- 887 Okunma
- 6 Yorum
- 4 Beğeni
672 – BERCESTE
Onur BİLGE
“Berceste,
Kısa bir zamanla sınırlı, bedenen yaşanan, aşk sanılan yüzeysel his değil, aşk diye bildiğim. Yaka yaka en yakıcı sevgiyi hissettiren, zirveye ulaştıran ulvi bir duygudur. Ateş! Ateş! Yangın!..
Bende böyledir, yarım sevme diye bir şey değildir aşk. Azı olmaz, ayar tutmaz, taşar da taşar… İnsana haddinden fazla değer verdiğimden olsa gerek.
“Arkadaş…” diyordum ya… “Nasıl olur, bilir misin? Aynı kişinin iki eli gibi birbirinin aynısı, simetriği, biri diğerini bütünleyen, işbirliği halinde, uyumlu ve ahenkli… Birbirini tamamlayan iki sevimli yunus figürü gibi… Onlar gibi güzel, sevgi dolu, her an birlikte hareket eden, dalan çıkan, gülen eğlenen… Felaket anında sadakat içinde, acıyı paylaşan, vefakâr, fedakârlık ve feragat etmeyi bilen iki candır, arkadaş.
Benim arkadaşlık anlayışım böyle… Dostların düşünce tarzı da aynı kişinin beyninin simetrik iki yanı gibi olmalı. Belki yaklaşımım doğru, dürüst, niyetim saf ve temiz olduğundan arkadaşlık ettiğim hiç kimse ile tamamen kopamadım. Araya sükût, mesafe ve ayrılıklar girmiş olsa dahi, onlar bir yerlerde vardır ve benimdirler. Bu duygunun ne kadar güzel olduğunu bilemezsin! Bilseydin, bu hale gelmezdik. Keşke sen de birazcık öyle olabilseydin!
Birileri gazetecilik ediyorlar. İyi haber alan kaynaklardan bazı bilgiler ulaşıyor bana. Hakkında bir şeyler duyuyorum, üzülüyorum. Bazı sözler sarf etmişsin benim hakkımda. Hiç yakıştıramadım sana. Haber muhabirine: “Yalan haber yaymak doğru bir şey değil! O demez benim hakkımda öyle bir şeyler. Ne sen iletmiş ol, ne de ben işitmiş olayım!” dedim. Üstüme almak istemedim.
Ben herkese hakkımda rahatça konuşabilmeleri için bilerek isteyerek fırsat veririm. Haber doğru da olabilir. Belki iletilenler kelimesi kelimesine aynıdır. Hiç fark etmez benim için. Hakkımda istediğinizi diyebilmeniz için başından beri izin verdiğimi bilirsin. O nedenle şimdi “Nasıl der benim için bunları!..” diye küplere binecek değilim.
Ben kendimi iyi biliyorum. Hatalarımla kusurlarımla, güzelliklerimle çirkinliklerimle, iyiliklerimle kötülüklerimle, doğrularımla yanlışlarımla ben bir insanım ve buyum! Çoğunlukla kendimden hoşnudum. Hoşuma gitmeyen taraflarımı kendim yontup düzeltmesini bilirim. Yeter ki fark edeyim! İnsan heykel değildir. Dıştan müdahalelerle şekillenemez. Aklı ve iradesi vardır. İkna olmadıkça ve istemedikçe darbe kâr etmez, keski işlemez. Çelik gibidir.
Çokgen gibidir insan. Her yüzü aynalıdır. Kim hangi tarafına geçer, hangi duygu ve düşüncelerle bakarsa ona göre görüntü verir. O yüzdeki yüz, kendi yüzüdür. Sevgiyle bakan için sevimli, nefretle bakan için kötü… Çeşit çeşit duygu gelir geçer insandan. Çeşit çeşit görüntü gelir geçer aynalardan… Kim hangisini yakalayabildiyse, o odur!
Hepinizden bana karşı dürüst olmanızı, hakkımdaki düşüncelerinizi özgürce söylemenizi ben istedim. O hakkı ben tanıdım, o rahatlığı ben verdim size. Her şeyden önce dürüst olmanızı istedim.
Kötü düşünce ve sözler, gerçekten bende güzel durmuyorsa üstümden kayar gider. Zanlarınız kendinizi bağlar. Siz orada, ben buradayım. Ne düşünür, ne hisseder, ne derseniz dersiniz, aldırmam. Cevap bile vermem. Duyar, anlayışla karşılarım. “Onun fikridir!” der geçerim. Hoş görmeyecek olsaydım, Sırdaş olamazdım!
Ne ben Sırdaş olabilirdim ne de siz halen aynı değerde kalabilirdiniz. Kırar döker, yok ederdim, senin beni ters yüz ettiğin gibi! Düşmanlık eden, düşman edinir! Ne düşman kabul ederim, ne de düşmanlık ederim!
Düşman edinmek kolaydır. Tek söz yeter onun için… Dost olmak ve dost kalabilmek zordur. Gülüp geçebilmek, cevap vermemek her babayiğidin harcı değildir! Sırdaş, düşmanının bile takdirini kazanmış biridir. Hep anlayış göstere göstere… Fedakârlık ve feragat ede ede… Susa susa...
Sen ne yazdığımı biliyorsun, ne de yazdıklarımı yok etmediğimi… Belki gazete yazısı, belki şiir çekirdeği, belki hikâye, belki de roman olacaklar vakti geldiğinde. Belki görebileceğim akıbetini, belki görmek nasip olmayacak bir nedenle. Ya gücüm yetmeyecek toparlayıp yazmaya ya da ömrüm…
Kişilere de yazıyorum, elimden geldiği, gücümün yettiği kadar. Takdir ederler ya da etmezler. O, onların bileceği… Yazıyorum dize dize ve yok etmek istemiyorum kimseyi. Giden, arzu ettiği için gidiyor, ben dışladığım ya da uzaklaştırdığım için değil. O kadar çok ki Sırdaş, eksilmiyor. Birazcık örseleniyor, o kadar!
Yok olanlar olmuştur hayatımda, yok ettiklerim değil. Müsveddelerim de olmuştur, son hallerini alan şiirlerim de… Onlar emeğimdir benim, yırtıp atmaya kıyamam! Evlatlarım gibidirler, zarar veremem, öldüremem! Fason ya da hakiki, değerlerini kendileri belirleyen mücevherlerimdir. Yerleri, kullanılsalar da kullanılmasalar da hazinemdir. Aynı anlayışı onlardan bekleyemem. Aynı olgunluk seviyesine gelip gelmediklerini bilemem.
Aşkımla arama sütre olacak hiç bir şey istemiyorum. Sütre nefrettir, kindir, düşmanlıktır! Seyri huzursuzluk, sonu pişmanlıktır!
Bir ara bir engel geldi araya. Adı yalnızca mesafeyle alakalı olan ayrılıktı. Mercekti arada. Büyüteçti. Onun vasıtasıyla daha net görebilecektim aşkımın gerçek varlığını. Kalınca bir duvar oldu, gözüm uyum yapana kadar. Görüntü bulanıktı. O kadar sıkıntılı bir durumdu ki göremedikçe kahroldum! Rüyada koşmak ister de koşamaz ya insan... Bağırmak isteyip de bağıramaz ya… İşte öyle bir şeydi, çılgın gibi özlerken görememek! Kâbustu!.. Yedim kendi kendimi!.. Evime kapandım, içime kapandım, yandım!..
Tam mesafeyi ayarladım, en ince ayrıntılarına kadar net görebildim, sükût u hayale uğradım! Keşke hiç girmeseydi o mercek araya! Görebildiğim kadarınla yetinseydim! Ayrıntılara inmeseydim! Gerçekler ayrıntılarda gizlidir. Bildiğim halinle kalsaydın keşke! Keşke bulanık olsaydın!
Aylarca inzivada kaldım. Hastalandım. Güçsüzleştim.
İki gün uyuyamıyor, üçüncü gün yığılıp kalıyordum bir yere. Cesedimi sürükler hale gelmiştim sayende. Elden ayaktan düşecektim neredeyse.
Bir gün yine böyle son derece güçsüz vaziyette yatarken Kaptan geldi. Kapıyı çaldı. Yattığım yerden güçlükle seslenebildim. Kıştı. Üşüyordum. Yorganın altındaydım. “Kalkamam. Kapıyı açamam.“ dedim. “Aç!” diye ısrar etti. “Hayır” dedim, “Kalkamam.” “Neden?” dedi. “Üşüyorum!” “Yorganla kalk, kapıyı aç!.. Ben sobayı yakacağım, ısınacaksın! Kapıyı aç!..” Neredeyse kapıyı kıracak! “Bir şey yedin mi?” “Hayır. Ne zamandır yemediğimi bilmiyorum.”
Zorla kalkıp kapıyı açtım. Halime baktı… O anladı beni. “Melankoli…” dedi. “Karasevda…” Daha önce ona senden bahsetmiştim. Sobayı yaktı. Üstüne çay koydu. Evde ne varsa bir araya getirip bir kahvaltı hazırladı. Yavaş yavaş ısındı odanın içi… Ben de ısındım. Yavaş yavaş kalkıp oturdum. Bir şeyler yiyebildim. Uyutmadı. Bırakmadı. Sık sık geldi ve:
“Yürüyüşe çık. Ağaç, kuş, çiçek, yaprak, böcek... Derken dikkatin dağılır. Etrafa bak! Deniz kenarına git! Bahar geliyor bak! Çimenler yemyeşil. Beraber gezeriz istersen...” dedi.
Yavaş yavaş dışarıya çıkmaya başladım. O çıkış o kadar güzeldi ki! Yalnız bırakmadı beni. Ben de onu bırakmadım. İki sevimli yunus gibiydik biz. Arkadaştık! Dosttuk!..
Seninle de öyleydik bir zamanlar. Sen benim için hep öylesin. Ne kadar kızsam da değişmedi bendeki yerin. Gerçeğinin bileşimi bozulmuş olsa da hayalin hiç değişmedi. Bana karşı çirkin bir tavır almış olsan bile aşkım safiyetini muhafaza ediyor. Çünkü o katkısızdır! Saftır! Som altındır!..
Sen şimdiki aldığın halde değilsin! Benim gördüğüm, bildiğim, süsleyip püslediğim ve sevdiğim gibisin!
Dize dize dizdim seni… Mısra mısra yazdım…
Sen benim en güzel şiirimsin!
Bercestemsin!..
Çokgen Ayna”
***
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ - 672
YORUMLAR
"Dostların düşünce tarzı da aynı kişinin beyninin simetrik iki yanı gibi olmalı. Belki yaklaşımım doğru, dürüst, niyetim saf ve temiz olduğundan arkadaşlık ettiğim hiç kimse ile tamamen kopamadım. Araya sükût, mesafe ve ayrılıklar girmiş olsa dahi, onlar bir yerlerde vardır ve benimdirler. "
Bu tanım arada kaynayıp gitsin istemedim sanırım. Yazıda samimiyet okurun dehlizinde define aramak gibi kendimize kendimizin değerlerini bulduruyorsun'uz. Kirpiklerimiz'le kazıyoruz kendimizi adeta. Teşekkür ederim.:)
Harikaydı. Tebrik ediyorum.
Benim okul numaram 673'tü. Bir sonraki yazınızı şimdiden merak ediyorum.
Saygılarımla.
Onur BİLGE
Yüzlerce arkadaşın olsa, yüzlerce duygusal ateşli ilişkiler de yaşasan bence insan hayatında
aşk bir tanedir. O ayrılıkla yüreği ateş topuna çevirip dağlayandır. O gözlerinden yüreğine
gizli sel döktürendir. O kendine boynunu büktürendir. O seni, kendine kör sağır edendir...
Çok güzel bir yazı okudum. Tebrik ediyorum.