- 664 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
PEÇELİ KIZ VE AZİZ
Kurtuluş Savaşı yıllarıydı o zamanlar zamanın Anadolusunda bir köyde geçer öykümüz.Sabah gün doğarken eski bir hanede bir kız dünyaya gelmişti. Anası onu doğururken son nefesini vermişti. Babası desen Arap çöllerinde şehit düşmüştü o doğmadan. Yaşlı dedesi bu yetim kızı büyütme görevini üstlenmişti. Dedesi o zamanın ileri gelenlerinden demirci Yiğit Ali ağaydı.Kardeşlerini desen çiçek hastalığından gün görmemiş ufak yaşlarda kaybetmişti. O vakitler Osmanlı Devleti çöküş döneminden yıkılmaya doğru giderken doğuda Rus kışkırtması Ermeniler isyanlar çıkartan dursun güneyde aynı şekilde Fransızlar işgale kalkışmaktaydı. Bizim kız da o dönemde dünyaya gelmişti Tuşba civarında.Dedesi onu Peçeli kız diye çağırır adı da köylüler arasında öyle kalmıştı. Pek yiğitti Peçeli kız. Adeta kendini o yaşadığı dönemdeki yok oluşa vatanın parçalanışına hazırlar gibiydi. Ne vakit ki elinde dedesinin silahıyla köyde at üstünde dere tepe arşınlar Van gölünün kıyısına vardığında ise dalıp dalıp giderdi uzaklara.
Günlerden bir gün Aziz adında bir genç bu kızın namını işitmiş olsa gerek her vakit rüyasında onu düşler olmuştu. Onun geçtiği yollardan geçip onu görebilme umuduyla yaşardı. Bir gün Akdamar yakınlarında bir köyde olduğunun haberini alır Aziz. Hemen yola koyulur yüreği iki değirmen taşı arasında kalmışçasına. Peçeli kız atını bir ağaca bağlamış ve yine gölün kıyısında oturmuş uzun uzun uzaklara doğru dalmıştır gözleri. Aziz onu daha yakından görebilmek umuduyla suya atlamış ve heyecanla yaklaşmaktadır. Peçeli kız bir şeyler olduğunu anlar hemen silahını farkettiği bu yabancıya silahını doğrultuğunda yüreğinde derinliklerinde bir sıcaklık hisseder, yüzü kızarır ama belli de etmek istemez. Aziz durumun vahametini anlayınca geri çekilir ama işin peşini de bırakmaz. Dağlar suspus olur bu aşkın nefesinden. Aziz’in rüyaları da daha derinleşir. Gün gelir Mustafa Kemal adında yiğit Erzurum da bir kongreyle düşmana savaş ilan eder adeta. Eli silah tutan herkesi vatanı savunmaya çağırır. Aziz de hiç düşünmez bu uğurda can vermeyi. Peçeli kız da katılır İstikbal savaşına. Aziz Ermeniler tarafından kaçırılır. Zorla işkencelere uğrar ve iki gözünü mille dağlar Ermeni vahşiler. Zindanda ölümü beklediği vakit bir mahkum ona yardım eder ve kaçırır zor bela ölümün kıyısından. Durakları bir Türk askeri birliğidir. Aziz gözleri kör fakat yüreği hala derin yangınlar içerisinde Peçeli kızı aramaktadır ki bir ses işitir. O ses onbaşı Peçeli kız diye çağırır ki Aziz ’in ayakta kalmaya gücü yetmez yığılır bir köşeye. Kendine geldiği vakit bir askerin sessizce başını okşadığını anlar ve bir den"siz kimsiniz" diye mırıldanır. O kişiyse hala tepki vermeden uzaklaşır ve bir tas su getirir içeriden. Peçe kızı sorarsanız ki onbaşı olmuş savaşta çok büyük yiğitlikler göstermiş ve kumandanları ona bu rütbeyi vermişler. Peçeli sonradan köyüne yakın bu birliğe gelmiş ve rastlantı ki Aziz ile bu halde karşılaşmış. Rüyasında bile Aziz’i görür olmuştur vakitsizce. Sabahın erken saatlerinde yine bu yiğidin başını usul usul okşarken onu sevdiğini geçte olsa anlamış. Zaten o göl kıyısında karşılaşmadan sonra Peçelinin gönlü bu yiğide kaymış fakat çıkan savaş bu duruma imkan vermemiş. Peçeliden habersiz olan Aziz ise durumu daha da kötüleşmiş. Ermeni zulmünden aldığı yaralar daha da ağırlaşmış ve bir mum ışığının aydınlattığı odada mevlaya kavuşmayı beklemekte. Ama hala Peçeli diye de geceleri sayıklamakta son nefesini vermeden onun sesini duymayı diliyordu mevladan. Peçeli ise durum pek farklı değil. Aziz’in son nefesini vermeye yakınlaştığını için için bilmekte lakin çıkıpta söyleyememekte. Ağustos ayında bir gece Aziz yanındaki askerden Peçeli kız adında birine bir mektup yazarak ulaştırılmasını ve bu son arzusunun gerçekleşmesini istemiş. Asker şaşkın ve donuk mektubu alıp Peçeli’ye ulaştırma sözü verir. Peçeli birliğe yakın bir akarsu kıyısında Aziz’i düşünürken asker kan ter içinde onun mektubunu verir. Mektupta bir gül saklıdır ve ölümünden sonra açılsın diye bir not vardır. Peçeli kor ateşe düşmüşçesine Aziz’e doğru atını sürür. Vardığında ise Aziz’in başı ters tarafa dönük ve hareketsizce bulurlar. Aziz mevlaya kavuşup göçmüştür bu dünyadan. Hıçkırıklarına hakim olamayan Peçeli kız mektubu açar ve baş ucuna geçip okumaya başlar. Meğerse her şey den haberi vardır bu koca yürekli yiğidin. Ama ona bu halde kör kavuşmaktansa ölümü yeğlediğini belirtir acıklı mektubunda. Sonra içinden birden bire kalp şeklinde bir oyma taş düşer .Peçeli alır ve sımsıkı bu koca yürekli adamın cansız bedenine sarılır. Ama bu taştan oyma kalp gibi Aziz de cansız yatmaktadır artık. Birden kan kırmızısı gözleri açılır Peçelinin belindeki dededen yadigar silahını başına dayar ve tetiği ateşler. Artık o da cansızdır. Toprak toprağına kavuşmuştur artık. Yerde iki kırmızı kana bulanmış kalp vardır artık.
Peçeli kız ve Yiğit Aziz mevlada sonsuzluğa birkaç saat arayla buluşmuşlardır artık. Onlar belki de sonsuzlukta mutlu bizlere hala o büyük aşkın derin travması gölgesi içinde adeta birer kör.Aşk bu işte...
YORUMLAR
Değerli Yazar Arkadaşım,
Bu yazıyı yığın halinden çıkarırsanız, okunacak ve yorumlanacaktır. Paragraflar arasına da bir satır boşluk koyun. Bu haliyle okumayı göze alamaz kimse. Emek boşa gider.
Sevgiler... :)
Kavramsal Empati Yılmaz S
Açıkçası ben beğenilmek ,süper egomu alenen tatmin etmek için değil kendi dünyamdan kareler sunmak ve kendimi biraz da dışardan görmek amacıyla paylaşım yapıyorum.
Bencillik değil sakın öyle düşünmeyin .
Ne şiirlerimde ne de yazılarımda hiç bir etkileşim olmadan kendimi görmek, biraz da paylaşmak. Sonuçta bunlar arşivlenecek ve bana olası bir durumda hayattan koparsam benden sonrakilere hatıra olarak kalacaktır.
Çok farklı düşünüyorum ama hayat kısa .O açıdan böylesi sanal bir dünyada egomu yükseltmeye hep karşı durmuşumdur.
Saygılarımla...