KÜSMEK
KÜSMEK
Günümüz insanı giderek daha fazla bireyselleşmektedir. Biz’in yerini çoktandır ben almıştır bile. Oysa insan sosyal bir varlıktır ve dolayısıyla da başkalarına karşı hukuki, ahlaki sorumlulukları vardır. Fakat ne hazindir ki bireyselleşmenin neticesi olarak ahlaki sorumluluklarımız birer-ikişer elimizden gitmektedir. İnsanımız artık kendi menfaatine ters gelen en ufak bir şeyden dolayı birilerine kırılır, incinir, küser olmuştur maalesef.
Evet, insanız bazen birilerine kırılır, incinir, küseriz. Oysaki küsmenin hoş olmadığını, bir mümine yakışmadığını da biliriz. Çünkü bir müminin üç günden fazla küs durması günahtır. Barışmak isteriz de bir türlü küskünlüğümüzü kalbimizden atamayız. Böyle zamanlarda kalbi sahibine havale etmek, küskünlüğümüzün kalbimizden alınması için Allah’a c.c. dua etmek gerekir.
Pekala küsmek nedir? Küsmek; Darılarak, incinerek ve daha önemlisi kin tutarak birisiyle konuşmayı, alakayı kesmek, ondan yüz çevirmektir. Çevremizde olan insanların düşünceleri, hayat tarzları bize uygun olmayabilir. Mesela kibirli, gururlu, karşısındaki ile alay etmeyi seven birileri olabilir. Onlarla birlikte olmanın, onlarla konuşmanın bize zarar vereceğini biliriz. Bu tür insanlarla aramıza mesafe koymamız, onlarla konuşmamamız küsmek olur mu? Onlara karşı kin tutmadığımız müddetçe küsmek olmaz elbette. Böylelerine karşı araya mesafe koymak, konuşmayı kesmek, onların hallerini düzeltmesine sebep de olabilir. Böyle davranmak bir nevi halimizle onlara nasihat etmek gibi olur.
Birbirlerine küsenlerin arasını bulmalı, onları barıştırmaya gayret etmelidir. Yalan söylemek büyük günahtır. Fakat dargınların arasını bulmak için yalan söylemek ise caizdir. Efendimiz s.a.v. “ İki kişinin arasını bulmak için hayırlı söz söyleyen yalancı değildir “ buyurmuştur. Rabbimiz, birbirimizle iyi geçinmemizi, birbirimizi sevmemizi istemektedir. Birbirini seven, birbiriyle iyi geçinen insanlardan oluşan toplumda bulunmak sanki dünyada cenneti yaşamak gibidir. Saadet asrından müthiş bir tablo;
Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in R. Anhum. bir adetleri vardır. Sabah namazından sonra bir gün birisinin evine giderler, ertesi gün diğerinin evine. Sahabe ise onların bu adetlerini bilirler. Nasıl bilmesinler ki onlar Ehli Beyt’tir, her hareketleri diğerlerine örnektir. Bu sebeple sahabenin gözleri her zaman onların üzerindedir. Sabah namazından çıkılır, Hz. Hasan r.a. kendi evine, Hz. Hüseyin r.a. kendi evine gider. Sahabe şaşırır, neden böyle yaptıklarını bilemez. Ertesi gün sabah namazından çıkışta yine aynısı olur, kendi evlerine giderler. Sahabe acaba aralarında kırgınlık mı var diye düşünürler, fakat onlar böyle yapmazlar, bilmediğimiz bir sebebi vardır derler. Ertesi gün yine aynı olunca, birkaç sahabe bir araya gelir istişare ederler. Gerçi derler, onlarda küskünlük olmasına olmazda, olur ya böyle bir durum varsa aralarını bulmakta bize düşer. Karar verirler yaşça küçük olan Hz. Hüseyin’e r.a. giderler.
Hz. Hüseyin’e r.a. durumu anlatırlar, adetlerini neden değiştirdiklerinin sebebini öğrenmek istediklerini söylerler, küskünlük lafı etmezler. Hz. Hüseyin r.a. ferasetlidir, gelenlerin ne için geldiğini anlamıştır elbette. Fakat bilir ki onların Ehli Beyt sevgisi söyletmez asıl niyetlerini. Hz. Hüseyin r.a. gelenlere “ ağabeyim Hz. Hasan’la r.a aramızda bir kırgınlık oldu. Onun için sabah namazı çıkışı herkes kendi evine gider. Fakat haşa ben ağabeyime küs filan değilim, hemen yanına gider elini öper, özür diler, helallik alırım. Ağabeyim de bana hakkını helal eder, küskünlüğü de olmaz bunu da biliyorum. Fakat der, dedem Rasulullah’ın S.A.V. şöyle buyurduğunu bu kulaklarımla işittim. “ İki mümin birbirine küstüğü zaman kim gider önce özür diler, diğerinin gönlünü alırsa o cennete diğerinden önce girer” Ben istiyorum ki ağabeyim Hz. Hasan r.a. bana gelsin de cennete benden önce girsin.
Evet, onların kırgınlığı da Allah c.c. içindi, barışıklığı da. Kırgınlıklarında bile karşı tarafın iyiliğini istemek vardı, bahası cennet bile olsa….
YORUMLAR
Yine çok güzel bir konuya değinmiş siniz. Elinize emeğinize sağlık. 🌹