- 1157 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KIRIKKALE'DE HÜSEYİN KAHYA PARKINDA GEÇEN ÇOCUKLUK ANILARIM..
Nufus kağıdımda doğum günüm 01 Ocak 1961 yazılmış.
Eskiden çocuk doğduğunda günü gününe yazılmazmış.
Bunun nedeni de köyden şehire gelmek için yol parası verilirmiş ya da yol parası salması varmış.
Birkaç kardeş aynı anda yazıldığı için Nufus memuruda 01.01.1961 yazarmış.
Bizimkide öyledir sanıyorum.
Doğru yada yanlış ,doğru olan bir şey var ki bir yaş daha yaşlandığımız gerçeği.
Elli dokuz dun bitti,bugun altmis yasima adım attım.
Bugun face de 47 arkadaşımın doğum günüymüş.
Doğum günü 1 ocak olan bütün arkadaşlarımın doğum gününü kutlarım.
Benim doğum günümü kutlayan arkadaşlarıma da ayrıca teşekkür ederim...
Cenab-ı Hak kalan ömrümüzü geçenden daha hayırlı işlerle geçirmeyi nasip eylesin.
Aileleriyle tüm sevdikleriyle beraber şu korona illetini de atlatarak inşaallah daha nice Ramazan aylarını üç ayları Kurban Bayramlarını idrak etmeyi nasip eylesin.
Seksen yaşımı görmek isterim ama sağlık sıhhat içerisinde tabii.
Seksen yaşına gelen piri fani kuluma azap etmekten ben haya ederim buyuruyor Hadis-i Kutsisinde Cenab-ı Hak Teala...
***
Kalbimde iki stentim var bu günlerde bir iki aydır nefesim daralıyor.
Soğuk havada daha çok ağrıyor.
Rahmetli İbrahim amcam bunlar hep kafa kağıdının eskimesinden derdi.
Haci Ibrahim Doğan amcam kalp hastasıydı.
Sadece ilaç kullanırdı ilaçları alır kutularını bizim dukkanda çıkartıp atar bir çorap lastiği ile birbirlerine tutturup cebine koyardı.
Zafer caddesinde bir kalp doktoru vardı.Onun hastasıydı.
Mesleği marangozluktu ondan midır nedir nefes almakta zorlanirdi.
Doktora bir kaç defa ben refakat edip götürmüştüm.
Merdivenlerde ağır ağır dinlene dinlene çıkarken ben ondan once çıkardım yukarıya..
Iki oglunun genc yaşlarında ölümüne şahit olmuştu.
Habip rahmetlinin ölüm haberini vermek için Çarşı Camiden çıktıktan sonra takip ederek aradim sonunda bir yerde bulup eve getirip doktor Yaşar Peker tarafından acı haberi alıştıra alıştıra vermiştik.
Kalp hastası olmak böyle bir şey işte.
Hani Türk filimlerinde vardır ya.
Haber alır almaz oraya devrilir adamcağız aynen öyle..
Aort damarı 3 mm.normalde bizimki en son kontrolde 4.2 mm.idi.
Doktorlar cok önceden beri uyarmış beni aman dikkat et kontrollü yasa diye.
Nasıl olacak dedim.Her altı ayda kontrole gel ağır bir şey kaldırma afedersiniz bir de kabız olmamaya dikkat et..
Sonra ileride ameliyatla bir çözüm bulunabilir dedi.
Bir komsumuz vardi tapu kadastro müdürü Ali bey benden oldukça gençti bir ramazan ayında gece uyurken aort damarı ortadan ikiye ayrılmış hemşire olan esi hemen Hastaneye yetiştirmişti.
Bir iki yıl sonra yeniden yırtılması sonucunda Izmirde özel bir Hastanede hayatını kaybetmişti.
Ahili kasabasından Haydar Ozev abinin dovn sendromlu oğlu Gaziyi bilirsiniz.
Benim gibi kilosu biraz fazlaydi. Bunlar için 20 yaşına varmadan vefat eder derlerdi.
Ama 2007 de 2008 de Izmirde katildigim bir Hizmetiçi Eğitim Kursunda Safiye Nadir Özel Eğitim Uygulama Okulunda kalan 50 li yaşlarda kız ve erkek Dovn sendromlu öğrencileri görmüştüm.
Benimde bir kardeşim dovn sendromluydu.
Kardesim Hakanın kalbi de delikti.Ankara Yüksek Ihtisasta kalp ameliyatı sonrası iki hafta yaşadı vefat etmişti.8 yaşını göremedi.
Yaşlı bayanların kirkindan sonra yaptıkları çocuklarda ortaya çıkan zeka geriliği hastalığı Dovn sendromu.
Mongol diyorlar Moğollara benzediği için..
Altı yedi sene Özel Eğitim Okulunda çalıştım oradan emekli oldum.
Gazinin bundan beş ay once sabah kahvaltıda aort damarı yırtılmış ağzından kanlar boşalmış hastaneye varmadan vefat etmiş..
Nuri Abisine taziyede bulundum Istanbul caddesindeki dükkanında.
Hocam hiç bilmiyorduk böyle bir rahatsızlığı olabileceğini dedi. Bilsek çaresine bakardık dedi.
Doktorlara kontrole gittiğimde hep sorarım bu ilaçları ömür boyu kullanacak miyim.
Bunun başka bir çaresi yok mu diye.
Hep şunu söylerler.Hocam ilaçlar en fazla midene zarar verir kanama yapabilir.
Ama kullanmaz iseniz felç geçirebilirsiniz derler.
2008 den beri gün de dort ilacı alıp duruyoruz.
Bunlar diğer organlara ne gibi zararlar verir bilen yok.
Kapitalist sistemde iyileşen her hasta kaybedilen bir musteridir diye boşuna söylememişler.
Dört yıl once Musellim Köyunde dört gün ilacı almadım.Ceviz bahçesine tel çekiyorduk.
Gunes altında çalışırken çarpıntı yaptı kalbimde acilen Keskin Devlete oradan Yüksek Ihtisasa zor yetiştirdiler.
***
Kolay değil koca bir altmış seneyi devirmişiz farkında olmadan.
Daha dün denecek zamanda evlenmiş ardından Trabzonda öğretmenliğe başlamıştık.
Ardından Yozgatta bir dört yıl ardından Kırıkkalede üç dört okulda geçen öğretmenlik hayatı.
1998 de Battalgazi İlköğretim Okulunda tarama yapılırken yüksek tansiyon hastası olduğumu öğrenmiştim.
O zaman kilom 65 70 kğ.idi.Sonra devamlı hareketsiz yaşayıp stresle birlikte kiloyu artırdım.
Peşinden hastalıklar geldi de geldi.Şu sıralar kilomuz 115 in üzerinde seyrediyor.
Geçen hafta Yüksek İhtisas Hastanesinde bilekten anjiyo randevum vardı erteledim sonra olurum dedim.
Hastahaneler korona hastası dolu bilekten anjiyoda radyasyonlu ilaç veriliyor sadece teşhis yapılmış oluyor.
Sonra derseler üç damarin tıkalı ya stent atmak için kasıktan anjiyo olmak ya da ameliyat olmak çözüm.
Ankara Atatürk Araştırma Hastanesinde uzman doktorlarımız var kolayca ulaşıp gerekeni yaptırabiliyorum.
2008 ve 2014 de iki defa anjiyo oldum stentleri orada taktılar.
Bahara ya da yaza erteledim tedaviyi şimdilik.
Aort damarımda büyüme var diyor doktorlar..
Birde gectigimiz aylarda iki defa arka arkaya korona olduktan sonra favilikur adlı ilaci kullandiktan sonra başımın sol arka tarafında bir ağrıma ve sıkıntı var anlıyamadığım...
Doktorlar bir iki hastada aynı şikayetin olduğunu söylediler.
Şu günlerde hastaneye gitmekten korkuyor insan.
Ölenler hep yaşlı hep hastanede yoğun bakımda müdahale edilenler diyorlar ben de o kanıdayım.
Şu aşı ile inşaallah bütün sıkıntılar geçer diyelim.Hastalıktan virüsten hastalığı verene sığındık tevekkül ettik.
Virüsten değil eceli gelen vakti saati tükenen ölmekte doğru olan budur.
Tedbir bizden takdir Allah cc. den..Takdir ettiği kadar dünya hayatını yaşamadan hiç kimse ölmez.
Kimse de kimsenin rızkını yiyemez.Riziklar ervah aleminde belirlenmiş.Bize düşen gayret ve azimle çalışmak..
Cenab- Hakka namutenahi sonsuz şükürler olsun hamdolsun.
Bizi müslüman bir memlekette müslüman bir anne babadan güzel bir coğrafyada dünyaya getirivermiş.
Abd li İngiliz Çinli Afrikalı bir müslüman da olabilirdik veya müslüman olamayabilirdik.
Dünyaya gelirken Cenab- ı Hak bize tabiri caizse iltimas yani torpil yapmış diyebiliriz.
Bir değil on puan öndeyiz sadece az bir amelle sahih bir Ehl-i Sünnet itikadına sahip olarak cennete cemalullaha kavuşmamız o kadar zor değil..
Dünya bu kadar güzelse cennete en son girene on dünya kadar yer verilecekse cennetin ne güzeldir Ey Rabbimiz..
Dünyada verdiğin ailemizden memnunuz bizi onlarla beraber cennetinde buluştur Ey Rabbimiz..
Dünyada hep iyi arkadaşları komşuları dostları akrabalarımızı karşımıza çıkardın ahirette de iyilerle Eshabı Resulle Salihlerle haşreyle Ey Rabbimiz..Amin Veselamün alel mürselin.Vel hamdü lillahi Rabbbil alemiyn.
1.01.2021 itibariyle bir yaş daha yaşlandık.
Yas otuz beş yolun yarisi bizde otuzbesi yirmi beş yıl fazladan geçmişiz.Varın siz yaşımızı hesap ediniz.
Kabre doğru giden yolda yolun yarısını çoktan geçmiş bulunmaktayım.
Bir daha ki seneye değil,yarın sabaha çıkacağımız meçhul.İrademiz bu hususta elimizde değil.Hiç kimsenin elinde değil.
Berat Kandilinde geçen yıl listeleri Azrail as.in eline verilmiş olmalı ki niceleri bir bir yeni Beratını alamadan bir bir ahirete gerçek yurdumuza gittiler.
Geçen sene aynı safta namaz kıldığımız bir çok amcayı ahiret alemine yolcu etmiş bulunmaktayız.
Çok uzak olmayan tarihlerde önce çok sevdiğim Mehmet Ertaş hocamı ardından kendisinden Kale Yurdumuzda Kuran-ı Kerim Tecvid dersi aldığım çok Değerli Mehmet Ulutaş hocamı ,Said Duyar abimiz onun ardından Mehmet Yavuz abiyi muhtelif hastalıklardan dolayı kaybettik.
Bizim köylü bağ komşumuz musterimiz Suat Özyurt amcayı kaybettik bir yaz günü.. Cuna günü namazdan sonra varabildim evine.
Korona günlerinde Kalecikli Mehmet Albay müdürümü dört sene Battalgazi Ilköğretimde birlikte çalıştık , Yahşihan Milli Eğitim eski müdürümüz Erdal Taşkını ve çok sevdiğim Kirikkale Milli Eğitim Md.yrd.Sevgili ağabeyimiz Adnan Seneri de ardı ardına kaybettik.
Daha sonra Kamanlı Arif hocamı Istanbulda ikamet eden Sevgili dayım Çelebili Yaşar Akyildirimi,Gönül Dostu Şairlerimizden Mehmet Topraklı abiyi,sonra Değerli Başkanımız Demir Doğan Kandemir Yetimi hocamızı ,sonra gazeteci yazar Oktay Kırlangıç beyi korona virüsten kaybettik.
Keskin Karafakılı Köyünden H.Celal Ulaş ve Cemalettin Bozbıyık hocamızı kaybettik kısa arayla koronadan yine..
Hepsine Allah cc.rahmet eylesin.Mekanları cennet olsun inşaallah.Yakınlarına sabr-ı Cemil diliyorum Yüce Mevlamızdan..
Neticede ecelleri gelmiş rizikları tükenmişti hepsinin.
Azrail as.ın eli ile ölum denen o dar karanlık kimine göre dünyadan geniş ve ferah kapıdan girip Berzah alemine oradan ebedi aleme Dar-i Bekaya uçup gittiler.
Senelerin çoğalmasıyla birlikte sağlığımızda ona paralel olarak devamlı zayıf düşmekte,her gün bir bir azalarımız yavaşlamakta.Allahım geri kalan hayatımda bana ve sizlere kolaylıklar versin.
Hepinize sağlıklı uzun ömürler dilerken bu vesileyle doğum günümü mesajla ve face de kutlayan bütün arkadaşlarıma iki cihan saadeti,ailesiyle beraber nice sağlıklı mutlu huzurlu seneler geçirmelerini bizi yaratan Yüce Rabbimden dilerim.
***
Dun uzun bir aradan sonra çarşıya çıktım.
Dolasirken eski tuhafiye dükkanımız gozlerime takıldı.
Tipki o günlerdeki gibi hala o eski bina bütün ihtişamını koruyordu.
Cocuklugum burada geçti.1967 leri bilir hatırlarım.
Hurriyet yeni adıyla Mehmet Uzelli de okurken hergun dükkana gelip giderdim.
1971 de Namık Kemal Ortaokuluna giderdim.
Öğlen 12 de evden çıkar Caliliozdeki okulda dersimizi yapar son teneffüste acikinca okulun karşısındaki Alsac bakkaliyede çeyrek ekmek alır açtığımızı yatistirirdik.
Derslerimize sıkı çalışan talebelerdik iki üç arkadaşımın evinde derslerden once toplanıp ödevlerimizi gözden geçirirdik.
Ölenlere Allah rahmet eylesin kalanlara Rabbim sağlık sıhhat versin o teyzelerimizin hakkı ödenemez..
Akşam beste altıda ders biter soluğu Mars Iletişim denilen yerdeki dükkanda alırdım.
Obalı Serdar Bökenin dükkânlarında Niğdeli Nihat Abi komşumuz mobilyaciydi.
Onun yanında yine Obalı Tuzcu Talat amcanın dükkanı vardı.
Biraz altımızda Yeni Çiçek sineması kapalı salonu vardı.
Şerife Fisek çocuk doktorunun yanında Çiçek Sineması yazlık kısmı vardı şimdi otopark olan yer.
Toprak MahalledeYuksel sineması kapalisi Opet benzinligin karşısında onun yazlığı vardı.
Kültür Merkezinde Uğur Sineması vardı.
Birde Türk Eğitim- Senin olduğu binanın yerinde Saray sineması Adliye karşında Yaylacıkta Bimin altında yazlik Sinema vardı.
Hey gidi günler sinema o günlerde tek eğlence kaynağıydı.
Henüz evlerde renkli televizyonu bırakın siyah beyaz televizyonlar yoktu.
Orasi Çiçek sinemasida Serdar Bokeye aitti.
Sonra pasaj oldu bir süre 1980 lerde daha sonra yıkılıp bugünkü Otopark işletmesine dönüştü.
1980 öncesi ondan fazla yazlık ve kışlık sinema vardı her şehirde olduğu gibi Kırıkkalede.
Bakkaliye idi işimiz 1972 lerin sonuna kadar .
Kurukahvecilerin olduğu köşedeki Hocaoğlu Markete kadar olan yerin tamamı gıda toptan ve perakendeci esnafıydı.
Her ay at arabası ile Sozdinler Ticaretten aldığımız bakkal malını satardı babam rahmetli.
1972 lerde idi Konfeksiyona cevirdik.
Dükkanın adı Doğan Konfeksiyon idi.
40 seneden fazla bu ufacık dükkana kira ödedi babam bir dükkan alamadı.
O yıllarda Cumartesi pazarı bu parkın çevresinde kurulurdu.
Cuma ve cumartesi günleri iki gün sabah beste kalkar dükkana gelir üç yere sergi açardık.
Dini bayramlarda ona keza sergi açar satış yapardık.
Sonra 1985 ler olsa gerek pazar kaldırıldı.
Eski cumartesi pazarına Dondurmacilarin olduğu caddeye taşındı.
Bayramlarda çok güzel iş olurdu paraları saymaktan usanırdık.
Millet doları marki bilmezdi o yıllarda enflasyonda çok azdı.
Kizilkanatin olduğu yerde Hal ve sebze pazarı vardı.
1993 te Kizilkanat Avm.Izmirli Kizilkanat firması tarafından açıldı.
Bakgorun karşısında simdiki Dogruer Işhanınin kasaplar vardı.
1995 yazında Kizilkanatin ikinci katına 271 numaralı dükkana taşındık.
2006 ağustos ayı sonunda Doğan Konfeksiyonu devrederek ticareti bıraktı rahmetli babam.
***
Hüseyin Kahya Parkı üst kısım.
Burası Emekliler parkı olarak bilinir.
Buradaki iki katlı bina üç beş sene evvel Emekli Evi olarak yapıldı sonra da Millet Kıraathanesi oldu.
Orta yerde 1970 li yıllarda bir mozaik havuz vardı.
Dükkanlar su ihtiyaçlarını teneke yangın kovalarıyla burdan alarak giderirlerdi.
Çocukken yaşadığım bir çok anım var bu havuzla ilgili.
Komşu esnaflar bir cam siseyi ispirto dökerek yakip iple bağlayıp kesmek istemişler okuldan ye i gelmişim küçük olduğum için merakla onlara yakından bakarken yüzüm sacim biraz ütülenmiş soluğu havuzda almıştım.
Kirikkalemizin delileri meşhurdur.
Aslında bir çoğu dahilikten çok zekalı olmaktan dolayı aklını yitiren insanlardır.
Deli Hacı vardı.Oncesinde Ünüversitede bir okulda ogretmenmis.Insanlara once çok güzel bir nutuk çekerdi herkes dinlerdi.
Sonra münasebetisin birisi bu havuzdan bir kova suyu getirir arkasından tepesi aşağı boca ederdi.
Deli hacı kış günü çıldırır nutugu bırakıp kovalar onlara söylemediği küfürleri bırakmazdı.
Hacı Ömer Uğur Dundarin programına çikmis dört beş rakamlı sayıları makinadan once hesaplamıştı.
Hilmi Cirrik vb.bir çok delimiz vardı simdilerde öldüler herhalde göremiyorum.
Bir kere Aşağı Mahmutlar eski Belediye binasındaki tepedeki Değirmenci Bakım-Huzurevinde eski delilerden dilencilerden bir kaçını bahçede gezinirken görmüştüm.
Bu havuzun yerine bizim amca oğlu rahmetli Suayib Doğan abimiz 1992 lerde bir şadırvan yaptırdı.
Belediye Parkı olduğu için bir şey olmaz emmoğlu çok uzun yıllar hayratımız devam eder demişti.
Millet 2003 lere kadar belki Cemalettin Akdoğan ve Mustafa Pekdoğan dönemlerinde abdestini alıp Çarşı camiinde namazlarini kıldılar.
Sonra gelen Başkan parkı yeniden dizayn etti havuzda sâdırvanda yıkılıp hayrına son verdiler.
Pekdoğan döneminde bir çok taş nadide çeşmeler yapıldı.
On tane kadar vardır.Hepsi duruyor ama suları 20 yıl olacak akmıyor farkın damisiniz?
Onun için derimki hayır yapacaksanız bir camii içine bir Talebe Yurdu Bahçesine ya da özel mülkünüze yapın.
Yine Devlet Bahcelinin adi verilen Ekmek Fabrikası Hal binaları ne oldu.
Devlet yazardı Belediye Fırınında diğer Hal binasında Bahçeli yazardı.
Ikisi yanyana olurdu Devlet Bahçeli.
Gelen Belediye ikisininde ışıklarını söndürdü.
Bizde Muhalefet yapmak Kumalik yapmakla eşdeğerdir.
Rahmetli Osman Dur.usun yaptığı eser Yüksek Ihtisas Hasta eşi görülmesin diye onu gölgeleyecek 6 7 katlı Hastaneyi şehrin yoldan görülecek gözde yerine yapmak muhecet olamaz.
Osmanlı böyle yapsaydı şimdi bir tane tarihi cami hastane köprü kalmazdı.!!
Tıpkı Ankarada yeni gelen Mansur Başkanın Gökçek dönemini kötü göstermek için Anfa Parkı rafa kaldırıp onca araç gereci cöpe çevirmesi gibi.
Bu memlekette işler hep böyle yürümüş.
Erbakanin yaptığı fabrika temelleri bilerek curumeye mahkum edilmişlerdir.
Kalecikte bir çok okul hastane binası gördüm yollarda hepsi yıkılmaya mahkum olmuş.
Onu o hale koyandan parasını almazsan olacağı budur.
***
Kirikkale Çarşı Camii.
Dün öğle namazimi bu camiide kılarken aklım eskilere gitti.
1993 te Kizilkanat Avm.yapilirken Avm ye bitişik üst katında camii projesi vardı.
Camı arsasının bir kısmı derneğe ait olmadığı için kaldı.Sonra o arsa satın alındı.
Camii insaatine başlanıldığı sırada geçen ay koronadan kaybettiğimiz Sevgili Dostum agabeyim Rahmetli Oktay Kırlangıç gazetede neden altina otopark yapılmadığı ve birleşik olmadığı için yazılar yazmıştı.
Tesadüfen aynı gün Dernek odası o günlerde bir konteynerdi. Ikimiz ikindi namazı sonrasında konteynerdi bulusuverdik.
Müteahhit aynı zamanda Dernek Başkanı sonradan vefat eden soyadı Baloğlu Karacalı Köyünden idi galiba görüştük.
Camı açıldığı sırada o amcamız vefat etmişti.
Bize gerekçesini iki üç maddede özetlemişti.
O şekilde de camii hızla yapıldı.
Biz neden altına bir otopark olmadı camiye gelir olurdu ve neden bitistirilmedi demistik.
O da bize otopark olunca Vakıflar Genel Müdürlüğü camii gelirlerine el koyuyor demişti..
Altına dükkan yapınca da durum aynı oluyormuş.Birde uygunsuz işyeri açma tehlikesi ola bilir demişti.Milletin verdigi hayri uygun olmayan yerlerde kullandirip vebali giremem demişlerdi.
Ecdat camii medrese vb.eserlere vakıf müessesi yaparak gelir sağlayarak korumuş devam ettirmiş.
Çarşı camide 1978 lerde rahmetli Trabzon Çaykara Tasorenli Hacı Hafız Necati Secilmisoglu imamdı.
Ramazanda teravih hatimle kildirilirdi.
Acizane esnaf olduğumuzdan öğle ikindide kalabalık varken olmasa da akşamda müezzinlik vazifesini yapardım.
Camiimiz çok güzel oldu.Biraz daha büyük iki katlı otoparkı ve gelir getiren dükkanları olsa eskilerin deyimiyle aliyyilul ala yeni deyimle fevk al ade olurdu.
Şehir buyuyor cemaati camiler almıyor araba park yeri sorun oluyor..
Emegi geçenlerden para yardımı yapanlardan Allah razı olsun.
***
ÇARŞI CAMII NE OLACAK?
Kırıkkale şehir merkezinde ve herkesinde bildiği ‘’ÇARŞI CAMİİ’’, geçtiğimiz haftalarda yerine yenisi yapılmak üzere yıkıldı.
Yine geçtiğimiz yıllarda ‘’NUR CAMİİ’’ de yerine yenisi yapılmak üzere yıkılmıştı.
Nur Camiinin yerine yapılacak olan yenisiyle ilgili olarak, kamuoyunun bilgilendirilmesi amacıyla, yıkımdan aylar öncesinden inşaatla ilgili tabelası - projesi – maketi – modellemesi – görselleri ile tanıtımı yapılmış ve konuya açıklık getirilmişti.
Bu tür yapılar bulunduğu şehre kimlik kazandırmak için yapılır. Şehirde bilinen bir adres olmasına yönelik yapılır. İhtiyaçtan dolayı yapılır. Velhasıl bir şekilde ve bir şeye istinaden yapılır.
Yakın geçmişte ‘’NOKTA CAMİİ’’ inşa edildi ve protokol camisi olarak ta işlevini yaptı.
Şahsen inşaatçı ve çevre bilimci değilim ama gerek yurt içi ve gerekse yurt dışında gezip gördüğüm yerlerin hemen tamamında, bu tür yapılar ya bir parkın içinde veya ortasında oluyorlar. Ya da bu gibi yerlerden çıktığın zaman, o alanın içinden geçip gidiyorsun.
Keza bu kabil inşaatların gerek yer tespiti ve gerekse konumu itibariyle, çevresinin ve de şehrin dokusuyla uyum içerisinde olması ve ayrıca birtakım ihtiyaçlara da cevap verecek tarzda olması, bilhassa aranması gereken faktörlerin başında gelir.
Yazıyı hazırladığım ana kadar gözlemlediğim şekliyle, Çarşı Camiinin hâlihazır kazı ve temel çalışmalarında, bahis mevzuu, olmazsa olmazlara yönelik bir uyum söz konusu değil! Hemen yanı başında bulunan ‘’Belediye (Kızılkanat) İş Merkezi.’’ yapılırken, inşaat temel kazı çalışmasında, mevcut zeminden takriben 8 – 10 metre eşilerek temel atıldığını, bu şehirde yaşayan ve yaşı 40’ın üzerinde olan herkesin hatırlıyor olması gerekir.
O zamandan günümüze gelişen ve değişen inşaat teknolojisine bir sözümüz de haddimizde yok. Ancak şu kadarını da biliyorum ki, mevcut 80 – 100 cm. lik bir kazı ile de olmayacağını, yoldan geçen kime sorsanız bilirler!
Yine biliyorum ki bir inşaata başlarken, ilgili alana o işle ilgili bir tanıtıcı tabela dikilir. Onun üzerine de birtakım teknik açıklayıcı bilgiler yazılır! İnşaatın sahibi – projesi – kontrolörü – çeşitli mühendis ve teknik değerleri – keşif bedeli – müteahhidi gibi bilgileri verilir!
Bunların hepside kanun gereği inşaatla ilgili yapılması gereken olmazsa olmazlarıdır!
Bu inşaatın kontrolüyle ilgili olarak Belediye mi – Bayındırlık mı – Tarihi Eserler (Anıtlar) Kurulu mu – Estetik Kurulu mu yoksa Diyanet mi hangisi ilgili? Kimsenin bir şey bildiği yok!
Buranın plan ve projesi hazırlanırken hangi birim veya kurumlar müdahil oldular? Bu şehrin şehir merkezindeki trafik keşmekeşi ve park sorununun çözümüne yönelik bir Allahın kulunun kılı bile kıpırdamazken, ne güzel böyle 1500 m2. lik bir müsait alan meydana gelmiş.
Derinlemesine üç katlı bir ‘’OTOPARK’’ yapılarak bunun üzerine caminin oturtulmasının, alt kısmı için dini vecibelerle ilgili müştemilatların yapılmasının düşünülememesini, bu şehirde yaşayıp ta uygulamayan / uygulanmasını sağlamayan aklıselim sahibi bir kişiyi, şahsen ben düşünemiyorum. Bunun düşünülmemesi yaşadığı şehre ihanet değilse nedir?
Kot değerinin altında bu şekilde elde edilecek olan üç katın toplamı 4500 m2. lik alan, hemen yanı başındaki Kızılkanat Otoparkının iki katlı yaklaşık 7000 m2. lik mevcut alanıyla birleştirildiği takdirde, şehir içi trafiğinin sıkıntısına bir nebzecik çözüm olurdu.
Böyle bir proje birleştirmesiyle de giriş bir yerden ve çıkışının farklı şekliyle, trafiğin tıkanması da önlenmiş olurdu diyorum.
Belediyenin sorumluluğundaki şehir içi trafiğinin çözümüyle ilgili böyle bir alternatif, proje tasdiki için önüne geldiğinde, temelin sağlam zemine ulaşmasının temini açısından, (önceden Kızılkanat’ ta olduğu gibi) yapılmayıp, şimdiki gibi uygun olmayan bir temel derinliği ile geçiştirilmesi, şehir kamuoyunda dolaşan şaibeler arasındadır.
Yine doğruluk derecesini tespit edemediğim dedikodular arasında, inşaatın üst Kızılkanat otopark girişi tarafındaki kod derinliği (max. 1, 5 m.) ile park tarafı alt kısmının kod derinlik farkı (max.1 m.) ve yaklaşık 50 cm. lik temel demir boyları da, aynı dedikodulara malzeme olmaktadır.
Bu durum ne derece gerçek olup, Belediye İmar Müdürlüğünce kontrol edilerek mevcut duruma müsaade edilmiş midir? Zira inşaatın Kontrol Mühendisliğinin olmazsa olmazı İmar Müdürlüğüdür.
İnşaatın imalatıyla ilgili diğer bir şayia da, bu işin bir oldubittiye getirilmek suretiyle birilerine peşkeş çekilmiş ve o nedenle de tabela dahi takılmamış olduğu şeklindedir!
Şayet böyle bir durum varit ise, bu takdirde işin sorumlusu Cami Derneği mi, Müftülük mü yoksa kim olduğu meç’ ul durumdadır! Zira bu durumda projenin hazırlatılmasından itibaren bir hatalar zincirinin gündeme gelmesi mevzuubahistir!
Eğer böyle bir durum varsa, bilemediğimiz proje hilafına bir imalat (şu andaki mevcut durumu) tespit edilirse, devam edecek süreçte üstüne devam edecek olan muhtemel hatalı çalışmanın yetkilisi ve mesulü kim olacaktır. Yok, eğer minare – kılıf meselesi olursa sözüm yok!
Şehrimizin konuyla ilgilenecek teknik bilgiye sahip mimar – mühendis – müteahhit – çevre bilimci ve dahi bilcümle duyarlı insanlarını, bu konunun açıklığa kavuşturulması ve doğru olanın daha da zaman geçmeden bir an önce yapılmasının sağlanması, bu saatten sonra da artık ‘’Ben yaptım oldu!’’ olmamasının temini doğrultusunda bir vebal olduğunu hatırlatırım.
* (Mescidin mumunu yiyen kedinin gözü kör olur! ‘’Atasözü’’)
* (Cami ne kadar büyük olsa, imam gene bildiğini okur. ’’Atasözü’’)
Rahmetli OKTAY KIRLANGIC..
2015 yılında yazdığı yazı.
Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun.Yakınlarına sabrı cemil diliyorum.
08.01.2021//KIRIKKALE
HİDAYET DOĞAN OSMANOĞLU
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.