- 358 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
TANRI MİSAFİRİ
Evvel zaman içinde Türkistan’ın bir kasabasında geçen bir olayı anlatmak istiyorum sizlere ; Bu kasabada Agah efendi diye bir zat yaşarmış, bu zat kendi halinde esnaflıkla geçinen bir adamdır,adam yaşlandığı için halı dükkanını artık genç oğluna devretmiş, kendisi de ara sıra gelir, bazende evinin yanındaki at, merkep ve ineklerini beslediği ahırı ile ilgilenir,günlerini burada ve evinde dinlenerek geçirirdi.Kendi halinde, sayılan bir insan olduğu gibi gariplere, yolda kalanlara da yardım ederdi. onun bu özellikleri bütün kasaba tarafından bilinirdi, kasabaya gelen garibanları ağırlar, onların karınlarını doyururdu.Yine bir gün kasabaya bir yabancı gelmiş yol yorgunu olan adam biraz dinlenmek için bir köşede oturmuştu.O esnada oradan geçen iki kişi aralarındaki konuşmada Agah efendinin iyiliklerinden, marifetlerinden bahsediyorlardı, bunu duyan Mahmut yaklaşarak selam verip, Agah efendinin evinin nerede olduğunu sordu, onlar da ellerinden geldiğince tarif ettiler.Yapılan tarife göre biraz yürüyerek Agah efendinin evini bulup kapıyı tıklattı.Agah efendi avlu kapısının sesini duyarak kapıya yöneldi,Kapıyı açınca o güne kadar kasabada hiç görmediği bir yüzü gördü, "buyurun kimi aradınız" dedi,kapıdaki yabancı “Selamınaleykum benim adım Mahmut buraların yabancısıyım; beni Tanrı misafiri olarak evinize kabul edermisiniz” dedi.Agah efendi kendisinden beklendiği gibi “tanrı misafirinin başımız üstünde yeri vardır” diyerek adamı avludan içeriye davet etti.Mahmut sırtındaki heybesiyle evin bahçesinde köşede bulunan sedir in kenarına tutundu.Ev sahibi Agah efendi ona" şöyle geç rahat otur" dedi.sonra seslendi “hanım bize iki kahve yapıver “dedi,hanımı gelerek beyi nin kulağına birşeyler fısıldadı, Agah efendi gülerek” haklısın hanım önce bize güzel bir sofra hazırla misafirimiz yoldan gelmiş nede olsa,yemeğimizi yedikten sonra kahvemizi içeriz “dedi.Mahmut; Zahmet ediyorsunuz” dedi Agah bey “Ne Zahmeti misafire sofra açmak zahmet olurmu" dedi ve daha sonra sofraya geçip
yemeklerini yediler.Yemekten kalktıktan biraz sonra da kahvelerini yudumlarken sohbet ettiler.
yatma vakti gelmişti,Misafir mahmut kendisine gösterilen odaya geçerek dinlenmeye çekilmiş ve sonra da uyumuşlardı.Ertesi sabah Tanrı misafirine özenli bir kahvaltı sofrası hazırlandı ve Agah efendi mahmut’ u davet ederek kahvaltılarını yaptılar.O gün kasabada her ay yapılan rutin kasaba heyet toplantısı yapılacaktı.Bu toplantı kasabanın sorunlarını görüşmek, memlekette olup bitenler hakkında kasaba halkını bilgilendirmek ve görüş alışverişinde bulunmak amacıyla kasabanın ileri gelenleri tarafından yapılırdı.Agah Efendi bu defaki toplantıya misafirini de götürmek istiyordu.
Fakat toplantının adap erkanı hakkında misafirini de bilgilendirmesi gerekiyordu. Bunu misafirine doğrudan söylese belki alınabilir diye düşündü,konuğunu kırmadan söyleyebilmek amacıyla onu evin avlusunun yanındaki hayvan
barınağına yani ahıra götürdü güya ona ev ve müştemilatını gezdirmek istiyordu.Gel mahmud efendi bura benim naçizane hayvan barınağım diyerek içeride at merkep ve diğer hayvanlarının bulunduğu yere götürdü o bir merkebin yanına giderek kulakları ile oynayarak başını okşamaya başladı.” sevgili merkebim nasılsın yemini yiyormusun” dedi sonra da “Güzel merkep sana her zaman dediğim gibi öğütlerime kulak as, beni mahçup etme” diye söyledi” neydi kurallarımız ;Biir, mecliste yerini bileceksin, ikii, her lafa karışmayacaksın, üüüç,sonda oturup baştakinin dediğine cevap vermeyeceksin” diyerek merkebini sevgi ile tımarladı. Mahmut bunlara pek anlam verememişti başını sallayarak güldü.
Evden çıkarak toplantının yapılacağı yere kadar 5-10 dakika yürüdüler.Kasaba ahalisinden gelenler içeri alınıyordu.
Agah efendi ve misafiri Mahmut nihayet kapıdan içeriye girmişlerdi.Mahmut içeride İlerleyerek ev sahibini unutmuş en ön saflara kadar gelip çıkmıştı.Mahmut oturduğu ön safta" biraz yer verirmisiniz" diyerek yanına oturanlarca aşağılara doğru gönderiliyordu,gide gide kapının ağzına doğru en gerilerde bir yerde tutunabilmişti.Kasabanın ekabiri ve kasabanın hakimi yerlerini aldıktan sonra ayağa kalkan kasaba hakimi cemaati eliyle işaret ederek susturdu ve “hepiniz hoş geldiniz” diyerek konuşmaya başladı,önce kasabanın sorunlarını anlattı, bunların nasıl çözüleceği hakkında görüşlerini söyledi ve ülkenin genel ahvalatından söz ederek lafını tamamladı.”Ey hazirun anlattıklarımı dinlediniz,bu sorunları nasıl çözeceğimizi biliyormusunuz? “dedi.kasaba ahalisinden henüz bir laf çıkmazken Tanrı misafiri Mahmut sesli bir şekilde” eveet biliyoruz”dedi herkes sesin geldiği yöne doğru dönerek şaşkınlık içinde baktı,Mahmut efendi bütün bakışlar ona doğru yönelince mahcubiyet içerisinde kısıldı kaldı.Ortamı düzeltmek isteyen kasaba hakimi
“ ey cemmat gelirken bir elma verdiler bana bunu soyup bölüşmek için bana bir bıçak gönderin" dedi,yine Mahmut ayağa kalkarak cebindeki bıçağı çıkarıp öne doğru gönderdi.bıçak elden ele verilerek kasaba beyinin huzuruna ulaştırıldı.Kasaba beyi bıçağa bakınca yüzünün rengi değişti ve “ey cemaat bir dakika beni dinleyin;dedi herkes pür dikkat kasaba beyinin sözlerine dinlemeye başladılar.Benim yıllarca önce babam Mir cabbar oğlu mir abdullah evinde ölü bulunmuştu naaşının yanında da bu bıçağın aynısı bir bıçak vardı, yıllardır ben babamın katilini arıyordum,nihayet onu buldum o katil bu bıçağın sahibidir.Onu yakalayıp buraya getirin dedi.Bey in fedaileri kısa sürede şaşkın haldeki Mahmut’u yakalayarak kasaba beyinin yanına götürdüler.Agah efendi o ana kadar olup bitenleri sessizce bulunduğu yerden izliyordu.Artık olayların çığırından çıktığını görünce ayağa kalktı ve kasaba beyinin yanına gitti.Selamınaleykum dedi, selamına mukabele edildi.Agah efendi”Beyim sizden bir ricam var dedi “nedir rican Agah Efendi “dedi kasabanın beyi Agah efendi;Mahmud’u göstererek "beyim bu şahıs benim konuğumdur,müsaade ederseniz bu gece de bende kalsın yarın getirip size teslim ederim, herşeyiyle kefilim ona edi.Bey yanndakilere baktı onlar da olumlu tarzda başlarını salladılar.Bey "peki Agah efendi senin sözüne güveniyoruz diyerek Mahmut Efendiyi serbest bıraktılar. Agah efendi misafirini de alarak tekrar evinin yolunu tuttu,yolda aralarında hiçbir konuşma olmadan yürüdüler,Agah efeni misafirini yine hayvanlarının bulunduğu ahıra götürdü eline de bir kamçı alıp merkebin yanına gitti.Kamçı ile merkebin sırtına vurdu"Eşşoğlu eşşek ben sana burada öğütler vermedimmi?"Bunlara uymadın boş yere başını derde soktun.şimdi nasıl kendini kurtaracaksın?
Dediğimi yapacaksın ve bu beladan ancak böyle kurtulursun." Diyeceksin ki bu bıçağı ben babamın soyulan ambarında buldum babamın ambarınıın kapısını kırarak içeri giren hırsızlar bütün varını yoğunu çalmış,çıkarken de bu buçağı orada düşürmüşler.Ben hırsızları bulurum diye gittiğim her yerde bu bıçağı gösteriyorum, bu bıçağın sahibi babamın malını mülkünü çalan şahıslardır" diyeceksin, tamammı ey eşek?Tanrı misafirinin aklı başına gelmiş bütün söylenenlerin kensisine söylendiğini anlamış, mahcup bir vaziyetde ev sahibinden yaptıklarından dolayı özür dilemiş ve ertesi gün Agah efendi misafirini götürüp kasabanın beyinin yanına ve sonra kadının huzuruna çıkarmışlar,Kadı şikayetçi kasaba beyi ni ve sanık Mahmut Efendiyi dinlemiş, Mahmut efendi ev sahibinin verdiği öğütlere uyarak bıçağın kendisine ait olmadığını ve babasının malını çalana ait olduğunu, kendisinin de mağdur olduğunu ve mağduriyetinin giderilmesini istedi.Kadı karar vermeden taraflara aranızda anlaşın her iki taraf da bu işten zararlı çıkar demiş.Kasaba Beyi Mahmud’a dönerek "gel anlaşalım "dedi ve Mahmut da buna razı olduğundan her iki taraf da şikayetinden vazgeçerek barışmışlar. Böylece tanrı misafiri bu olaydan kurtulmuş,büyük bir ders almış, ev sahibi Agah efendiden helallik istemiş, teşekkür ederek evden ve kasabadan ayrılarmıştır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.