- 500 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
A Ailem ve Ben DEDEM YAHUT NAMI DİĞER TOPAL AHMET EFENDİNİN KERAMETLERİ
Ailem ve Ben
DEDEM YAHUT NAMI DİĞER TOPAL AHMET EFENDİNİN KERAMETLERİ
Dedemi çok seven, ahlaken de ona çok benzeyen Yeğeni Süleyman Hoca anlatıyor: ‘Dedenin kerametlerini anlatayım sana dinle. Bayramda ziyaretine gittiğimiz bu ihtiyar bizi görünce keyifleniyor ve başlıyor anlatmaya:
‘Hacı Ahmet Efendi’nin hiç düşmanı yoktu. Yalnız köyde bir komşumuz onu hiç sevmezdi. Bir gün ona olur olmaz yerde:’Sen eşeksin’dedi. O hiç kızmadı: ‘Haklısın dedi: Kıyamet günü ben sırat köprüsünü geçemezsem eşeğim, eşekten de adiyim belki de.’ Dedi ve konu oracıkta kapandı. Bir daha konuşmadılar, aralarında bir tartışma geçmedi.
Aradan çok zaman geçmedi bu ihtiyarın büyük oğlu Ahmet Efendi amcamı çok kötü bir şekilde ana-avrat sövdü. Ahmet Efendi dedeniz hiç kızmadı.’ Hasbinallahu ve ni’mel vekil ‘dedi üç kere, sonra bana dönerek: ‘Yeğenim dedi çok yakın amanda bu adamın başına bela gelir’. Evet, Allah’ı vekil etmişti mübarek adam. Ona karşılık vermemişti. Onun güzel ahlakında bu yoktu. Fazla zaman geçmedi.Ertesi gün bu soysuz belasını buldu. Hem de nasıl. Kardeşinin elinden. Kardeşi tabancayı temizliyordu. O da oradaydı. Tabanca anında ateşlendi. Bu pis herifin karnına isabet aldı. Onun pis bağırsakları yere döküldü. Oracıkta can verdi münkir adam.’
Bu aile Allah dostlarının düşmanı bir aileydi. Yıllar sonra aynı köye yerleşecek olan Allah dostu Muhammed Nurani hazretlerine komşu oldular. Allah dostu satın aldığı bu yere köyün üçüncü camisini yaptı. Askeri mıntıkaya yakın bir yerdi burası. Mevzuata göre belli bir yapılaşmadan fazlası yasaktı. Şikâyet edip caminin müştemilatını yıktırdılar. İşte yine münkirliklerini göstermişlerdi. Yapacaklarını yapmışlardı. Dindar görüntülerinin ardındaki gizli düşmanlığı ortaya çıkarmışlardı.
Yıllar önceydi. Şöyle düşünmüştüm ben.Bu dedem herkesle iyi geçinirdi, hiç düşmanı yok muydu? Bu olaydan haberim olmamıştı. Dünyada hiç düşmanı olmayan kişi ya münafık, ya riyakârdır derler. Bu büyüklerin sözüdür. Peygamberlerin bile düşmanları olmuştu. Evliyaların münkirleri hazırdı hemen yanı başlarındaydı. Adıyaman’daki zat Sultan Muhammed Raşit’i K.S.A’ in düşmanları aynı köyde yaşamaktaydılar. Ve onu zehirlemeye kalkan kişiyi evlerinde barındırmışlardı.
Sonra biri anlatmıştı onunla bir hac yolculuğu yapan bir kişinin sürekli ona muhalefet ettiğini, sürekli, onu azarladığını ve sürekli onu tembelliğinden yavaşlığından dolayı taciz ettiğini söylemişti. Önceki anlatılan olayı duymamıştım. Hah dedim işte şimdi o bir mürai değildi, bir münafık hiç değildi, olamazdı.
Şimdi yattığı asri mezarlıkta karşısında yerleşik evlerde oturanlar onun mezarında geceleri hep bir ışık yandığını anlatırlar dilden dile. Görenler merak edip bu kimin mezarı diye araştırıp öğrenirler. Konu bize kadar gelir.
Dünyadayken üstün ahlak içinde yaşamış birinin kabrinde ışık yanması,-ışığın kandil mi, mum mu olduğu veya başka bir cinsten nur mu olduğu pek belirsizdir. Çünkü bu anlarda kimse oraya yaklaşmaya cesaret edemez.- pek şaşılacak işlerden değildir. Çünkü o hayatındayken de etrafına ışık saçan bir kişiydi. Ama alçak gönüllüğünden olacak kimse o yaşarken bunun farkında değildi. Ancak genel kanaat o şekildeydi.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.