- 491 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
ELİTİSLERİN ÜNİVERSİTESİ BOĞAZİÇİ
ELİTİSTLERİN ÜNİVERSİTESİ BOĞAZİÇİ
Boğaziçi Üniversitesi’ne dışarıdan rektör atanmasından sonra öğrencilerin protestolarına, üniversite kapısına kelepçe vurulmasına şahit olduk. Basın yayın organlarında, protestoyu anayasal hak olarak yorumlayanlar olduğu gibi Gezi Olaylarına benzeterek “kalkışma” diyenler de oldu. Bazı öğrenciler, aralarında DHKPC militanları olduğu gerekçesiyle gece yarıları evleri basılarak gözaltına alındı. Boğaziçili öğretim üyeleri olayları protesto etmek için toplanıp sırtlarını rektörlük binasına çevirdi.
Sonuçta ne oldu? Suçlanan öğrenciler bir gün sonra mahkeme tarafından serbest bırakıldı. Yeni rektör üniversitenin bahçesinde öğrencilerle bir saate yakın konuştu; böylece protestonun masum bir öğrenci gösterisi olduğu ortaya çıktı.
Amacım yukarıda özetlediğim olayları anlatmak ve yorumlamak değil. Bu yazıyı; iktidar yanlısı bazı kalemşörlerin Boğaziçi Üniversitesi mensuplarını elitist olmakla suçlayıp “Bu atamayla birlikte halkın üniversitesi olacak,” demeleri üzerine kaleme alma ihtiyacı hissettim. Bu konu uzmanlık alanım sayılır; Boğaziçi’nin elitist olup olmadığı hakkında söz söyleme ve doğru yargılara ulaşma konusunda yeterli bilgi, kültür ve tecrübeye sahibim.
Konuyu irdelemeden önce şunu belirtmeliyim: Elit’in Türkçedeki tam karşılığı seçkin’dir. İktidar kalemşörleri “elitist” kelimesini “seçkinler sınıfı, yüksek zümre, asilzadeler” gibi bir anlamda kullanıyor.
Türkiye’de elitist diyebileceğimiz insanlar var mıdır? Evet, eskiden vardı, şimdi de var; birkaç örnek vererek ispat edeyim: Tüm dünyada yapılan bir araştırmada devletten en çok ihale alan şirketlerin beşi Türkiye’deymiş; işte bu şirketlerin ortakları elitler grubuna dâhildir. Yıllarca devletin zirvesinde görev yaptıktan sonra siyasetten çekilen (veya atılan) Bülent Arınç, Melih Gökçek ve aileleri elitisttir; kendileri şu an yüksek makamlarda değildir ama çocukları milletvekili yapılmıştır, yani elitizm devam etmektedir. Rüşvet söylentileriyle adı ayyuka çıktığı hâlde ve ayrıca “bakara makara” diyerek halkımızın kutsallarıyla alay ettiği hâlde büyükelçi yapılan kişidir elitist. Bunun gibi binlerce örnek verebilirim.
Gelelim asıl konumuza. 1863’te İstanbul’da, iki Amerikalı tarafından Robert Koleji kurulur. Bu kolej, Amerika tarihinde “ABD dışındaki ilk Amerikan koleji” sıfatıyla yer alır. 1971’de Türkiye Cumhuriyeti’ne devredilir ve o günden beri Boğaziçi Üniversitesi adıyla vatandaşlarımıza hizmet etmektedir. Robert Koleji elbette ki elitistlerin eğitim öğretim gördüğü bir müesseseydi, fakat devlete geçmesiyle birlikte bu niteliğini kaybedip halkımızın üniversitesi olmuştur.
Niçin böyle diyorum? Sebebi gayet açık. Yazın yalısında, kışın köşkünde ikamet edenlerden, eski tabirle han hamam sahibi olanlardan, yeni tabirle holding patronlarından, kısaca elitistlerden biri Boğaziçi Üniversitesine gelip yüklüce bağış yaptıktan sonra “Benim çocuğu da kaydediverin üniversitenize,” diyemez; diyemez çünkü İTÜ’ye veya Hacettepe’ye olduğu gibi Boğaziçi’ne de sınavla öğrenci alınmaktadır. Herkesçe malumdur ki üniversiteye giriş sınavlarına her yıl iki milyon civarında lise mezunu öğrenci katılmaktadır ve Boğaziçi Üniversitesini kazanmak için yüzde bire, binde bire girmek yetmez, bölümüne göre beş binde bire hatta on binde bire girmek gerekir. Kısaca bu üniversitede okumaya hak kazananlar Türkiye’nin en zeki ve çalışkan öğrencileridir. Dolayısıyla bu üniversitede okuyan öğrencilerin bazıları Edirne’den, bazıları Antalya, Sinop, Yozgat’tan, bazıları Çemişgezek’ten gelmiş Anadolu çocuklarıdır. Aralarında zengin çocuğu, general kızı, milletvekili evladı varsa bile sayısı pek azdır; büyük çoğunluk orta hâlli ailelerin evlatlarıdır.
Yukarıda “Bu konuda uzman sayılırım,” demiştim. Bu iddialı sözümün iki dayanağı var: Birincisi şu: 1989’dan 2009’a kadar tam yirmi yıl Bursa merkezdeki bir dershanede ÖSS’ye hazırlık kursları verdim. Her yıl yaklaşık bin civarında öğrencimiz olurdu ve dolayısıyla her yıl ortalama beş öğrencimiz Boğaziçi Üniversitesini kazanıyordu. O çocukları iyi tanıyorum: Bunlar doktorların, öğretmenlerin, işçilerin vs. çocuklarıydı. Hepsi de zeki, terbiyeli, bilime değer veren, sorup sorgulayan gençlerdi. Velhasılı kelam bu çocukların hiçbiri yandaş kalemşörlerin bahsettiği elitistlerden biri değildi.
Kendimi uzman ilan etmemin ikincisi sebebi ise çocuklarımdan birinin 1999’da Boğaziçi İktisat’ı kazanmasıdır. O yıllarda yapılan ÖSS’de (Öğrenci Seçme Sınavı), Matematik, Türkçe, Fen Bilimleri ve Sosyal Bilimlerden 45’er soru soruluyordu. Oğlum Matematikten 44, Türkçeden 43, Fenden 42 ve Sosyal Bilimlerden 42 doğru cevapla üniversiteye girmişti.
Oğlumun üniversitedeki okul ve ev arkadaşlarını da az çok tanıdım ve gördüm ki onlar da eğitim öğretime değer veren emekçilerin evlatlarıdır.
Şimdi yandaş kalemşörlere sormak lazım: On bir yıl yatılı okullarda okuduktan sonra Türkiye’nin dört farklı şehrinde otuz yıl öğretmenlik yapan ben miyim elitist? Lise yıllarını okul, dershane ve kütüphane üçgeninde geçirerek gece gündüz ders çalışan oğlum mu elitist?
İşkembe-i kübradan atmayın beyler; sizin yalanlarınıza karnımız tok, yutmayız ve yutturmayız.
Sizi bu tür yaftalama ve suçlamalara iten asıl sebebin ne olduğunu çok iyi biliyorum: Kıskançlık… Çıkarın bakalım ÖSS karnenizi, çıkarın da görelim bilgi ve kültür dağarcığınızı, zekâ seviyenizi.
“Elit” kelimesini gerçek anlamıyla, yani “seçkin” anlamında kullanırsak “Evet, Boğaziçi Üniversitesi mensupları (öğretim üyeleri ve öğrenciler) gerçekten seçkindir; çünkü oraya öğretim üyeleri de seçilerek alınır, öğrenciler de…”
Şeytanın avukatlığını yapıp bir fikir ortaya atayım: Diyelim ki “Bundan kelli Boğaziçi Üniversitesine mülakatla öğrenci alınacak,” diye bir ferman buyruldu. İşte o zaman elitist bir üniversite olur Boğaziçi. İşte o zaman yalı, şirket, fabrika, banka sahiplerinin ve devletin zirvelerindeki muktedirlerin çocukları girer oraya. Bu durumda benim gibi emekçilerin çocukları, değil Boğaziçi’nde okumak, kapısının önünden bile geçemez. Böylece devlet kurumlarından biri daha çökerken bu yandaş kalemşörler düğün bayram ederek “Boğaziçi halkın üniversitesi oldu” diye tek sesli fakat yüksek volümlü bir koro başlatırlar.
Allah size akıl fikir ve en önemlisi de utanma duygusu nasip etsin!
YORUMLAR
Yazınız güne uygun bir yazı olmuş hocam tebrikler
Eğer ki bir millet çocuklarına değer veriyor okutuyorsa kalkınması da o derece güzelliklere sebeptir.
Türkiye Cumhuriyeti Devlet Üniversiteleri ve de Osmanlı Devleti Zamanında ki Kurulan Üniversitelere bakınca, bir felsefe var bir yaşamsal kültür var
hem yer bakımından hem de görselliği bakımından
Akp hükümetleri zamanında kurulan üniversitelere bakarsanız cadde ve yol kenarlarında dubai tarzı plaza üniversiteleridir
Boğaziçi yer ve konum bakımından RANTI yüksek bir yer
Doğal olarak gözlerine batıyor
asıl sancı budur diyorum
nice saygılarımla
erturanelmas
Evet, haklısınız, en yüksek puanlarla Boğaziçi Üniversitesi gibi bir üniversiteyi tutturanlar kesinlikle elit bir kesimi oluşturuyor.
Ama onlar, kafalarında hala kendi dönemlerinde, kendilerinin de ortak olduğu ve fetöcüler tarafından üniversite sınav sorularının cevapları verilerek yaratılan elit tabakayla karıştırıyorlar.
Oysa Boğaziçi Üniversitesi gibi bir üniversiteye girenlerin çoğu avam ve varoşlardan gelme süper zekalı çocuklar. Bu ünvanı analarının ak sütü gibi hak ediyorlar.
Böyle seçkin bir üniversitenin başına, o üniversitede ancak kantin işletebilecek birini vermeleri eğitime vurulmuş en büyük darbelerden biridir.
Ali kıran baş kesen modunda o seçkin kitlenin başına getirilen kişiye tepki koyan herkes terörist, herkes anaşist. Kendileri sütten çıkmış ak kaşık.
Bunu söylerken acaba bildikleri bir şey mi var diye düşünmeden de edemiyorum. Yoksa diyorum, seçimlerde Apo'nun mektubuyla oy devşirmeye çalışanlar bu üniversitenin elitleri miydi ? Eli kanlı terörist Osman Öcalan'ı devlet Tv sine çıkartanlar da mı Boğaziçiliydi ? Habur'da göbek ata ata terörist karşılayanlar, Oslo'da PKK'lılara özerklik sözü verenler, Dolmabahçe'de bebek katilinin manifestosunun altına imza atanlar Boğaziçili miydi ? Açıklasalar da biz de hak versek...
erturanelmas
Kendimce geçerli bir nedenle defterden uzak kalmaya karar verdiğim halde, bugün ders arasında yazınıza denk gelince 'kararımı askıya alıp' yazınıza yorum yapmaya karar verdim.
Branşlarımız farklı da olsa meslektaş olmanın ortak bakış açısıyla konuya yaklaşabiliriz
'elitist' kavramını kötü bir etiketleme olarak yapmak isteyenlerin adı konmamış bir 'kast' sisteminin parçası olmak için, onlara aitmiş gibi görünmek için toplum ve dünya önünde neler yaptıkları açıkça görülüyor. Bir gün tarih bunları 'bütün açıklığıyla' yazabilecek mi, işte bundan hiç emin değilim!
Çünkü bizler, 'eleştiriyi' kötü olarak algılayan gelişmemiş beyinlere doğruyu anlatmaya çalışan bir avuç insan kaldık gibi geliyor bana. Çok üzgünüm ki bu makasa gittikçe açılıyor.
Boğaziçi Üniversitesi sizin de değindiğiniz gibi 'bastırırım parayı' tarzı bir yüksek okul değil ve zannedildiği gibi sadece parası olanın girebileceği bir üniversite de değil. Eğitim başarısını ispat edenlerin girebileceği ve bunu devam ettirebilirse mezun olabileceği bir üniversite.
Anne babası ayrılmış, annesinin yanında kalan bir kız öğrencim, hiçbir dersane ve kursa gitmeden sadece bizim okul eğitimimizle Türkiye 55. olarak İngiliz Dili ve Edebiyatına girdi. 'Mütercim Tercümanlık'tı ideali, fakat ilk elliye girenler alındığı için oraya giremedi.
Yılar sonra karşılaştığımızda 'iyi ki oraya puanım tutmamış öğretmenim' dedi. Halbuki tüm sınavdan tek soru kaçırmıştı!..
Bu, ben çok yakın arkadaşımın kızı olduğu için yakından bildiğim bir örnek. Yoksa bu yapıda çok öğrenciyi bu üniversiteye gönderdik. Hemen hepsi de 'orta sınıf' denebilecek ailelerin çocuklarıydı.
"İşkembe-i kübradan atmayın beyler;..." cümlenize dayanak olsun diye anlattım bunları.
Ne yazık ki gerçekleri bilmeyenler, bu söylenenleri yutuyorlar ki... onlarda böyle üstüne basa basa defalarca söyleyebiliyorlar!... :((
Donanım ve anlatım düzeyi olarak bu kadar doğru ve kaliteli bir paylaşımın desteksiz kalmasına gönlüm razı olmadı.
Konuya açıklık getiren paylaşımınız için teşekkür ederim.
Saygılarımla...