ortaçağın statükosu Yunan felsefesi ve Hıristiyanlık izdivacına dönüşmekte
Kilise Aristo'da felsefeyi dondurup, meşrulaştırmakta, ancak sonrasına geçit vermemekte
Bu andan itibaren yeni gelen bir düşünür felsefi anlayış geliştirecekse eğer söylemlerini Aristo ile bağdaştırmak zorunda
Aristo'yu yani otoriteyi referans gösteremezse vay haline
Nitekim Ortaçağ Avrupa'sında iki ilahiyatçı aziz, Saint Augustinus ve Saint Thomas felsefe ve teolojiyi sistemleştirir zaten
Biri Ortaçağın başında diğeri ise sonlarına doğru yaşadığı düşünülürse giriş ve çıkış tutulmuş vaziyette
Nihayet hocam
Anlamlı, değerli, derin yazınızı tebrik ederim
Toprağı bol olsun Bruno'nun
Yüreğinize, emeğinize, kaleminize, kelamınıza bereket
Saygı ve selamlarımla...
İBRAHİM YILMAZ
Site kapasitesini zorlamadan bilim insanlarının yaşadığı dramı acı sonu anlatmaya çalıştım.
batı bu olguları geçerek günümüzde söz sahibi.
Dilerim biz de bilimin aydınlığını hissededip gereğini yapma olgunluğuna erişiriz.
Emeğe ve sanata saygımla esen kalın.