- 637 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Yaz Masam mı
Ismarladığım tüm kitaplar gelmişti. Kolileri makas yahut bıçakla değil parmaklarımla açmasını seviyordum. Sonraki can acısı bir yana, sanki incitiyormuşum gibi geliyordu bıçaktı makastı.
Poyrazın epeyce eğdiği asmanın altı nicedir yurtum olmuştu. Kolileri getiren oğlan motorlu arabasını kapıya yaklaştırınca da oradaydım. Kapı zilini duyunca hemen kapıya yöneldim. Eşikten atlarken bileğimi burkmam bir yana, alnımı kapıya çarptım.
Kitaplar tamam da, asıl heyecanım başkaydı. Esmer bir düş kutusu sipariş etmiştim. Kolilerin en iyi korunanı da o olacak. Esmer bir düş kutusunda ne saklanır? Kurulan ve kırılan düşler tabi. Fakat ayrıca bir de yazı masası. Masa dedimse öyle teferruatlı bir malzeme değil. Minicik bir ölçekte.
Kitapları raflardaki yerlerine koydum. Esmer düş kutusunun kapakını araladığımda hoş bir koku yayıldı etrafa. Akşam serini yüzünden asmanın altında değildim. Hatta sobaya iki odun da attımdı az önce. Çaydanlıktaki fokurtuya bakılırsa dem kıvam almış.
Bu esmer düş kutularını ilk bir gemicide gördümdü. Nasıl heves ettim anlatılmaz. Vermedi bir türlü. Onca para pul önerdim banamısın demedi. Sonra bir Alamancıda aynısı vardı. Evinin ortasına kondurmuş. Üzerine kanaviçe işlemeli bir örtü, dahası sehpa kabilinden bir şeye dönüştürmüş. Uçlarından biri hafifçe sıyrılmış. Neyse elalemin esmer düş kutusundan bana ne?
Akşam olunca yarelerim sızlar
Derdim çoktur değmeyin bana kızlar
Bu aşkıma şahit olsun yıldızlar
Yeter Allahım çektiğim ah yeter
Bu ayrılık bana ölümden beter
Şarkısız şiirsiz gitmez bu meret. Ne hoştur bu şarkı? Bazı kendime kalınca mırıldanırım. Gerçi kendimden başkasına kaldığım mı var?
Ucuz tütün almayı boşlayalı ciğerlerimdeki hırıltı geçti gibi. Bu defa da çarpıntı başladı. Kendimi ihtiyarlatacağım diye yapmadığım kalmadı.
Esmer düş kutusunun tamamını boşalttım. İçindeki yazı masasını ilgili köşeye iliştirdim. Tam kutuyu kapatacaktım, gözüme bir zarf dokundu. Lambanın altına doğru bir iki adım attım. Önce zarfın üzerini okumaya başladım. Elime bir kapalı zarf almayalı ne çok zaman var? Dilekçeleri mektupları yahut ne bileyim işte envai çeşit kağıtı zarflara yerleştirip postaya verdiğim çoktur. Da, kapalı bir zarfı açıp okumamıştım nicedir. Gelen zarfların ön tarafı naylonlu olurdu zaten genelde. Bir ihtarname, bir protesto yahut ne bileyim işte?
Esmer düş kutusu uğurlu gelmişti demek. Demek bu zarfın içindekileri yazan her kimse kelimeler kadar anlamlara da kıymet vermekte. Bu zarfı açtığım anın kutsi bir ehemmiyet arzettiğini tahayyül etmiş midir ki? Amaan neyse ne. Belki zarfın içinden pek sevimsiz havadisler yayılacak gözlerime, oradan aklıma, aklımdan da artık kim bilir taa nerelere. Belki bir vefat bilgisi verilecektir? Yahut protesto göndermek isteyen bir aklı evvelin halt yemesi de olabilir. Olamaz mı? Olur mu olur.
İyisi mi yazı masasının üzerine bırakayım bu zarfı. Yarın açıp bakarım. Evet evet en doğrusu bu. Hem yazıları seçeceğim diye gözlerimi belertmem de gerekmez. Tamam verdim kararımı. Fakat bu kadar hoş kokulu bir mektup zarfının içinden kötü bir anlamlar bütünü çıkamaz. Hayır hayır bu mümkün değil. Hem ne çıkar gözlerimi azıcık belertsem? En olmayacak yazı çizi için yapmadığım şey mi? Yine de temkinli olmalı. Ya zarfın içinde öldürücü bir hastalığı yayan toz öbekleri varsa? Hem bombaların çoğu böyle zarflara koyuluyormuş. Yahu kim ne yapsın beni öldürmeyi? Üstelik gelip gırtlağımı sıkar bitirir işini. Ne diye bombacılara zehir hazırlayıcılara gitsin? Şurada kim duyar gelip boğazıma sarılsa? Niye bir kişi oluyor sahi? Öyle çelimsiz mi görünüyorum oradan? Boğazımı sıkmaya kalkacak olsa en az bir kişi de yanında getirmesi gerekir. Ne olur ne olmaz, kapıyı dikizleyecek yanında gelen. O işini bitirince de bir çukura falan gömerler zahir?
Aklımı yitiriyorum yavaş yavaş bu köhnede. Ne eş dost ne akraba yanına da sığışamam ki? Kitaplarımı burada bırakırsam evine beni alacakmış hala kızı. Hastırsın ordan. O kitaplar benim evlatım gibi. Evlatlarım demedim. Çünkü evlat yazınca zaten çoğul anlam taşır ondan. Saatın gonkuna bakılırsa gece yarısı olmak üzere. Sobanın altını kapatmalı. Rüzgar yine uğulduyor bir sakatlık çıkmasın. Ne iyi olur aslında? Sobadan öyle usul usul karbonmonoksit yayılır, benim ciğerlerime dolar, kimse de bombayla zehirli tozla uğraşmamış olur.
Uyuya kalmışım asmanın altında. Ismarladığım yeni kitapları getirecek kurye nerede kaldı...
Not: kimi zaman teknik nedenlerle yazıma gösterilen yorum ilgisine karşılık veremiyorum. Lütfen kimse yanlış anlamasın olur mu? Tümüyle teknik nedenlerledir başka tek bir nedeni dahi yoktur. Gerçi kılıktan kılıka girenler, bin bir surat ortalarda dolanıp duranlar da var biliyorum. Benim ilgim yazmağa olduğundan, bunlarla ilgilenmiyorum. Söylemeyi borç saydım biline...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.