- 660 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
Bahçe Çeşmesi
Çocukken kan ter içinde koşup geldiğim, musluğuna ağzımı dayayıp, kana kana suyundan içtiğim çeşme. Yıllarca koşturduğum bahçenin duvarının dışından bakarken şimdi sana, görüyorum ki; önündeki havuz kurumuş, bir damla suya hasret kalmış kursağın, susuzluğunu dindiremez olmuşsun kendinin bile, yalnız geçen yıllar sonrasında. Oysa hatırlıyorum da; kaç bahar donatmıştınız annemle birlikte bahçemizi renk renk güllerle, çiçeklerle? Kaç bitkiye can suyu vermiştiniz hayata tutunsunlar diye?
Buradayım işte.
Nasıl da yabancı olmuşuz görüyor musun birbirimize? Sende fark ettin değil mi? Öyle çocukluk günlerimde ki gibi senin söndüreceğin ateş değil artık yanan göğsümde. Ve bunca yıldır, yürüdüğüm yolların, tarlaların çamurunu söküp atamayacaksın, kalacak bir ömür üzerimde.
Hatırlıyor musun? Çocukken, bir demir çemberim vardı; elimdeki telin ucunda çevirdiğim. Akşamlara kadar, sokaklarda dolaşır, onunla oynardım. Çok severdim o oyunu. Yalnızdım, kimseye ihtiyacım yoktu o oyunu oynarken ve mutluydum demir çemberin dönüşüne bakarken.
Şimdi bir şey söyleyeceğim sana; ama aramızda kalsın olur mu? Bunca sene kıvrandım da; çıkamadım bir türlü, telin ucunda çevirdiğim o çemberin içerisinden.
Görüyor musun?
Benim yüreğimde, senin de şu üzerindeki duvarda asılı mermer taşta ismi kazılı olan
Beni doğuran, büyüten, senin suyundan aldığı abdestle namaza duran
Ve bana dua eden kadın yok artık. Yorgun ve nasırlı elleriyle, yüzünü yıkayan o heybetli adam da.
Buradayım işte.
İçeriye giremediğim bahçe duvarının dışında.
Hatırlıyor musun? Babam anlatmıştı da ne çok gülmüştüm, burada işte tam burada, şu an durduğum yerde ‘’Oğlum bahçe duvarının üzerinde, işte tam şurada, üç tane yumurta buldum. Nedir bu diye çok düşündüm ama, bir anlam veremedim. Sonra diğer gün üç yumurta daha bulunca, gerçekten merak edip bu işin peşine düşmeye ve takip etmeye karar verdim. Birgün pencereden bakarken, üç kadının burada durduğunu gördüm. Bir şeyler yapıyorlardı. Hemen dışarı çıkıp yanlarına gittim. Merak içinde sordum ne yaptıklarını. Bana, şu mermerde yazılı olan isim, buradaki yatırın ismiymiş amca, duvarın üzerine üç yumurta koyup dua ettiğin zaman yıllarca çocuğa hasret olanlar hamile kalıyormuş, ne dileğin var ise üç vakte kadar oluyormuş dedi.’’
Babama sormuştum ‘’ e sen ne dedin peki?’’
‘’Kadının gözlerine baktığımda inancı gördüm oğlum, umudu gördüm ve tüm bunları yıkmaya hakkım yok diye düşündüm. İnşallah duanız kabul olur diyebildim’’
‘’Sonra o yumurtaları ne yaptın baba?’’ diye sorduğumda ise; gülümseyerek ’’omlet tabi ki de oğlum’’ demişti.
Hatırlamıyor musun? Şuracıkta konuşmuştuk tüm bunları.
Hatırlamıyor musun? Daha dün gibi. Dün nerede peki? Dün, bugün, yarın hep bizim sığınağımız değil mi? Bugünden ne kadar çok korkuyoruz şu halimize bir bak. Dün ne kadar güvenli, yarın ise endişe dolu.
Rüzgârın kökünden söküp, savurduğu Sahra Çalısı gibiyim şimdi. Kupkuru, bir damla suya hasret. Sürükleniyorum yıllardır, oradan oraya.
Hadi bahçe çeşmesi söyle bana.
Yılların hatırı var ne de olsa aramızda.
Şu an yanımda duvarın üzerine koyacak üç yumurtam olmasa da;
Gözlerim de tıpkı o kadının gözlerinde ki inanç ve umutla; yürekten istesem.
Annemin dudaklarından süzülerek gelen bir dua gizli değil midir şuralarda?
Gelip de değmez mi alev alev yanan göğsüme? Söndüremez mi ateşini?
Aradığım su olmaz mı bana? Yağmur olup yağmaz mı üzerime?
Adeta yeniden doğururcasına; yeşertmez mi kuruyan dalları mı?
Kurtarmaz mı boğazımda ki; şu canımı acıtan iğneden beni?
Şimdi düşünüyorum da;
İnsan hep eksiğim der ya.
Ve kendini tamamlamak için çıktığı yolculukta hep eksik kalır ya!
Anladım ki; yolculuğa çıktığı yerde tamamlarmış insan kendini.
Ve yine anladım ki; var olduğun toprağın çamuruymuş yaralarının merhemi.
Hakkını helal et bahçe çeşmesi.
Sanırım bir daha göremeyeceğim seni.
Sahra Çalısı; Çöl kumlarında yetişen ve kuraklık sonucu kuruduklarında, sert esen bir rüzgârla koparak, uçsuz bucaksız çölde kumların üzerinde savrulmaya başlayan bir bitki. Adeta kurumuş bir halde onlarca yıl belki de yüz yıl boyunca bir oraya bir buraya savrulurlar. Ama bir su birikintisine denk gelirlerse, o kurumuş bitki bir anda canlanmaya başlar, hele üzerine bir de yağmur yağarsa yeşerir ve tohum verir. Bir diğer ismi ise; Yeniden Diriliş Bitkisi’ dir.