AFFET BENİ SEVGİLİ
Aşkınızın, sefaletinize karşı yenik düştüğü anlar oldu mu ? delice sevdiğiniz kız veyahut erkek aşkı maddeleştirip, duygudan yoksun metal parçası bir zenginliğe değiştiği zaman neler hissettiniz? O anları sildiniz mi beyninizdeki hayat denen ve her an kayıt halinde olan film makaralarından? Anlayabilir misiniz beni ya da şairin dediği gibi dokunabilir misiniz gözyaşlarıma parmak uçlarınızla? Çok sevdim.
Bilmezdim; masum olduğu kadar coşkulu bir yüreğin, beni yolumdan eden çağrısının, seni bana getireceğini… Siluetini unutmak için çaresizce çabalıyordum, yüreğimde sana karşı duyduğum sevginin gün geçtikçe daha da yakıcı olduğuna aldırmadan… Sen benim tüm yitik sevdalarıma inat ilk aşkımdın sevgili. Annemin yıllar öncesinden kabullendiği geliniydin ve sonra evladını yitirmek korkusuyla unutmasını istediğiydin. Söylemesi kolaydı ama o da anlamıştı ki yüreğine kor düşmüş bir kere çaresiz evladının.
Hani o gidişim vardı ya uzaklara… Koca kalabalığın ortasında seni arayışım ve bulamayıp kırık bir kalple senli bir şehirden sensiz başka bir şehre yol alışımdan bahsediyorum. Bana gelişini hatırlıyor ve teselli buluyordum, beni senin yüreğinden uzaklaştıran o yol boyunca. Nasıl heyecanlıydım o gün, sen gelecektin bana ve ben yüzük almıştım, seni kaybetmek istemediğimi sensiz yollara düşmeden önce belli etmek edasıyla. Sesim titriyordu sana senli hayallerden bahsederken ve seni sevdiğimi kelimelerin sessizliğinde çığlık çığlığa saklayıp, sana söylerken iri iri bakıyordun bana. Ben sarhoştum varlığınla ve sana uzattığım yüzüğü hiç göremeyeceğimi biliyordum parmağında. Çünkü aşk senin için yoktu ve anladığın aşkın içinde sefalet yoktu, tek bir açıklaması vardı aşkın senin için: Zenginlik. Ben daha askerliğimin ilk günü kalbimden vurulmuştum soğuk sesinle. Annemden önce seni aramıştım oysa. O gün ikinci kurşunu annem sıktı kanayan yüreğime… Nasıl mı? “Onu unut” dedi. Ben hayat denen zalim savaşta, kan revan içinde yatıyordum sevgili. Faili meçhul değildi bu sevda, kurşunu sıkanlar belliydi: İki büyük nimetim….
Biliyorum erkek adama yakışmazdı ağlamak ama ben her nöbetimde sana ağladım yıldızların altında. En çok üç-beş nöbetlerinde ağır geldi gözyaşlarım. Parola sendin, işaret sensizlikti ayaz gecelerdeki kuşluk nöbetlerinde. Söz ağızdan çıkardı ve doğruluğu ilke, dürüstlüğü ülkü, efendiliği anahtar edinmiş bir adamdım ben. Bana geldiğin, hayalini sunduğun o an, beni istemediğinde asla karşına çıkmayacağımı söylemiştim sana. Sözünün eri olmalı insan… O yüzden karşıdan geldiğini görünce değiştirdim yollarımı, o yüzden kaçtım senden köşe bucak, şehir şehir. Ama sen bendeydin ve insan kendinden kaçamazdı, bunu unutmuşum.
Seni daha da fazla sevdim hayaline sarıldıkça. Aynalar yalan söylemez dediler. Baktım uzun uzun bedenime, sordum ruhuma kim olduğumu? İki üniversite bitirmiş, şiir yazan, kitap yazan, çevremdekilere göre boş işlerle uğraşan, şansı gülmemiş, hayatı acılarla yoğrulmuş, cebinde beş kuruşu olmasa da insanlara yardım edebilmek ve onları mutlu görebilmek adına kendini bile unutan, film senaryoları en çok güvendiği arkadaşları tarafından kötü düşünemediği, kötü olmadığı için çalınmış, hayatın kılıcıyla aydınlıkları parçalanmış, kalemi her şeyi olan bir sefildim ben. Sen böyle bir sefili sevemezdin, düşlerin bile zengin ışıklarla süslenmişken…
Yalnızlığıma doğru yol alıyordum bugün ve yıllardır görmemiştim seni. Evlenecektin, çoluk çocuğa karışacaktın, mutluluk haberlerini alıp avunacaktım kendimce ve belki son nefesimde seninle karşılaşırsam söyleyecektim ebedi göç kafilesine katılmadan önce, o zaman diyecektim sana seni çok sevdim diye. Ama hayat oyunbazdır sevgili. Biri çağırdı beni, bir ses yolumdan çevirdi. Girdim odaya… Karşımda sen, gözlerinde beni vuran bakış. Ellerimi pantolonumun cebine sokup, yumruklarımı sıktım. Dudaklarımı ısırdım kanatırcasına. Cebimde tenimin sıcaklığını bulunca, gülümsedim ruhuma. Neden mi? Cep delik, cepken delik… Yüzüme bile bakmaya tenezzül bile etmedin. Anladım ki sevgili, ben seni sevemeyecek kadar acizim. Sözümü tutamadım. Affet beni sevgili. Oyuna geldim. Sen beni yüreğinde mezara çoktan koysan da, ben seni hala çok seviyorum. Ama bir dakika! O zaman ben sözümü tuttum. Ölülerin, hele aşkından ölen birinin tutulmamış bir sözü olamaz ki ve ölüler söz veremez değil mi sevgili? Ayrıldım seninle birlikte aynı havayı teneffüs ettiğim o yalnızlık odasından, hayallerimi senin için yaktım sevgili. Şimdi sana sesleniyorum içinden, yüreğimin en derininden sevgi dolu bir şefkatle: Mutlu ol. Seni seviyorum
BAKİ EVKARALI ©
Not: Tüm yitik sevdalara, ayrılık denen canavara inat tüm sevenlere hediyem olsun
YORUMLAR
"Ama hayat oyunbazdır sevgili. Biri çağırdı beni, bir ses yolumdan çevirdi. Girdim odaya… Karşımda sen, gözlerinde beni vuran bakış. Ellerimi pantolonumun cebine sokup, yumruklarımı sıktım. Dudaklarımı ısırdım kanatırcasına. Cebimde tenimin sıcaklığını bulunca, gülümsedim ruhuma. Neden mi? Cep delik, cepken delik… Yüzüme bile bakmaya tenezzül bile etmedin. Anladım ki sevgili, ben seni sevemeyecek kadar acizim. Sözümü tutamadım. Affet beni sevgili. Oyuna geldim. Sen beni yüreğinde mezara çoktan koysan da, ben seni hala çok seviyorum. "
Teşekkür ederiz. En güzel hediyeydi bu.
Aşkınızın, sefaletinize karşı yenik düştüğü anlar oldu mu ? delice sevdiğiniz kız veyahut erkek aşkı maddeleştirip, duygudan yoksun metal parçası bir zenginliğe değiştiği zaman neler hissettiniz? O anları sildiniz mi beyninizdeki hayat denen ve her an kayıt halinde olan film makaralarından? Anlayabilir misiniz beni ya da şairin dediği gibi dokunabilir misiniz gözyaşlarıma parmak uçlarınızla? Çok sevdim.
Bilmezdim; masum olduğu kadar coşkulu bir yüreğin, beni yolumdan eden çağrısının, seni bana getireceğini… Siluetini unutmak için çaresizce çabalıyordum, yüreğimde sana karşı duyduğum sevginin gün geçtikçe daha da yakıcı olduğuna aldırmadan…
kutlarım saygılarımla...
Affet beni sevgili. Oyuna geldim. Sen beni yüreğinde mezara çoktan koysan da, ben seni hala çok seviyorum. Ama bir dakika! O zaman ben sözümü tuttum. Ölülerin, hele aşkından ölen birinin tutulmamış bir sözü olamaz ki ve ölüler söz veremez değil mi sevgili? Ayrıldım seninle birlikte aynı havayı teneffüs ettiğim o yalnızlık odasından, hayallerimi senin için yaktım sevgili. Şimdi sana sesleniyorum içinden, yüreğimin en derininden sevgi dolu bir şefkatle: Mutlu ol. Seni seviyorum
kutlarım saygılarımla...