- 669 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Çemberin İçinde Hayatlar
Sesi duvarlara çarparak geldikçe, kendine kaçar insan ve içinde bir yerlerde biriktirir sustuklarını. Duran suyun yosun tutması gibi, kokmaya başlar biriktirdikleri zamanla. Genzine gelse de kokusu, hep orada varlığını hissettirse de, tiksindirse de; yutkunarak, tekrar derinlerine gönderir yok sayar ve yoluna devam eder korkularıyla.
Bilir oysa; su gibi, duyguları da akmak ister coşarak, dans ederek. Ama akmalarına izin vermez, bent koyar önlerine,
uydurduğu yalanlarla. Çünkü; omuzlarına yüklenmiş misyonları vardır. Kendine ait olduğuna inandırıldığı kırmızı çizgileri. Oysa çevresindekilerin çizdiği ve kendilerinin hiçte yürümedikleri, yürürmüş gibi yaptıkları, dokunursa yanacağına inandırıldığı, çizgiler işte. Ve o çizgilerin oluşturduğu çemberinin içinde kuyruğunu yakalamaya çalışan kedi gibi kıvranır, kıvranır. Bu kıvranışına ‘’Yaşam Mücadelesi’ der. Yaşam mücadele edilesi bir şey değildi aslında. Bir ormanda yürürken, tüm bedenini saran mis gibi havayı, hiçbir mücadele vermeden ciğerlerine çekmek gibiydi oysa. Yani sadece yaşanılası.
Cehennem gibi gördüğü hayatın, tam orasında, bir avuç cennet yaratmış olsa da kendine, çevresindeki cehennemin ateşinin hararetiyle kavrulur yine de ve adeta küçüklüğünde evin salonunda yanan, nar gibi kızarmış sobaya dönüşür hayat. Dokunmaya korktuğu, korkutulduğu gibi; iliklerine kadar hissetse de, hayata da dokunmaya korkar zamanla. Uzatamaz elini, dokunamaz asla. Seyirci olmak düşer payına.
Tüm bunları unutmak adına, koşmanın gerekli olduğunu savunmaya başlar sonra, savunması gerekliliğine inanır, inandırılır sadece aslında. Koşmak, mücadele vermek, yarışmak, kazanmak vardır artık hayatında. Koşar, nefesi kesilene dek koşar. Aslında, içindeki gerçeklerden kaçmak adına koşar. Ama nereye gitse, onlarda yanındadırlar hep. Çevresindekiler rakiptir artık. Hatta; çelme takmak gibi hilelere de karışır arada. Çünkü hedefe varmalıdır. Bunca koşuşturmaca içerisinde durup, soluklanıp düşünemez, bu yol bana ait midir? Koştuğum yön benim yönüm müdür? Hedefe varınca mutlu olacak mıyım? Sorgulayamaz. Tam da hedefe vardım derken bir gün; yine o koku gelir genzine ve gecenin koyusunda bir yerde yakalar işte. Artık sosyal güvencesini sağlamış olsa da; içsel güvencesi yoktur aslında. Tutunduğu dallara dair kaygıları, düşme ihtimalleri kalmıştır geriye avucunda.
Ve gecelerin koyusunda içsel mahkemeler kurup kendini sorgulamaya başlar, hatta acımasızca yargılar. Hayatı ıskalamış olmanın acısıyla, öyle ağırdır ki cezaları, temyiz yolu kapalıdır, affı yoktur geçen zamanın. Çünkü akacak bir şey kalmadı içinde, özgürce dans edeceği ritim de. Çünkü o da artık herkes gibi, hep düz çizgiler de yürür gibi yapmakta ve bu çizgilerin varlığına başkalarını da inandırmakta. O düz çizgiler, çember oldu zamanla, etrafını saran. Kimsenin görmediği bir abluka, sadece o’ nu kuşatan. Ve sonra çember alev alır, ateş çemberine dönüşür bir anda, içinde kıvranan kedi ise, kendini sokmaya hazırlanan akrebe.
Artık bir dost gerekli, gelip de kurtaracak. Kurduğu içsel mahkemelerinde avukatlık görevini üstlenecek ve hafifletici sebepler bularak, beraatına sebep olacak. Yoksa, akrep kendini sokacak, yok edecek. Çünkü; hayat, ateş çemberi, uzatsa yakacak ellerini. Bir kurtulsa, bir affedebilse kendini, bırakabilse suyun akışına. İşte o zaman; çemberin dışına çıkacak ve yaşamı ciğerlerine çekecek. Ve anlayacak; asıl cehennemin, cennet sandığı, o bir avuçluk yer olduğunu aslında.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.