- 1776 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Atatürk’ün rüyaları
((( Mustafa Kemal’in Diyarbakır’da gördüğü rüya )))
‘Ay sol kolumdan geldi kalbimin üstünde durdu. Ondan sonra güneş de sağ kolumdan girdi, ikisi burada göğsümde birleşti. Ondan sonra ay sol kolumdan, güneş sağ kolumdan çıktı gitti.’
Rüyayı yorumlayan Şeyh Selim Lice’de Atatürk’e şunları söylüyor; ‘Sen bu ülkede (Türkiye’de) çok büyük bir adam olacaksın ve Türkiye’i kurtaracaksın. Fakat senden bir ricam da, mümin-i İslam’a da müzahir ol yardımcı ol.
((( Atatürk ve Fevzi Çakman’ın Rüyaları )))
"Mustafa’ya söyle korkmasın..."
İstiklal Harbi günlerinde, Sakarya Meydan Muharebelerinin en kritik dönemlerinde, top seslerinin Ankara’dan duyulmaya başlandığı ve Büyük Millet Meclisinin Kayseri’ye nakledilmesinin bile düşünüldüğü günlerde Atatürk, günlük çalışmalarının büyük bir kısmını yürüttüğü ve bugün müze olarak değerlendirilen Ankara Tren İstasyonundaki evde, bir sabah erken kalktığı bir sırada Çavuş Ali Metin’e;
Acele olarak Fevzi Paşayı telefonla ara, bul ve hemen buraya gelmesini söyle. Diyor.
Ali Metin, Fevzi Paşayı telefonla arayıp bulduğunda, Fevzi Paşa da Atatürk’ün yanına gelmek üzere, hemen evden çıkmakta olduğunu söylüyor. Fevzi Paşa, Atatürk’ün yanına girince, Atatürk ona bir kağıt kalem uzatıp;
Bugün gördüğün rüyayı yaz ve bana ver, diyor.
Kendisi de bir kağıt kalem alıp aynı şekilde o gün gördüğü rüyayı, Fevzi Paşa’ya vermek üzere yazmaya başlıyor. Yazma işi bittikten sonra, her iki Paşa da karşılıklı olarak yazdıklarını alıp okuyorlar ve okuma işi bittikten sonra birbirlerine bakıp sevinçle gülümsüyorlar.
Her ikisinin de yazdıklarını kendi kağıtlarından okuyan Ali Metin, her iki kağıtta da şu rüyanın yazılmış olduğunu görüyor:
Hz. Peygamber (s.a.v) Efendimiz, Hacı Bayrâm-ı Velî’ye diyor ki:
"-Mustafa’ya söyle, korkmasın, sonunda zafer onların olacak."
Bilindiği gibi, aynı gecede rüyalarında Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimizi, Hacı Bayrâm-ı Velî’ye bu sözleri söylerken gören o iki muzaffer kumandanın o günkü isimleri, ’’Mustafa Kemal’’ ve ’’Mustafa Fevzi’dir.
((( Hafız Halil Efendi )))
Din kardeşlerim, sizi Şeyh Sunusî Hazretlerinin bir tebşiri için buraya topladım’’ dedi ve şu vakayı anlattı:
Şeyh Sunusî Hazretleri bu gece Peygamberimizi rüyasında görmüş ve koşup elini öpmek istemiş. Peygamber kendisine sol elini uzatmış, buna şaşıran ve mahzun olan Şeyh, Peygambere hitaben:
-Ya Resulâllah niçin sağ elinizi vermediniz? Diye sual edince şu cevabı almış
Sağ elimi Ankara’’da Mustafa Kemal’a uzattım.
Bu rüyayı anlatan Hafız Halil Efendinin elleri, çenesi ve dili titriyordu. Gözleri dolu doluydu; hitabesi kalabalığı etkilemişti. Birden gür ve imanlı bir sesle:
Ey ahali, Mustafa Kemal muzaffer olacak, Peygamber Efendimizin sağ eli onun elindedir. Buna iman edin!.. Diye haykırdı ve kürsüden indi.
((( Yahya Galip anlatıyor: )))
Mustafa Kemal, Ankara’ya geldikten bir müddet sonra, garip bir rüya görmüştür. Rüyasını ertesi günü, bana şöyle anlattı:
-Bilmediğim bir yerde, otomobilim ansızın durdu! Güya, düşman saldırıya geçmiş. Biz İnönü’nde, bir muharebe vererek düşmanı bozguna uğratmışız. Şimdide, ikinci defa olarak gene İnönü’de çarpışıyormuşuz. Otomobilim, o bilmediğim yerin önünde durunca siz karşıma çıktınız ve bana: Paşam! İnönü’den ne haber? Diye sordunuz.
Ben de size: Durum kritik! Cevabını verdim.
Kritik Nedir, anlamadım ki! Dediniz.
Bunu cevabını size on beş dakika sonra veririm! Diyerek odama çekildim….
Mustafa Kemal bana bu rüyasını anlattığı zaman, ”İnönü” mevkinin o güne kadar hiçbir tarihi şöhreti yoktu.
Aradan yıllar geçti. Birinci İnönü’nde, İsmet Bey’in kumandası altındaki kuvvetlerimiz düşmana galip geldiler ve sonunda ikinci ”İnönü” meydana geldi. Düşmanın üstün kuvvetlerine karşı giriştiğimiz bu ikinci savaşın henüz neticesi alınmadığı tehlikeli günlerin birinde idi.Mustafa Kemal’in otomobili Millet Meclisi önünde durdu. Hemen yanına koştum telaş ve endişe ile:
Paşam! İnönü’de ne haber? Diye sordum.
Aynen şu cevabı verdi:
Vazife kritik!
O zaman ben:
Kritik nedir? Dedim, anlamadım ki…
Sana, bunun cevabını on beş dakikaya kadar veririm… dedikten sonra gülümsedi:
Hani… Ankara’ya geldikten biraz sonra, ben bir rüya görmüştüm, hatırında mı?
Hafızamı yoklayarak ve arada bir ayrıntılarını hatırlayamadığım zaman kendisinden de yardım isteyerek rüyasını anlattım; güldü:
İşte, dedi, Rüya aynen çıkıyor! Ben İsmet’i tanırım!… Göreceksin on beş dakikaya varmadan kendisinden başarı haberi alacağız!
Aradan çok kısa bir zaman geçti. Belki üç, belki beş dakika… Telgraf dağıtıcısının elinde bir kağıtla nefes nefese onun odasına girdiğini gördüm.
Postacının Mustafa Kemal’e getirdiği telgraf şuydu:
‘‘Saat 06:30 Metris Tepe’den gördüğüm durum:
Gündüzbey, kuzeyinde sabahtan beri sebat eden ve artçı olmaı muhtemel bulunan bir düşman mefrezesi; sağ kanak grubunun taarruzuyla düzensiz çekiliyor. Yakından takip ediliyor. Hamidiye yönünde temas ve faaliyet yok. Bozöyük yanıyor. Düşmanın binlerce ölüleriyle doldurduğu savaş meydanı silahlarımıza terkedilmiştir.”
Böylece bir rüya gerçekleşmişti
((( Atatürk’ün Annesinin Ölümüyle İlgili Gördüğü Rüya )))
Trenle çıktığı yurt gezilerinden birinde uyumaktaydı. Gördüğü kabus gibi rüya yüzünden kan ter içinde uyanır. Bir sigara yakar ve zile basarak kompartımanındaki hizmetine bakan Ali Çavuşu çağırıp;
"Gördüğüm rüya canımı sıktı" der.
Ali çavuş :
"Hayırdır paşam" deyince Atatürk’de rüyasını anlatır:
"Pek hayır olacağa benzemiyor... Kırlık bir yerdeymişiz. Her taraf yeşillik, birden bire bir sel geliyor, annemi alıp götürüyor. Endişe ediyorum. Yaverlere söyle, İzmir’e telgraf çekip annemin sağlık durumunu sorsunlar...
" Ve acı haber, kısa bir süre sonra yaveri Salih’in yolladığı şifreli telgraf ile gelir. Atatürk telgrafın şifreli olduğunu görünce hemen "Annem öldü değil mi" der. Annesinin cenaze törenine katılamaz ve yurt gezilerini kesmeden vatan hizmetine devam eder.
((( Atatürk’ün Gördüğü Son Rüya )))
26 Eylül 1938 tarihinde Atatürk, rahatsızlığı ile ilgili olarak ilk defa hafif bir koma atlatmıştı. Prof. Afet İnan, olayı şöyle anlatıyor:
O geceyi rahatsız geçirdi. İlk komayı o zaman atlatmıştı. Ertesi sabahki açıklamasında;
"Demek ölüm böyle olacak" diyerek uzun bir rüya gördüğünü anlattı. Salih’e söyle, ikimiz de kuyuya düştük, fakat o kurtuldu" dedi.
Atatürk’ün burada "kuyuya düşme" sembolü ile gördüğü rüya vizyonu, kendisinin de söylediği gibi ölümünün habercisiydi. Salih Bozok’un kuyudan kurtulması ise, Atatürk’ün vefat ettiği gün, buna çok üzülen Salih Bozok’un intihar etmesi sonucu kurtarılmasını simgeliyordu...
Bu Atatürk’ün gerçekleşen son rüyasıydı
Alıntı
Cenabı Allah rahmet eylesin, nur içinde yatsın kabrinde, mekanı cennet olsun. Şehit şüheda ile komşu olsun peygamberimize inşallah... ((( Amin )))
Muzaffer Önler / Elazığ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.