- 367 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Acele etme
Japonya’da bir zamanlar birlikte aynı tarlayı ekip biçen daha sonrada şehire satmaya götüren bir baba oğul yaşardı. Birbirleriyle hiç anlaşamazlardı. Oğlu babasını çok ağır canlı bulur, babası da oğluna devamlı olarak "oğlum acele etme sabırlı ol" diye çıkışırdı.
Gene böyle bir yaz sabahı şehire ürün götüreceklerdi. Öküzün çektiği arabayı gün doğarken yükleyip yola çıktılar. Oğlu bir sonraki günü erken saatlerinde şehre varacaklarını hesaplamıştı. O sebeple giderken iki de bir elindeki kamçıyla daha hızlı gitsinler diye öküzü kamçılıyordu. Babası
"Sakin ol evlat. Daha önümüzde çok zaman var acele etme" deyince oğlu babasına:
"İyi ama baba daha önümüzde pazara diğerlerinden önce varırsak ürünlerimizi diğerlerinden daha iyi fiyata satabiliriz."der.
Ses çıkarmayan babası şapkasını gözlerini üzerine indirip uyumaya başladı.
Öğleye doğru daha ancak yedi sekiz kilometre yol almışlardı. Küçük bir evin yanından geçerken babası:
"Amcanlara gelmişiz. Bir selam verelim."
"Tamam da zaten bir saat kaybettik"diye sızlandı oğlu.
"Birkaç dakikadan bir şey olmaz. Zaten uzun zamandır da görüşmemiştim."
Oğlu iki yaşlı adamın neşeli konuşmalarını homurdanarak izledi. Kardeşiyle bir saat kadar sohbet edip tekrar yola koyulduğunda artık kağnıyı oğlu değil o sürmekteydi.
İleride yol çatallandığında babası kağnıyı sol yola soktuğunda oğlu itiraz etti:
"Baba neden yolu uzatıyorsun. Sağdan gitsene."
Babası "Ama evlat bu yol çok güzel manzaralı bir yol dedi."
Babasına kızan çocuk:
"Sen zamana hiç değer vermiyorsun."
"Tam tersine; ben her anı doya doya yaşamak istiyorum" dedi babası.
Dolambaçlı yol boyunca harikulade otlaklar, kır çiçekleri ve şırıldayarak akan bir dere vardı. Bütün bunları şehre geç kalma endişesi yaşayan oğlu kaçırdı. Güneşin batışını bile ortalığa karanlık çökünce fark etti.
Babası "burada uyuyalım" dedi. Oğlu:
"Bu seninle son yolculuğum olacak dedi. Ben para kazanmanın derdindeyim. Sen ise çiçek koklamakla güneşin batışını seyretmekle meşgulsün."
"İşte uzun zamandır söylediğin en güzel söz bu olmalı" dedi babası gülümseyerek. Bir kaç dakika sonrada horlayarak uyumaya başladı. Huzursuzluk içindeki oğlu için gece bitmek bilmedi.
Genç, daha güneş doğmadan babasını sarsarak uyandırdı ve yola koyuldular.
Bir müddet sonra yolda bir çiftçi gördüler. Arabasının tekerleğini hendekten çıkarmaya çalışıyordu. Babası usulca:
"haydi ona yardım edelim."
"Ve daha çok vakit kaybedelim değil mi?" diye bağırarak cevap verdi oğlu.
"Sakin ol evlat. O hendekte sen de olabilirdin."
Onu kurtarırken epeyce zaman geçti. Tekrar yola çıktıklarında saat neredeyse sekize gelmişti.
birden gökyüzünü şimşeğe benzer bir ışık yardı. Ardından da bir gök gürültüsü duyuldu. Tepelerin ötesinden gökyüzü karardı.
"Şehre şiddetli bir yağmur geliyor olmalı" dedi yaşlı adam.
"Biraz acele edipte yollarda oyalanmasaydık. Şimdiye belki de mallarımızı satmış olacaktık" diye homurdandı oğlu.
İkindi vakti şehri gören tepeye vardılar.
Tepeden şehre uzun uzun baktılar. ve oğlu ağlayarak babasına sarıldı:
"Artık ne demek istediğini anladım baba" dedi.
Arabalarını döndürüp atom bombasının yıktığı HİROŞİMA şehrini arkalarında bırakarak köye doğru yola çıktılar.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.