- 663 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
Makas
Hangisi daha iyiydi hatırlamıyorum. İlkin bir şey bilmiyordum. Uzaklığı fark etmemle yanıcı bir cismin bilinçli bir şekilde beni teğet geçmesi üzerine iyiliğim gezegenine bir kelebek gibi kondum.
Doğrusu insan denilen türün kılcal sesleri vardı ve havaya eklenen her ezgiyi gözlerinde kapatmak suretiyle ezdiklerine şahit oldum. Yerde hareketsiz yatanlara toprak ekliyorlardı. Demek ki toprakları eksilmiş ve çiçeklenmek için dokuz ay kadar toprak ananın karnında büyüyorlardı.
Servilerin ağladığını gördüğümden, on iki yaşında üzerine toprak eklenen biri için yaprak yetiştirmeye çalıştım dallarına. İnsan ölmek üzere olan insan türüyle ve elbette yerde uzanan kuşlarla bu miktarda karşılaşmamalı. Hele kendisi de bu uzanan güruha eklenecekken geri dönmüşse okeye dördüncü olmak artık içinden gelmiyor. Varsa yoksa yazsın, dünya çilesini, o da bir yere kadar.
Hem diyorlar ki bir virüsle mücadele halindeymişiz. Canlarımız bize emanet ama bildiğim kadarıyla bu görev için maaş+ sgk primi yok. Olmaz öyle şey. Bu cennet vatanımızda ege kıyılarını görmeden gözlerini kapayanlar için bir dernek kurulmali. İsmi de şey olmalı; "yüzmek isterken delete tuşuna basılan harfler derneği." Hem herkesin hakkıdır buz gibi su, o olmazsa da hukuku var Alman felsefecilerin. Hukuk demişken aklım puhu kuşlarına gitti. Gözleri ona benzeyen biriyle geçen yirmi yılın ardından uçtuğunu anladım. Her neyse.
Bu gezegen yeşil, mavi ve güzeldi ama bilmediklerimin hazımsızlığı bir yana elimde büyüyen boşluklardan dolayı tutanın eline bulaşan uçurumlar sözcüklerime düşüyordu. Dolayısıyla şimdi olduğu gibi adeta yüksek narkoz almış bir hastanın ameliyatını takiben dört saat içerisinde yanında konuşanların çinli olduklarına dair yemin edebileceği gibi durumlar ortaya çıkıyordu.
Her neyse, yaşam da bir o kadar tuhaf olduğundan bu yazının yakışacağı kanaatine vardım. Bundan üç yüz yıl sonraki sanal beynin okuduktan sonra duygulanıp uzandığım yerdeki çiçekleri sulayacağına eminim. Elimi öptün ya berhudar ol robot evladım derim belki, yanaklarından makas alırım da mübarek makasmış zaten.
YORUMLAR
Yazının isminden ötürü çağrımlara açık bir kapı araladığı kesin. Daha yazıyı okumadan, “Makas” her nedense zihnimde demiryolu makaslarını anımsattı. Gözüm yola olan mı, desek, bu duruma yoksa hayal gücümüzün kapalı biçimlerde takılıp kalması mı, desek, bilemedim.
Hayat ve ölüm burada tüm gerçekliği ile iç içe geçmişken; yeniden yaratılmak inancı, topraktaki o sancılı doğuş gününe kadar bir “beklemeye” alıyor bizi. Birazı burada birazı yer altı devam edecek bu süreçte; güzellikleri görmeden, servi dibinde adının yazıldığı bir taşın dibinde çiçeklenmeden; bence de dağları, denizleri, çiçekleri ve dahi puhu kuşunu görmeden gitmemeli. Bir puhu kuşu gibi başımızı bu dünya kaç derece döndürür bilinmez; ama baktığımız yönde güzel olanı görmeli.
Bundan üç yüz yıl sonraki sanal-yapay beyinlerin, duygulansa dahi yerde sulayacakları çiçek olmacağı şimdiden belli.
Ne yazarsak yazalım bizi yazan O. Her baktığımız varlığın ve yokluğun ve dahi boşluğun; her çiçeğin, kelebeğin, kuşun; yaprağı, dalı, kanadı O.
Sanat da, saltanat da, O.
Bana sirayet eden "makas" bu. Yazıdan belki çok uzaklaştım. Hoş görüle...
Selam ve saygılar,
Parlain m
Hayat, ölüm iç içe ve belki aynı çehredeki gülümsemedir. Ağlama kalanındır, o da bir yüz ifadesidir de, sonra ruh acısında katılaşır.
Robot şairleri duyduğundan beri onlara söyleniyorum. Ünlü olanları da varmış, aslında çoğu şiirim de robotik😊
Bu yazıdan uzaklaşmak da fayda var. Kalanı gevezeliği ile tutmak istiyor. Bir yandan sussun diye de makas koydum adını.
Sevgi ve saygılarımla.
Özgün ve ters köşe yaptıran bir yazıydı kutlarım sizi.
Keşke birkaç paragraf şeklinde dizayn etseydiniz .
-Sadece bir öneri görsel bir okunabilirlik kolaylığı verirdi.-
Saygılar.
Parlain m
Teşekkür ederim. Sevgiler, saygılar.
Canan Köksal
Teşekkürler :)