- 665 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
ÖNCE İNSAN OLMAK LAZIM
Geçen gün Mehmet Abi ile karşılaştım, oradan buradan konuşurken mahallelerindeki caminin imamından bahsetti. Günlerden ne gündü geçmiş gün hatırlayamadım ama sabah namazı için camiye girdim, baktım imam değişmiş, öyle tıfıl bir çocuk, namazı kıldırdı selam verdikten sonra cemaat olarak başına toplandık, hoş geldin dedik bir isteğin var mı diye sorduk. Teşekkür etti, hiçbir isteği olmadığını ama bir an önce mahalleliyle tanışmak istediğini söyledi
Yeni hoca ile kılacağımız ilk Cuma namazıydı, abdestimi aldım tam çıkacağım hanım seslendi ‘’Bey yanına para almadın şimdi camide para toplarlar lazım olur’’ dedi ben de sağ ol dedim cüzdanımı aldım çıktım.
Çocuk namazı kıldırdı amaaan imam diyecektim, hala alışamadık yeni mezunmuş ilk tayin yeriymiş. Ama para toplamayı unuttular. Dernek başkanına sordum, niye para toplamadınız diye, hoca istememiş, dernek başkanı bide kızdı ‘’Bu kadar masraf nasıl karşılanacaksa’’ dedi.
Caminin altında bir dükkân vardı, yıllardır da boş duruyordu, bir gün baktım hoca oranın temizliğini yapıyor, selam verdim geçtim, bir şey de demedim. Birkaç gün sonra bir de baktım oraya lokanta malzemeleri, masa sandalyeler getirilmiş, Hoca onlarla uğraşıyor. İçimden bu hocadan da bize hayır yok, lokantacılığa başlayacak galiba dedim.
Bir sabah namaz bitti hoca mikrofonu eline aldı, ‘’Muhterem cemaat, camimizin altındaki dükkâna buyurun beraber çorba içelim’’ dedi. Yine içimde hayırdır inşallah dedim ama ben de gittim. Hoca girer girmez kolları sıvadı herkese tek tek, yanında bir parça pide ile birer kâse çorba ikram etti. Çorbayı içtik teşekkür ettik. Mercimek çorbada hakikaten hanımın yaptığı çorba kadar güzel olmuştu. Çıkarken para hazırlıklarına başladığımızı gören imam ‘’Arkadaşlar kimseden para istemiyorum bu bir tanışma, kaynaşma çorbasıydı bunu sık sık yapacağız inşallah’’ dedi.
Eve gidince hanıma anlatım, senin çorban kadar da lezzetliydi dedim. Hanım ‘’Tabi lezzetli olacak çünkü o çorbayı ben yaptım’’ dedi. Meğerse hoca bizim kadınları organize etmiş, böyle bir işe başlamışlar. Sonra cemaatin bir kaçına söyledim, arkadaşlar bu böyle olmaz bundan sonra bizde giderken bir şeyler alalım eli boş gitmeyelim dedim. Onlarda münasiptir neden olmasın dediler. Ondan sonraki ilk sabah namazında herkes kendi çapında bir şeyler aldı, namazdan sonra aşağıya dükkâna bir indik bir de ne görelim bizim hanımlar da gelmiş onlar her şeyi hazırlamış bizi bekliyorlar. Manzarayı görünce daha fazla dayanamadım gözlerimden yaş boşandı. Tabi ki sevinç gözyaşlarıydı. Nede güzel oldu biz cemaatin hepsiyle yıllardır tanışırız ama hanımlarla beraber böyle bir etkinlik yapmak aklımıza gelmedi. Bak şu tıfıl oğlanı görüyor musun? Çok yaşayan değil çok okuyan bilir diye boşuna dememişler. Çorba faslından sonra Hoca ayağa kalktı ‘’ Arkadaşlar hepinize teşekkür ederim, bilhassa Hanım Ablalarıma daha fazla teşekkür erdim. Bu organizasyon benim hayal ettiğimden daha hızlı gelişti, siz iyi niyetli insanların sayesinde. Burada yaptığımız çorbanın tüm masraflarını biz söylemeden esnaf arkadaşlarımız getirmeye başladı. Her esnaf ne satıyorsa sattıklarından bize de getirdiler, tıpkı sabah sabah sıcak pidesini bizlerden eksik etmeyen fırıncı arkadaşlarımız gibi. Siz de isterseniz öğlenleri de yemek çıkaralım her gün bir çeşit yaparız. Ekonomik durumu iyi olmayanlar gelsin buradan yemeğini yesin, buraya gelemeyecek tanıdıklarınız varsa biz onlara götürelim. Ne dersiniz ‘’ dedi. Ne diye bilirdik Allah dedik tabi, sevinçle karşıladık, onlarca işsiz güçsüz emekliyiz zaten dedik. Artık öğlen de bir çeşit yemek çıkıyordu. Organizasyon ile ilgili, eksikleri yenilikleri genelde sabah namazından sonra çorba içerken konuşurduk. Artık söz alma zamanı bana gelmişti, yıllardır içimi kemiren bir olay vardı. Ne zaman cenaze evine gitsem yemek telaşına kapılmış cenaze yakınları insanları görünce çok üzülürdüm. Bu değil diyordum, bizim dinimizde bu böyle değil, cenaze evinde yemek pişmez, zaten onların acıları kendilerine yeter, bir de gelenlerin açlığı ile mi uğraşsınlar diyordum, hatta ben özellikle yemek yemezdim. Ayağa kalktım, arkadaşlar bir dakika beni dinler misiniz dedim. Çorba içen cemaat pür dikkat bana baktıklarını gördüm. Arkadaşlar cenazesi olan komşularımızı yemek yapma telaşından kurtaralım. Cenaze evi yerine yemeği burada yapalım, ne olacak cenaze evi bu, bir sürü yemeğe de gerek yok, bir çorba yaparız cenaze evine uzaktan gelmiş aç olanlara ikram ederiz. Mahalleli olarak burada çok güzel bir ortam oluştu, bunu değerlendirelim cenazesi olan komşularımıza yardımcı olalım dedim. Sanki herkes benim söylediğimi bekliyormuş gibi mutlulukla kabul ettiler.
Bizim camimizin yanında bir kahve var, zaman zaman hocayla oraya çay içmeye giderdik. Hoca çay içerken, göz ucuyla içeride okey oynayan insanlara bakardı, bir süre sonra çayını alıp onların oyununu seyrederek çayını içmeye başladı. Artık samimiyeti artırmışlardı, bir birlerine isimle hitap edecek kadar araları iyiydi. Hoca öğlen saatlerinde oradaki okey oynayanları ikna ederek öğlen yemeğine davet ediyor. Onlara yemek yediriyor. Bazen de yanlışlıkla yapmış gibi ıstakalarını devirir sonrada pardon, pardon yanlışlık oldu durun çay paralarını ben vereyim diyerek, oyundan soğutma hamleleri yapardı.
Yaz geldiğinde mahallenin çocukları kendileri biz camiye gideceğiz diye tuttururlardı. Hoca çocuklar okula gitmediği zamanlar da yol da sokakta onları gördüğünde onlarla konuşur, ödevini yapamayanlara, yardım ederdi. Hoca çocukla çocuk, büyükle büyük olabiliyordu. Çocuklar kuran öğrenmek için camiye girerken, hoca kapıda durur her çocukla konuşur, konuşmasa bile onunla güler yüzlü, sevecen bir tavırla göz temasını kurmayı ihmal etmezdi. Çocukları güle oynaya camiye girip çıkışlarını gördüğümde, çocukluğum aklıma gelirdi. Ben bir gün camide, yanımdaki arkadaşıma baktım diye hoca elindeki kızılcık sopasını ense köküme bir vurdu, ben bayılmışım gözümü açtığımda evde yatağımda yatıyordum. Liseden sonra askeri okulu kazandım ama hocanın enseme vurduğu sopa, boyun fıtığına sebep olmuş filimde ortaya çıkınca sağlık raporu alamadım.
- Boynun şimdi nasılsın Mehmet Abi;
Hala soğuk havalarda, boynumun ağrılarını hissediyorum. Amma o önemli değil, ruhumdaki ağrı hiç geçmedi zaman zaman daha da depreştiği oluyor.
Ne ise bizim hocaya dönelim, başta da söyledim, hiç para toplamıyordu. İlk zamanlar, gizli gizli maaşından biriktirdiği parayla, mahalledeki fakir insanlara yardım yaparmış, hem de onları incitmeden. Bunu öğrenen mahallenin ileri gelen zenginleri, hocayla beraber bu işi daha da ileri götürdüler, zaman zaman, sahibinden habersiz fakir insanların doğalgaz, elektrik faturalarını ödemeye başladılar. Onların evine isimsiz yiyecek paketi gönderiyorlardı. Bunu tabi duyan duymayana, bilen bilmeyene hiç söylemezdi. Camiye bazen gelemeyen cemaatlerden hocayı görenler ‘’Hocam biraz rahatsızdım camiye gelemedi’’ diye açıklama yapma ihtiyacı duyanlara, bizim hoca ‘’Komşum o benim sorunum değil, namaz senin borcun o Allahla kul arasında buna karışmam, ama mahalleyi ilgilendiren, insanlığı ilgilendiren konularda seni göremezsem o zaman nerdeydin derim, şimdi rahat ol’’ derdi.
Hocanın sık sık anlattığı bir konu var onu da anlatmazsam olmaz. ‘’Muherem cemaat biz şimdi namazımızı kıldık ne oldu bu gün bu saatde ödememiz gereken namaz borcumuzu ödedik. Kimse günahlarımız af oldu, tertemiz olduk diye düşünmesin eğer işlediğin bir günahın varsa onun hesabını öbür dünyada mutlaka vereceksin’’der
Tayin olup geldiği ilk haftada, yalınız başına caminin bahçesine fidanlar dikti. Fidan dedimse hepsi de meyve veren fidanlar, bizim mahallenin ikliminde yetişen meyve fidanı. Diktiği ceviz fidanlarını, zeytin fidanlarını bir görsen kocaman oldu. O ağaçların meyvelerini mahalleli de yardım ederek topluyoruz, caminin avlusunda bir yerimiz var oraya koyuyoruz, mahalleli gelip orada ihtiyacı kadar alıp gidiyor.
Esas hatıra ormanımızı anlatacaktım sana. Hoca orman dairesi ile uzun uzun istişareden sonra, mahallemize ait bir hatıra ormanımız var artık. Ormancılar biraz zorluk çıkartsa da, sonunda bir hatıra ormanımız oldu. Oraya ağaçları hep beraber diktik, orman dairesinin uygun gördüğü meyve ağaçları diktik tabi. Zeytin ve ceviz ağaçlarından topladıklarımız meyveler nerede ise mahallenin ihtiyacını karşılayacak kadar opluyoruz.
- Yahu Mehmet abı bu hoca mahalle camisinde hala duruyor mu?
Evet, duruyor bir gün gel de seni tanıştırayım dedi, ben de tamam dedim.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.