- 766 Okunma
- 3 Yorum
- 2 Beğeni
Tavşan Dağa Küsmüş(Öykü)
KÜSLÜK
Adam köylüydü ama çok kitap okuyan ve tarlada işleri bitince hemen evine geçen akşamları da yemek yedikten sonra çocuklarıyla sohbet eden, onlarla kitap okuyan bir bilgeydi.
Bu tutumu ile köyde aykırılık oluşturuyordu. Zaten adı da “Deli Halit” olarak anılıyordu. Köy kahvesine çıkıp dedikodu etmediğinden pek çevresi de yoktu. Köyün kitap okumayı sevmeyen imamı ve öğretmenleri de ona bakarak kitap okumaya özeniyorlar diye pek Halit beye sıcak bakmazlardı.
O çoktan “el alem ne der” putunu içinden attığı ve yıktığı için gayet rahattı. İşini yapar, aşını kaynatır “oku “ emrini sıkı tuttuğundan Rabbimiz O’na sonsuz nimet kapılarını açardı. “Bizde Müslümanız ama” diyenlere “inanan ve hem inanıp hem uygulayan Müslüman arasında fark var” derdi. Bu sözü çoğu köylü anlamaz ve dudak bükerlerdi. O okudukça çocukları da okuyordu. Bir oğlu Ankara’da Odtü İnşaat Mühendisliğini kazanmış, kızı da köyün bağlı olduğu ilde Ana sınıfı öğretmenliği okuyor, köyün çocuklarına kitap okumak sevgisi aşılıyordu.
Halit bey, çok nadir köy kahvesine inerdi. Köylülerin para pul sohbetlerini hiç sevmez, kimseye gelirini maaşını, giderini sormazdı. Genelde bir çay içer hemen kalkardı.
Bir gün gene köy kahvesinin bahçesine oturmuş ve tek başına çayını içerken, köyün gevezelerinden olan “ ben köyün en iyi konuşan adamıyım” diye hava atan Zekariya aniden yanına oturarak
“ Halit abi bana küs müsün” dedi.
Halit bey, Zekariya’nın durmadan
“abi paraları napıyosun, maaşın ne kadar? O kadar çalışıyosun bir evin ve traktörün dışında bir şey yok”
Gibi soruları sık sık sormasından bıkmış ve O’ndan uzak duruyordu. Sadece Ondan değil böyle konuşan davranan herkesten. Yoksa Küs falan değildi.
Halit bey, çayından bir yudum içerken içinden “çattık belaya, aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık” dedi. Sonra Zekariya’ya dönerek :
“ Küslük de nereden çıktı?” diye sordu.
Zekariya sırıtarak: Artık bize dönüp bakmıyosun ki?” dedi.
Halit bey derin bir nefes aldı. Sinirlenmemeye dikkat ederek, tane tane:
“ Hiç hoşlanmadığım, sevmediğim şeyleri konuşursan tabii ki uzak dururum. “ dedi.
Yüzsüz Zekariya:
“Ne sormuşum ki ben sadece merak ettiklerimi soruyorum?”
Bunun üzerine Halit bey sesini yükselterek:
“Ben de senin boşboğazlık dereceni merak ediyorum, git de bir doktora göster kendini diyor muyum? İnsan her merak ettiğini herkese sorarsa sonra senin gibi böyle cevap alır” dedi.
Zekariya son derece mahcup olmuştu. Sesi kısık şekilde:
“Abi o kadar da durumum vahim mi sence ? O kadar ruhum hasta mı? Sen çok kitap okuyan adamsın.” Dedi Kimseye duyurmayacak kısık sesle.
Halit bey çevresine bakındı herkesin kendilerine baktığını görünce sesini kıstı. Kimse duymasın istemiyordu. Halit beyin amacı Zekeriya’yı mahcup etme amacında değildi ama , olur olmaz aklına gelen her şeyi herkese soramayacağını da Zekariya’ya anlatması lazımdı.
“Bak Zekariya benim için para amaç değil araçtır ev bir kağıttan ibaret. Bu yüzden sadece aliş verişte para konuşurum. O yüzden de burada otururken bana para pul sormak mahrem şeydir. O yüzden sana kızdım ve uzak durdum” dedi.
Zekariya başını yere eğdi. Pek anlamışa benzemiyordu . Halit bey çay parasını ödeyerek Zekariya’ya dik dik “ anladın mı” manasında bakarak kalkıp gitti.
Tüm çay bahçesindekiler Halit’in arkasından bakakaldılar.
YORUMLAR
Okumayı sevmeyen okumayan öğretmen ve imam olmaz Olmamamalıda. İnsanlarıda Okumaya en çok teşvik eden onlar değilmidir.
Turan Yalçın
Tebrikler güzeldi. Ama bir yeri eleştircim " Köyün kitap okumayı sevmeyen imamı ve öğretmenleri de ona bakarak kitap okumaya özeniyorlar diye pek Halit beye sıcak bakmazlardı."
Bu nasıl bir mantık anlayışı. Her iki kesimde okumayı teşvik eden, ışığa, aydınlığa okumakla ulaşılacagını aşılayan bilge bir meslek. Bu yazıda bu mesleği inanılmaz kötülüyorsun.