- 456 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
Edebiyat ve Özelinde Türk Edebiyatı Üzerine Fikirler 2
Edebiyat ve Türk Edebiyatı Üzerinde
İnsan kavramının belirleyenleri var, biliyoruz...
Biliyoruz ki, sonuçta hepimiz insanız ve insan kadarız ama belirleyenleri var ve kademelidir.
Birtengri gözetiminde bir evrilme zorunluğundan gelen, belirleyen, bir de belirlenenliğini kastediyorum.
Dil gibi, genom gibi, din gibi, sınıf gibi...
Sonra, daha ileri aşama olarak, üçlemeyle yazalım yereli, ulusalı ve evrenseli hal oluyor.
Şudur.. her insanın bir yereli var, ulusalı da, buradan evrensele varıyoruz.
Bölüm bütün kastı budur, açıklamış oluyorum.
İnsan tanımı ile bitişgendir.. grift, ayırmacı sınırları çok karışık, ayırım amaçlılığı izaha muhtaçlık arzeden.
Ayrımcı demiyorum bakın, kateogorik ve amprizme dayalı ve buna niyetli...
Dikkatimi çeken Türk edebiyatının ulusalı olmamasıydı, sahiden yoktu.
Adı vardı.. ama ulusalı yoktu.
Ulusal demokratik devrim dönemindeki sosyolojik dinamizmi yoğun zamanı bile, çokmuş görünüyordu ama zorlamaydı.
Modern dönemlerde devrimler sonrası ki, herhangi bir tür devrim yapmış olmak, bir halk için daha daha önemliydi.
Öyledir.. devrim yapmış halk olmak önemlidir.
İnsanı fabrike, ulus halini kurgucu.. edilgen, tarih, dil yazımlarından koruyordu.
Ulusal demokratik devrim yapıyorsunuz ama Türk ulus kavramı kadük çıkıyor.
Ulusal sorun sorunlu, doğru cümle bu...
Eksikli ve özürlü anlamındadır.
Kompartmanist, parçalı, iğreti gibi...
Yerele yazıyor, evrensele yazıyor ama Türk’e yaz(a)mıyor.
Türk’e klasik yazıyor; çoban, yağmacı, talancı.. bunu din ve fütühatla aklınca süslüyor ama alalıyor.
Överken dövmek ya da yermek gibidir.
Niyeti dinastik, etnik, mezhebik, cemaatik filan gibi oluyor
Türk Edebiyatı’ında, edebiyatın eylemli oluşturcusu yazarlar, Türk’e dair yazmıyor.. eğer yazarsa istihfamla, aşağılama ve alay ile yazıyor.
Epistomolojik ve toplumbilimsel sorgulama ile yazanı da en ağır hakaretle karşılıyor.
Bir de en ırkçı, en şöven, en na-so, en faşist öngörüyle yazıyor.
Ama yazan, med (yükseliş) döneminde ve Türk kökenli olmayan, Türk zahiri olmayı düşünen bir uyanık konumdadır.
Kraldan fazla kralcı veya Türk’ten evla Türkçü...
Irkla, öjeniteyle, şövenle, asabiyeyle yazıyor.
Ben şimdi bunları yazınca ırkçılık(!) yapmış oluyorum?!
Bir şeyi ısrarla anlatamamakta kalıyorum, diretiliyor.
Sizin de, benim de.. herkesin bir yereli var..ben örneğin,Tatar/Kıpçak-Türkmen karışığıyım, sonra Türküm ve insanım.
Dizge bu.. tümdengelim veya tikelegidim dizgeleyebilirsiniz, sarmal serbestisi-sürekliliği var.
Ama aynı zamanda da hem kopuk/kompartmanist ve hem de münavebeli...
Evrensalite ya da üniversalitesi; yerelden, ulusaldan dizgelenip gidiyor.
İnsan(lık) gibi.. bir müddet sonra yereli ile üniversalitesi griftleşiyor.
Karışıyor...
Ulusalından, eğer varsa yaptığı devrimiyle, bunun farkını çıkarsamasıyla anlayabiliyorsunuz.
Devrim de tarihi bu konumda, kaçınılmaz şekilde hem Darwinist bir de üstüne sos Freudiyen ediyor.
Bunları din yerine koymamak şart-ı kaydıyla...
Koydunuz mu, din gibi.. din yerine, modern feodalitenin post/trans hali oluyor.
Ulus ötesi ulusun, sanayi tipi ağa ve maraba ulusun feodalizmi gibi...
Devam edeceğiz...
Ahmet Kutlu Ayyüce
Görsel fotoğraf: Devrim yapmış, milleti yeniden ve çağdaş anlamda tarih sahnesine çıkarmış lider.. özünü ömrünü bu millete vakfetmiş. Ama bu vefasız milletin ’din iman’ diyince insanlıktan çıkması karşısında çok üzülmüş, sükut-u hayale uğramış büyük Türk, büyük devlet adamı...
YORUMLAR
Göktürkmen
İkna edebileceğim konusunda umutvar değilim. Konuşma gereksiz polemik olacak, Halide Edip'in, eşi Adnan Adıvar'ın milli demokratik devrimin eylemci öznesiyle hangi sebeplerden ters düştüğünü anlatsam ikna olmayacaksınız.
O nedenle şey diyebiliyorum, yazıların diğer bölümlerini bekleyin ve bütünsel okuyun.
Size bir de söz vererek bitireyim, sizin için en kısa zamanda bir Yaşar Kemal biyografisi yazacağım. Eupatridyel ve Oligopolokratik biyografi, meritokrat bakış değil.
İyi geceler dilerim.